Ölüm Nedir

Ölüm Nedir ? Ölüm Ne demek ?

1-)Alm. Tod (m), Fr. Mort (f), İng. Death. Bir canlı varlığın (insan, hayvan ve bitkinin) hayati faaliyetlerinin kesin olarak sona ermesi. Canlı varlıkların herhangi bir dokusunun canlılığını kaybetmesine de ölüm denir. Canlının ölümünden bahsedebilmek için, hayati faaliyetlerin bir daha geri gelmemek üzere sona ermesi şarttır. Zira boğulma, donma, zehirlenme tehlikesi geçiren ve kalbi duran kişilerde sun’i teneffüs ve kalp masajı yapılarak, durmuş gibi görünen solunum ve dolaşım fonksiyonlarının tekrar başlatılması çok kere mümkün olmaktadır. O halde kalp ve solunumun bir süre durması ölüm demek değildir.

Biyolojik ölüm: Ölümden evvel, kısa veya uzun olmak üzere agoni ismi verilen bir can çekişme devresi sözkonusudur. Bu devre, müzmin hastalıklarda uzun, ani ölümlerde ise kısa olur. Bu devrede, dolaşım ve solunum sistemlerinde iyileşmesi mümkün olmayan değişiklikler meydana gelir. Agoni devresi birkaç dakikadan, birkaç güne kadar uzayabilir. Bu devredeki bir şahıs, tam olarak sessizlik ve hareketsizlik içinde bulunur, dış uyarılara karşı tepki çok azalmış veya kaybolmuştur. Bütün sistemlerin çalışması bozulmuştur. Bazan, bozukluklar düzelir gibi olur, şahıs kendini çok iyi hissettiğini bile söyleyebilir. Bu durum, ölüm öncesi görülebilen geçici bir iyilik halidir. İlk önce görme, son olarak işitme duyusu kaybolur. Gözler yukarı ve dışa tavana bakıyormuş gibi bir hal alır, gözbebekleri genişler. Göz akı ve göz kenarlarında yapışkan bir sıvı toplanır. Göz parlaklığını kaybeder, arkaya doğru çöker. Refleksler ortadan kalkar. Alından soğuk iri taneli terle birlikte son bir gözyaşı damlası gelebilir, şahıs ağlıyor gibidir. Nabız oldukça zayıflar. Kalp sesleri güçlükle ve çok hafif duyulur, el ve ayaklar soğur, fakat şahsın iç harareti bazan 42-43° dereceye kadar yükselir. Salya, sümük, idrar, pislik, meni dışarı çıkar ve neticede ölüm husule gelir. Bazı agoni durumlarında şuur kapalı olmakla birlikte akli melekeler, zeka ve şuur bozulmaz.

Ölümün birinci dönemi, fonksiyonel, klinik veya formatik ölüm dönemidir. Bu dönemde kişilik kaybolur. Ölümün ikinci dönemiyse hücrelerin ölümü veya moleküler ölüm dönemidir.

Kalp nakli ameliyatlarından önce klinik ölüm; dolaşım, solunum ve sinirle ilgili organların faaliyetlerinin son bulması şeklinde kabul ediliyordu. Kalp nakli ameliyatlarından sonra ölümün tarifindeki fikir ve araştırmalar değişik bir yön almıştır ve neticede beyin ölümü terimi ortaya çıkmıştır. Beyin ölümü yani klinik ölüm, beynin bütün faaliyetlerinin durması ve bütün tedavilere rağmen geri dönmeyecek şekilde kesilmesidir. Bu ölümde, dolaşım ve solunumu çalıştıran cihazlar çıkarılınca, solunum ve dolaşımın durmaları da esas alınmaktadır. Beyin faaliyetlerinin durması, elektroansefologramda düz bir çizginin görülmesiyle anlaşılır.

Ölüm teşhisinde kullanılan çeşitli metodlar sözkonusudur. Hekimlerce göz önünde bulundurulan ölüm belirtilerinden bazıları şunlardır:

1. Solunumun durması: Ölünün göğsüne bir bardak su konur. Canlıda solunum dolayısıyla su yüzeyi titrer. Ölünün ağzına ayna tutulur. Solunum varsa ayna buğulanır; fakat bu yol, eski bir usuldür. Cesetteki kokuşma dolayısıyla da ayna buğulanabilir.

2. Kalbin durması: Vücudun hiçbir yerinden nabız hissedilemez, kalp sesleri işitilmez, elektrokardriyogramda düz bir çizgi görülür ki, ölüm teşhisi metodlarının en doğru netice vereni budur. Kan dolaşımının durduğu da çeşitli deneylerle tespit edilebilir.

3. Kanın tetkiki: Uzun süren hastalıklarda ölümden sonra pıhtılaşma olur, boğulma şeklinde ve ani ölümlerde ise, kan sıvı halinde kalır. Canlıda kan bazik reaksiyon verir. Ölümden 2-3 saat sonra ise, kan asidik reaksiyon verir.

4. Ölümden sonra deri elastikiyetini kaybeder, soluk beyaz ve sarımtrak bir renk alır. Deride yara açılırsa, yaranın dudakları genişlemez, yakılırsa kan ve su toplanması görülmez.

5. Gözdeki bütün refleksler kaybolur. Gözbebekleri genişlemez olup, ışığa cevap vermez.

ABD’deki bir kanun maddesine göre ölümün tarifi:

1. Dolaşım ve nefes alma fonksiyonları, geriye döndürülmez bir şekilde durduğu zaman,

2. Beyindeki (beyin sapı dahil) bütün fonksiyonlar durduğu zaman ilgili şahıs ölü kabul edilir.

Bitkisel hayatta ise beynin kortikol faaliyeti durmuş, ama beyin sapı faaliyetleri devam etmektedir. Yani şahıs görmez, konuşmaz, işitmez, hareket edemez, fakat dolaşım, solunum ve bazı otomatik hareketler (uyuma, sindirim...) devam etmektedir.

Ölünün yüzünde, durumunda, ölümünden sonra görülebilen değişiklikler başlar. Ölünün yüzünde, ölüm halindeyken gördükleri sebebiyle, korkunç veya gülüyormuş gibi bir şekil husule gelebilir. Ölümden sonra bütün kaslarda gevşeme olur. Göz kapakları kasları gevşediğinden kapaklar arası açık, yarı açık veya kapalı olabilir. Bazan bu açıklık devamlı kalır, bazan açık olan gözkapakları arası birkaç saat sonra daralır. Ölümden hemen sonra ağız açılır, çene aşağıya düşer, ölü katılığı husule gelince, ağız bir santimetre kadar kapanır. Ölümden sonra kişi, yer çekimi kanununa uyarak yere düşer. Ölüm nerede vuku bulursa kişi orada kalır. Ölü katılığı halinde ise kişi, ölüm anında bulunduğu pozisyonu muhafaza eder. Mesela su içerken bir eli bardakla ağzında, oturur vaziyette bulunabilir. Ölü katılığı çözülünce bu durum da bozulur.

Isısı 5-15 derecede olan bir yerde, yeni ölen bir şahıs saatte 1 derece soğuyarak 24 saat sonra bulunduğu yerin ısısıyla aynı dereceyi bulur. Ölen şahıs, çevre ısısına bağlı olarak su kaybeder ve neticede ağırlığı azalır. Gözün üstünde göz salgısı toplanmasından dolayı örümcek ağı meydana gelir.

Ölümden sonra yer çekimi etkisiyle damarlardaki kan, cesedin alt kısımlarında toplanır ve koyu mor renkte ölü lekeleri meydana gelir. Ölü lekeleri vücudun yere dokunan kısımlarında husule gelmez.

Ölümden sonra kaslarda sertleşme olur ki, buna ölü katılığı ismi verilir. Ölü katılığı halk arasında iyi bilindiğinden cesedin çenesi ve iki ayağı biçimsiz şekil almasın diye bağlanır. Ölü katılığı bazan hafif ve kısa zamanda geçen şekilde olmak üzere her ölende meydana gelir. Çok nadiren görülmeyebilir. Ölü katılığı, genellikle önce alt çenedeki adalelerden başlar. Sonra sırasıyla boyun, yüz ve gövdedeki adalelerde meydana gelir. Ölümden genellikle 2-3 saat sonra başlar, ölü katılığı 30 saat içinde tam bir şekilde meydana gelip, kokuşmanın başlamasıyla 48-72 saat sonra çözülür.

Yalancı ölüm: Hayati faaliyetlerin durması aniden olmayabilir. Bir veya birkaçı yavaş yavaş durabilir ki bu durmada gerçek ölüme benzeyen yalancı bir ölüm durumu sözkonusu olabilir. Yalancı ölümler, iç ve dış kanama, zehirlenmeler, kafa travmaları, donma, yıldırım, elektrik çarpması ve sinir sistemiyle ilgili durma hallerinde görülebilir. Yalancı ölüme karşı korunmak ve kişiyi canlı olarak gömmemek için; 1900 senelerinde İngiltere’de eski Roma adetlerinde olduğu gibi, ceset kokuşuncaya kadar birkaç gün bekletilip sonra gömülüyordu. Yalancı ölümler en çok yeni doğan çocuklarda görülür. Ölüme kanaat getirdikten sonra, cesetler bir an önce kaldırılır.

Hukuktaki ölüm: İnsan hayatının tamamen tükenmesi olan ölümle hukuki şahsiyet (kişilik) sona erer. Ölen kimse herhangi bir borç altına giremez ve hak sahibi olamaz. Ölen kimseye karşı veya onun adına dava açılamaz. Kaide olarak ölümün ispatı, nüfus sicilindeki kayıtlarla yapılır. Bir kimse nüfus sicilinde ölü görünüyorsa, bunu ileri süren tarafın sırf bu kayıtları delil olarak göstermesini adli makamlar yeterli görüyor. Aksini iddia eden kimse çeşitli delillerle iddiasını ispat etme hakkına da sahiptir.

Ölüm sicilleri nüfus memurluklarınca tutulur. Ölen her kimsenin ölüm sicilinin tutulması için, en geç on gün içinde nüfus memurluğuna bildirilmesi lazımdır. Bundan başka hakim tarafından gaib kararı verilmiş veya ölümüne muhakkak nazarıyla bakılan bir tehlike içinde kaybolan ve ölüsü bulunmayan kimse de (mahallin en büyük mülkiye amirinin emriyle) ölüm siciline ölü olarak kaydedilir.

Hukuki bir delil olarak kullanılan ölüm karnesi, bir kimsenin ölümüne muhakkak gözüyle bakılacak bir tehlike içinde olması ve cesedin bulunmaması demektir. Mesela kayalara çarparak düşüp parçalanan uçağın yolcularından hiçbirisi kurtarılamadığı taktirde karneye göre ölmüş olduğu kabul edilir.

Ölümün hakikatı: Ölmek, yok olmak değildir. Varlığı bozmayan bir iştir. Ölüm, ruhun bedene olan bağlılığının sona ermesidir. Ruhun, bedenden ayrılmasıdır. Ölüm, insanın bir halden, başka bir hale dönmesidir. Bir evden, bir eve göç etmektir. Îmanı olan ve akıllı ve baliğ olan erkek ve kadınlara (mükellef) denir. Mükellef olanların, ölümü çok hatırlaması sünnettir. Çünkü ölümü çok hatırlamak, emirlere sarılmaya ve günahlardan sakınmaya sebep olur. Haram işlemeye cesareti azaltır. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Lezzetleri yıkan, eğlencelere son veren ölümü çok hatırlayınız!” Tasavvuf büyüklerinden bazıları, hergün bir kere hatırlamayı adet edinmişti. Muhammed Behaeddin-i Buhari rahmetullahi aleyh her gün yirmi kere, kendini ölmüş, mezara konmuş düşünürdü.

Allahü tealanın emirlerine uyan bir mümine, ölümden daha sevinçli birşey olmaz. Allahü tealaya kavuşmayı seven mümin, ölümü ister. Ölüm, dostu dosta kavuşturan bir köprüdür. Kavuşmak şevki, büyük ve yüksek derecedir. Bu dereceye yükselen mümin, ölümün gecikmesini istemez. Rabbine iştiyakından dolayı, O’na kavuşmayı, O’nu görmeyi sever. Cenneti seven ve ona hazırlanan insan ölümü sever. Çünkü ölüm olmayınca, Cennete girilmez.

Bir kimsenin imanı son nefeste belli olur. Bir insan, bu saadete kavuşunca, Allahü tealanın ihsanları başlar. Bu anda, elbette sevinir. Saadet sahibi o kimsedir ki, Azrail aleyhisselam gelip; “Korkma, Erhamürrahimine gidiyorsun. Asıl vatanına kavuşuyorsun. Büyük devlete erişiyorsun!” der. Böyle kimseye, bundan daha şerefli bir gün yoktur. Bu dünya, bir konaktır. O cihana bakınca zindandır. Bu geçici varlık, bir görünüştür. Gölge gibi, yavaş yavaş çekilmekte, geçip gitmektedir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.” Dünya hayatı, rüya gibidir. Ölüm uyandırıp, rüya bitecek, hakiki hayat başlayacaktır. Müslümanın ölümü, hayattır. Hem de sonsuz hayat!

Her Müslümanın, ölüme hazırlanması gerekir. Bunun için de, tövbe etmeli ve kul hakkı altında kalmamaya dikkat etmelidir. Yani, hakları sahiplerine verip halallaşmalıdır. Allahü tealanın haklarını da ödemek lazımdır. Bu hakların en mühimi, İslamın beş şartını yerine getirmektir. Borçları ödeyerek, emanetleri sahiplerine vererek ölüme hazırlanmak lazımdır.

Hastanın yatağı, çarşafı ve çamaşırları temizlenir. Sık sık değiştirilir. Çünkü temizliğin kalbe ve ruha büyük tesiri vardır. Ölüm zamanında ise, kalbin ve ruhun temiz olması, başka zamanlardan daha mühimdir. Tedavi olmak lazımdır. Fakat, şifayı halk eden, devada tesiri yaratan, Allahü tealadır. Allahü teala, isterse kullanılan ilaçta tesir yaratmaz. Eğer öyle olmasaydı, her tedavi edilen hasta, iyi olurdu.

Ağır hastalara, evde, ailesinin, salih kimselerin yanında, Kur’an-ı kerim okuyarak ve kelime-i şehadet telkin ederek, imanla can vermesine çalışılmalıdır.

Hastalıktan ve dünya sıkıntılarından kurtulmak için ölümü istemek uygun değildir. Dinde sıkıntı ve fitnelerden korkarak, Allahü tealadan ölümü istemek sünnettir. Allah yolunda şehit olmayı istemek de böyledir. Mekke-i mükerremede ve Medine-i münevverede olduğu zamanda ve evliya türbelerinin yanında ölümü istemeye izin verilmiştir. Allahü tealaya kavuşmayı sevdiği için ölümü istemek müstehaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

Bir kimse, Allahü tealaya kavuşmayı severse, Allahü teala da ona kavuşmayı sever.

Gece gündüz ölümü hatırlayan kimse, kıyamet günü şehitler yanında olacaktır.

Ölmeden evvel ölünüz. Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.

Ölümü çok hatırlayınız. Onu hatırlamak, insanı günah işlemekten korur ve ahirette zararlı olan şeylerden sakınmaya sebep olur.


2-)ÖLÜM



Ruhun bedenden ayrılması olayı. Ölüm insan varlığı için bir alemden diğerine intikal etmektir. Bu anlamda ölüm yok olmak değildir, kelam bilginlerinin çoğunluğuna göre ruh, suyun yaş ağaca nüfuz etmesi gibi bedenle iç içe olan latif bir varlıktır. Ehli sünnete göre ruh bakidir, yok olmaz. İslam bilginleri; Allah, Ruhlar öldüklerinde onları vefat ettirir" (ez-Zümer, 39/42) ayetini "cesetleri ölünce" şeklinde anlamışlardır.

Her canlı varlık için ölüm kaçınılmaz bir gerçektir. Canlılar doğar, büyür ve ölürler. Kur'an-ı Kerim'de ölümle ilgili pek çok ayet vardır. Bazıları şunlardır: "Her can ölümü tadıcıdır" (Âl-i İmran, 3/185); "Onlar için bir ecel tayin ettik ki onda hiç şüphe yoktur" (el-İsra, 17/99); Biz senden önce de hiçbir beşere dünyada ebedilik vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar baki mi kalacaklardır?" (el-Enbiya, 21/34); "Yer yüzünde bulunan her canlı fanidir" (er-Rahman, 55/26).

Allah'ın diriliği ve ölümü yaratmasının sebebi şöyle açıklanır: "O, hanginizin daha güzel amel yapacağınızı denemek için ölümü de dirimi de takdir edip yaratandır" (el-Mülk, 67/2). Ölüm ancak Yüce Allah'ın belirlediği zaman vuku bulur. Ölüm konusundaki kader yazgısı ayette şöyle ifade buyurulur: "Allah'ın emir ve kazası olmadıkça hiç bir kimseye ölmek yoktur. O, vadesiyle yazılmış bir yazıdır" (Âl-i İmran, 3/145).

Hiç bir kimsenin ölümden kaçıp kurtulma imkanı yoktur: "Binlerce kişinin ölüm korkusuyla beldelerini terkettiklerini görmedin mi? Allah onlara "ölün" dedi, sonra da kendilerini diriltti” (el-Bakara, 2/243); "Şöyle de: Siz evlerinizde olsaydınız bile üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine şüphesiz öldürülecekleri yerlere çıkıp giderlerdi" (Âl-i İmran, 3/154); "Nerede olursanız olun, tahkim edilmiş yüksek kalelerde bile bulunsanız ölüm sizi bulur" (en-Nisa, 4/78); Bir gün bakarsın ki, ölüm baygınlığı gerçek olarak gelmiş "işte bu, senin kaçıp durduğun şey" denilmiştir" (Kaf, 50/19).

Cenab-ı Hak gerçekte insan varlığına sonsuza kadar uzanan bir ömür takdir etmiştir. Ruhları dünya hayatından belirsiz bir süre önce topluca yaratmış ve onlara Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" sorusunu yöneltmiştir. Kur'an'da ruhun başlangıcı ile ilgili olan bu olay şöyle belirlenir:

"Hani Rabbin Âdem oğullarından onların sırtlarından zürriyetlerini çıkarıp kendilerini nefislerine şahit tutmuş; Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" demişti. Onlar da; Evet, (Rabbimizsin), şahit olduk"demişlerdi. İşte bu şahitlendirme, kıyamet günü; Bizim bundan haberimiz yoktu" dememeniz içindir" (el-A'raf 7/172). Peygamber, Rabbinize iman etmeniz için hepinizi davet edip, dururken, size ne oluyor ki, Allah'a iman etmiyorsunuz? Halbuki O, sizden kesin teminat almıştır" (el-Hadid, 57/8). Bu söz alma, "elestü birabbiküm" sorgulaması sırasında veya insanlara akıl vererek delilleri değerlendirme gücü kazandırmak suretiyle olmuştur (Hasan Basri Çantay, Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim, İstanbul 1959, III, 1006).

Ruh, dünya hayatına bir imtihan devresi geçirmek üzere doğum yoluyla gelen insan oğluna anne karnın da dört aylık cenin döneminden sonra üflenir ve böylece dünya hayatı başlamış olur. Ruhun bedenden ayrılması ile de kabir hayatı başlar (bk. "Kabir" maddesi). Kıyamet koptuktan sonra da ahiret hayatına yeni bir yaşam için geçecek olan insan oğlu dünyadaki inanç ve amel durumuna göre Cennet veya Cehennemdeki ebedi hayatta yerini alacaktır. İnanç sahibi olup da amel eksikliği bulunanlar ise Cenab-ı Hakk'ın bileceği sürelerde cezalarını çektikten sonra Cennet tarafına geçebileceklerdir.

Hayatın bu gerçeği karşısında ölüme hazırlıklı olmak her insanın şiarı olmalıdır. Ölümü anmak ve hazırlıklı bulunmak her mümin için müstehap sayılmıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Lezzetleri yok eden ölümü çok anın" Nesai ile Beyhaki bu hadise şunu ilave etmişlerdir: "Eğer dünyada ölümü çok anarsanız, onu önemsemezsiniz; az anan ise onu çok önemser" (Tirmizi, Zühd, 4; Kıyame, 26; Nesai, Cenaiz, 3; İbn Mace, Zühd, 31). Başka bir hadiste, kabir içinde olanların hatırlanması istenir: "Ölümü ve öldükten sonra kemiklerin ve cesedin çürümesini hatırlayın. Ahiret hayatını isteyen dünya hayatının süsünü terk eder" (Tirmizi, Kıyame, 24; Ahmed b. Hanbel, I, 387).

Hasta ziyareti sünnettir. Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet edilen merfu bir hadiste şöyle buyurulur: "Müslümanın müslümandaki hakkı altıdır. Karşılaştığın zaman selam ver, çağırdığı zaman davetine git, öğüt istediği zaman öğüt ver aksırdığı zaman elhamdülillah"derse "yerhamukellah (Allah sana merhamet etsin)"de, hasta olunca ziyaret et, ölünce cenazesine git" (Buhari, Libas, 36, 45; Cenaiz, 2; Nikah, 71; Eşribe, 28).

Hastanın yanında okunabilecek bazı dualar hadislerde yer almıştır. Şu duanın yedi kere okunması müstehap sayılmıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Bir kimse eceli gelmemiş olan bir hastayı ziyaret eder ve onun yanında yedi kere; "Eselüllahel-azime, Rabbel-arşil-azim en yüce (Ulu arşın Rabbi olan Yüce Allah'tan sana şifa vermesini dilerim)"diye dua ederse Allah Teala o kişinin hastalığına şifa verir" (Ebu Davud Cenaiz, 8; Tirmizi, Tıbb, 32; Ahmed b. Hanbel, I, 236, 352, II, 441).

Yine hasta ziyaretinde, hastanın yanında Fatiha, İhlas ve Muavvizeteyn surelerinin okunacağına dair hadisler vardır.

Ölüm hastasına ecel konusunda hoşuna gidecek, sevindirecek sözler söylemelidir. Çünkü Allah'ın hükmünü hiç bir şey geri çeviremez. Sadece gönlü hoş olmuş olur (Tirmizi, Tıbb, 35). Hasta tevbe etmeye ve vasiyetlerini yapmaya teşvik edilir. Çünkü Allah elçisi; "Vasiyet edeceği bir şey olup da, yanında yanlı vasiyeti bulunmaksızın iki gece geçirmek müslümanın işi değildir" (Buhari, Vasaya,I; Müslim, Vasiyye, I, IV) buyurmuştur. Sıkıntı, bela ve hastalığa maruz kalanın sabretmesi Allah Resulünün isteği ve Allah'ın yardımı ile olur. Allah Teala sabrı emrederek şöyle buyurur: "Sabret! Çünkü senin sabrın ancak Allahın yardımı iledir" (en-Nahl, 16/127, bk. Hud, 11/110; el-Kehf; 18/28).

Bir kadın Allah elçisine gelerek; "Dua et, Allah hastalığıma şifa versin" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Dilersen Allaha dua ederim, sana şifa verir. Dilersen sabret, o zaman senin için sorgu sual yoktur". Kadın; o zaman sabredeyim de bana sorgu sual olmasın dedi" (Ahmed b. Hanbel, I, 347).

Ölüm halindeki kişiyi sağ yanına yatırıp kıbleye döndürmelidir. Çünkü Hz. Peygamber, Beytullah için "Ölü ve dirilerinizin kıblesidir" (Ebu Davud Vesaya,10) buyurmuş. Hz. Fatıma (r.anhüm), Rafi'nin annesine; "Beni kıbleye çevir" demiştir (Zeylai, Nasbü'r-Raye, y.y., 1393/1973, II, 250). Eğer yer darlığı yüzünden hastayı kıbleye çevirmek mümkün olmazsa sırt üstü yatırılır ve yüzü ile ayakları kıbleye doğru çevrilir. Bu da yapılamazsa, olduğu hal üzere bırakılır. Ölüm sırasında kişinin ağzına bir kaşık veya pamukla su verilir.

Hasta can çekişirken ona yardımcı olmak yakınları için bir görev ve sevap bir ameldir. Bu yüzden onun yanında kelime-i şehadet getirmek ve söylemesine yardımcı olmak sünnettir. Çünkü Allah elçisi şöyle buyurmuştur: "Ölülerinize; "La ilahe illallah'ı" telkin ediniz. Çünkü ölüm halinde onu söyleyen bir mümini bu kelime Cehennem'den kurtarır".

"Son sözü La ilahe illallah olan kimse Cennet'e girer" (Müslim, Cenaiz, 1, 2; Ebu Davud, Cenaiz, 16).

Hastanın yanında şehadet getirilir ki, o da hatırlayıp şehadet getirsin. Yoksa ısrarla, sen de yap denilmez. Zira o anda zor bir durumdadır. Ona yeni bir zorluk çıkarmamalıdır. Bir defa da söylese yeterli olur. Bu telkini hastanın sevdiği birisi yapmahdır. Amaç, hastada isteksizlik uyandırmamaktır.

Kişi vefat edince ağzı kapatılır, bir bez ile çenesi başından bağlanır. Gözleri yumulur. Eller yanlarına getirilir. Bunu yaparken de şu dua okunabilir:

"Bismillahi ve ala milleti rasülih. Allahümme yessir aleyhi emrahu ve sehhil aleyhi ma ba'dehü ve es'idhu bi likaike vec'al ma harace ileyhi hayran mimma harace anhu". Anlamı: "Allah'ın ismiyle ve Resulullah'ın milleti (dini) üzerinde olsun. Allah'ım, onun işini kolaylaştır, bundan sonrasını ona kolay eyle, onu seni görmekle mutlu eyle. Dünyadan kendisi için çıkanı, kendisinin çıktığı şeylerden hayırlı eyle".

Sonra ölünun üstüne bir örtü çekilir. Öldükten sonra yıkanıncaya kadar yanında Kur'an okumak mekruhtur. Öldüğü iyice anlaşılınca hemen yıkanır.

İnsan ne zaman ve nerede öleceğini bilmez. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Kıyametin kopma zamanına ait bilgi şüphesiz Allah nezdindedir. Yağmuru o indirir, Rahimlerde olanı o bilir, hiç bir kimse yarın ne kazanacağını bilmez hiç bir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Şüphesiz Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır" (Lokman, 31/34).

Müminin şiarı, bu dünyadan imanlı olarak ayrılmak olmalıdır. Kur'an'da Yakub peygamberin oğullarına şu tavsiyesi bildirilir: "Ey oğullarım! Allah sizin için İslam (dinini) beğenip seçti. O halde siz de ancak müslümanlar olarak can verin" (el-Bakara, 2/132). Başka bir ayette bütün müminlere şöyle buyurulur: "Ey iman edenler! Allah'tan nasıl korkmak lazımsa öylece korkun. Sakın siz, müslüman olmaktan başka bir sıfatla ölmeyin" (Âl-i İmran, 3/102). "Ey Rabbimiz! artık bizim günahlarımızı yarlığa, kusurlarımızı ört, canımızı da iyilerle beraber al" (Âl-i İmran, 3/ 193). "Ey Rabbimiz! Üstümüze sabır yağdır, bizi müslümanlar olarak öldür" (el-A'raf, 7/126).

Hamdi DÜNDÜREN


3-)Kur'an-ı kerimde mealen buyruldu ki:

Her nefs (canlı) ölümü tadacaktır. (Âl-i İmran suresi: 185)

İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar. (Hadis-i şerif-İhyau Ulumiddin)

İnsanlara vaiz olarak (öğüt ve ibret verici, nasihat edici olarak) ölüm yetişir. Zenginlik isteyene, kaza ve kadere iman etmek yetişir. (Hadis-i şerif-Beyheki ve Taberani)

Ölümü çok hatırlayınız. Onu hatırlamak, insanı günah işlemekten korur ve ahirete zararlı olan şeylerden sakınmağa sebeb olur. (Hadis-i şerif-Berika)

Ölümden sonra olacak şeyleri bildiğiniz gibi, hayvanlar da bilselerdi, yemek için semiz hayvan bulamazdınız. (Hadis-i şerif-Berika)

Gece ve gündüz ölümü hatırlayan kimse, kıyamet günü şehidler yanında olacaktır. (Hadis-i şerif-Berika)

Beş şeyden evvel beş şeyin kıymetini bil: İhtiyarlık gelmeden önce gençliğin, hasta olmadan önce sıhhatin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin, meşguliyetten önce boş vaktin ve ölmeden önce hayatın. (Hadis-i şerif-Buhari ve Müslim)

Ölümden korkuyor ve hazırlığımız yok diyorsak ne duruyoruz? Ne yapacaksak bir an önce yapalım. Yarın vakit el verir mi, bunu bilmiyoruz. Giden günler sermaye-i ömürden gidiyor. Sonra bu sermaye aniden tükenir de haberimiz bile olmaz. (Ali Hafız)

İsterse bu dünya hep senin olsun,

Şan ü şöhret şerafetinle dolsun,

Halk-ı zaman hep emrinde bulunsun

Âhiri ölümdür ne hayaldesin.

(Alvarlı Muhammed Lütfi)


4-)Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, ahiret yolculuğu, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat
Örnek:Çenesinde babamın ölüm günü gördüğüm asabi buruşmalar var. Y. Z. Ortaç


5-)Ölme biçimi.


6-)İdam cezası.


7-)Ölmesi istenen canlı için kullanılan bir söz.


8-)Sona erme, yok olma, ortadan kalkma.


9-)Çok büyük sıkıntı, üzüntü
Örnek:Sürgün benim için ölüm gibi bir şey olmuştu. R. N. Güntekin


10-)Canlılarda yeniden başlamamak üzere bütün hayati olayların son bulması. Mortalité.


11-)Bir canlının beyin, solunum ve dolaşım faaliyetlerinin dönüşümsüz olarak durması, tüm organ ve dokularındaki hücrelerin fiziksel ve kimyasal etkinliğini kaybetmesi nedeniyle yaşamın sona ermesi, eksitus, mors.


12-)Canlılarda bütün hayati olayların son bulması.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Death, exitus.
İngilizcesi İngilizce
Capital.
İngilizcesi İngilizce
Deadly.
İngilizcesi İngilizce
Dying.
İngilizcesi İngilizce
Mortal.
İngilizcesi İngilizce
Mortuary.
İngilizcesi İngilizce
Obituary.
İngilizcesi İngilizce
Death.
İngilizcesi İngilizce
Decease.
İngilizcesi İngilizce
Passing away.
İngilizcesi İngilizce
Departure.
İngilizcesi İngilizce
Bitter end.
İngilizcesi İngilizce
Last.
İngilizcesi İngilizce
Rest.
İngilizcesi İngilizce
Sleep.
İngilizcesi İngilizce
Demise.
İngilizcesi İngilizce
Dissolution.
İngilizcesi İngilizce
The great divide.
İngilizcesi İngilizce
Doom.
İngilizcesi İngilizce
Ending.
İngilizcesi İngilizce
Exit.
İngilizcesi İngilizce
Killing.
İngilizcesi İngilizce
Kiss-Off.
İngilizcesi İngilizce
Latter end.
İngilizcesi İngilizce
Longed-For rest.
İngilizcesi İngilizce
Passing.
İngilizcesi İngilizce
Quiet.
İngilizcesi İngilizce
Fatality.
İngilizcesi İngilizce
Fate.
İngilizcesi İngilizce
Murder.
İngilizcesi İngilizce
Quietus.
İngilizcesi İngilizce
Way of death.
İngilizcesi İngilizce
Curtains.
İngilizcesi İngilizce
Last sleep.
İngilizcesi İngilizce
Terminus vitae.
Fransızcası Fransızca
Mort

  •          Haftalık olağan toplantı sonrası yapılan yazılı açıklamada,'Hüseyin en-Nimr adlı Hizbullah askerinin Ölüm sebebi ve yeri konusunda çok sayıda soru işaretleri bulunmaktadır.
  •          Özgür Suriye Ordusu ( ÖSO ) , Nimr'in, 30 Eylül'de Humus'un Kusayr bölgesinde öldürülen 3 Hizbullah askerinden biri olduğunu iddia etmiş, Hizbullah ise Ölüm yeriyle ilgili bilgi vermemişti.

Sizde içinde Ölüm kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Ölüm kelimesi anlamı 330 defa okunmuştur. [241316] Ölüm kelime anlamı, Ölüm nedir, Ölüm ne demek, Ölüm sözlük anlamı

Paylaş