Farz Nedir

Farz Nedir ? Farz Ne demek ?

1-)Allahü tealanın Kur’an-ı kerimde yapılmasını açıkça emrettiği şeyler, yani emirler. Bu emirler Kur’an-ı kerimde kat’i delille, yani açıkça bildirilmiş ve sözbirliğiyle anlaşılmışlardır. Emirlerin hem inanılması, hem de yapılması icab eder. Bunlara inanmayan İslamiyetten çıkar.İnanıp da yapmayan günahkar, yani suçlu, kabahatli olur.

İslam dininin bildirdiği ibadetlerde hiçbir değişiklik yapılamaz. Farzlar,Allahü tealanın emrettiği değişmez, kesin esaslardır. Zamanla da kaldırılamaz. Bunlar, zamanla değişen cemiyetin kurallarına, örf ve adetlerine göre değişmez. Îmanı, farzları ve haramları öğrenmek ve bilmek farzdır. 33 Farz ve 54 Farz meşhurdur. Bunlardan dördü esas olup, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve haccetmektir. Îman ile beraber bu dört farz İslamın şartıdır.Îman edip de ibadet edene, yani bu dört farzı yapana “Müslüman”veya “müslim” denir. Dördünü birden yapıp da, haramlardan kaçınan tam Müslümandır. Bunlardan biri, bozuk olur veya hiç olmazsa, Müslümanlık bozuk olur. Dördünü de yapmayan mümin olsa da, Müslümanlığı tam değildir. Böyle iman, insanı yalnız dünyada korursa da, ahirete imanla gitmek güç olur.

Farzlar ikiye ayrılır: Farz-ı ayn: Akıllı ve balig olan yani dinin emir ve yasaklarından sorumlu olacağı yaşa gelen her Müslümanın, bizzat kendisinin yapması icab eden farzlara denir. Başkalarının yapmaları ile sorumluluğundan kurtulamayacağı emirlerdir. Namaz kılmak, oruç tutmak gibi emirler böyledir.

Farz-ı kifaye: Müslümanlardan birinin veya birkaçının yapmasıyle, diğerlerinin borçtan kurtulduğu farzdır.Cenaze namazı kılmak böyledir. Bir kişi kıldığı zaman, diğerleri farzı yapmak borcundan kurtulur. Düşmanlara karşı vatanı ve dini korumak, onlardan üstün olmak için her türlü fen vasıtalarını yapmak farz-ı kifayedir. Kur’an-ı kerim dinlemek, cihada gitmek de aynıdır.İnsanlara faydalı meslekler farz-ı kifayedir.

Farzları zamanında eksiksiz yerine getirene Allahü teala Cennet’i vadetmektedir.Özürsüz terkedenler, yani yapmayanlara cezası ise çok ağırdır. Bunların muhakkak cezalandırılacağı, Kur’an-ı kerimin çeşitli ayetlerinde bildirilmektedir. Allahü teala, insana sıhhat, afiyet, akıllara durgunluk veren bir dünya nizamı, bir gülşen sarayı vermesine karşılık, onlardan kulluk etmelerini, emirlerini yerine getirmelerini istemektedir. Âmirin verdiği emrin yerine getirilmemesinde, ceza ile karşı karşıya kalınacağını herkes bilir. Herkesin mutlak amiri,Allahü tealadır.

Bir Müslümanın öğrenmesi ve yapması lazım gelen farzlar, ilmihal kitaplarında geniş olarak açıklanmaktadır. Farz; farz-ı daim, farz-ı ayn, farz-ı kifaye olarak da sınıflandırılır.Mesela iman etmek farz-ı daimdir.


2-)FARZ



Dini sorumluluk, yapılması dinen gerekli olma, bean etme, kesme, hisseye ayırma anlamlarını ifade eder. Kur'an-ı Kerim'de onsekiz yerde geçen kelime değişik anlamlarıyla kullanılmıştır.

"Allah'ın peygambere mikdarını belirlediği (farz), mübah kıldığı şeyde bir vebal yoktur" (el-Ahzab, 33/38). "Hac vakti bilinen aylardır. Her kim o aylarda haccı kendine gerekli (farz) bilip bu ibadete başlarsa, artık kadına yaklaşması, günah işlemesi ve kavga etmesi helal değildir" (el-Bakara, 2/197). "Sadakalar (zekatlar) ancak şunlar içindir: ... Allah tarafından böyle beyan (farz) edildi" (et-Tevbe, 3/60). " Eğer onları kendilerine el sürmeden boşar da mehir kesmiş (farz) olursanız... ' (el-Bakara, 2/236). "Allah onu lanetledi. O da Şöyle dedi: Andolsun kullarından belirli (mefruz) bir pay edineceğim"(en-Nisa, 4/118).

Kur'an'da geçen farz kelimesi ala harf-i cerri ile kullanıldığında vücub gereklilik; lam harf-i cerri ile kullanıldığında bazan gereklilik bazan da beyan anlamını ifade eder (Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, VI, 5109).

Farz, Peygamber (s.a.s.)'in hadislerinde farklı anlamlarda kullanıldığı gibi vacib anlamında da kullanılmıştır. "Ramazan ayı geldi... Allah bu ayda oruç tutmanızı size farz kılmıştır" (Nesai, Sıyam, 5).

Bir fıkıh terimi olarak farz: Şari' tarafından emrolunduğu kat'i delil ile sabit olan; özürsüz, mutlak surette terkedildiğinde ceza gereken amellerdir. Özürden maksat, dinin meşru gördüğü özürdür; mesela yolcunun orucu terk etmesi gibi. Mutlak terketmekten maksat; bir engelden dolayı geciktirmek anlamındadır. Namazın vaktin başında kılınmaması gibi. Tariften de anlaşılacağı gibi zanni delil ile sabit olan hükümleri Hanefi hukukçuları farzın kapsamına almamıştır. Farz, kat'i deliller ile sabit olduğu için inkar edildiğinde küfrü gerektirir. Şayet yorumlanarak inkar edilirse, inkar eden fasık olur.

Hanefiler zanni delil ile sabit olan hükümleri vacib olarak niteler. İmam Şafii farz ile vacibin arasını amel bakımından ayırmaz ise de itikadı açıdan, Hanefi hukukçuları gibi değerlendirir. Bu da Hanefiler ile Şafiiler arasındaki farz ve vacib ayrılığının mana, öz itibarıyla olmadığını, lafzı olduğunu gösterir. Farz; kat'ı ve ictihadı olmak üzere ikiye ayrılır. Kat'i farz; delillerle yapılması kesin olarak bildirilen amellerdir. Buna ameli ve ilmi farz da denilir. İctihadı farz ise müçtehid imamların ictihadıyla belirlenen, terk edildiğinde o ameli farz olmaktan çıkaran farzlardır. Mesela; başa mesh miktarı, abdestin farzları, namazda Fatiha'nın okunması gibi mevzular mezhepler arasında farklı mütalaa edilir. İnkarı küfrü gerektiren farz, ilmi ve kat'ı farz çeşididir. Farziyyeti nass ile belirlenmiş kat'ı olan namaz, oruç gibi farzların inkarı küfrü gerektirir (Tehanevi, Keşşaf, II, 1126, Meydanı, Lübab, I, 6).

Farz, mükellef açısından ikiye ayrılır:

1- Farz-ı ayn: Her mükellefin yapması farz olan vazifedir.

2-Farz-ı kifaye: Mükelleflerden bir kısmının yapması ile diğerlerinden sakit olan vazifedir (Ömer Nasuhi, Istılahatı Fıkhıyye Kamusu, 1, 33).

Farz-ı ayn, kifaye olan farzdan fazilet ve sevab bakımından daha üstündür. Çünkü, bir şey genelleşirse yükü, meşakkati azalır. Hususileştiğinde ise daha meşakkatli olur. Kifaye farzlar umumen terkedildiğinde ise bütün insanlar bundan sorumlu olur (İbn Âbidin, Reddu'l-Muhtar, I, 42).

Şamil İA


3-)

Allah'ın, ya kendi kelamıyla, ya da Elçisinin sözüyle kesinkes yapmamızı istediği şeylerdir. Böylece yapılması istenen şeyler, ya her mükelleften istenir ki, buna "farz-ı ayn", yani şahsa farz denir. Ya da yeterli mükelleften istenir ki, buna da "farz-ı kifaye" yani, yeterlilik isteyen farz denir. Görüleceği gibi, önemli olan şey birincide, yani "farz-ı ayn"da, farz olan şeyi mükellefin bizzat kendisinin yapması, ikincisinde, yani "farz-ı kifaye"de ise farz olan şeyin yapılmasıdır. Farzları yapan, sevap kazanır ve mükafatı hak eder, yapmayan günahkar olur ve cezayı hak eder. Inkar eden ise kafir olur. Mesela insanların avretlerini örtmeleri kesin emirle istenmiştir, yani farzdır. Kadınların başları da avrettir. Allah'ın emri olduğu için başını örten kadın sevap kazanmış ve öbür dünyada mükafatı hak etmiştir. Kapatmanın Allah'ın emri ve gerekli olduğunu kabul ettiği halde başını açan kadın, günah işlemiştir. Tevbe edip kendini affettirmezse, öbür dünyada ceza görecektir. Hem başını açan, hem de Allah'ın kapatma emrini kabul etmeyen, hatta başını kapattığı halde; kapatma emrini kabul etmediğini söyleyen ise kafir olmuştur. Tevbe edip imanını yenilemesi gerekir.


4-)Ey kulum! Emrettiğim farzları yap, insanların en abidi (ibadet edeni) olursun. Yasak ettiğim haramlardan sakın, vera sahibi olursun. Verdiğim rızka kanaat eyle, insanların en ganisi (zengini) olursun, kimseye muhtaç kalmazsın. (Hadis-i kudsi-Mişkat, Cami-us-Sagir)

Allahü tealanın razı olduğu işler, farzlar ve nafilelerdir. Farzların yanında nafilelerin hiç kıymetleri yoktur. Bir farzı vaktinde kılmak, bin sene nafile ibadet yapmaktan daha çok faidelidir. Hatta bir farzı yaparken, bunun sünnetlerinden bir sünneti ve edeplerinden bir edebi yapmak da, başka nafileleri yapmaktan kat kat daha kıymetlidir. (İmam-ı Rabbani)


5-)(Relıgıous Precept) islam
hukuna göre, hem ifade hem de mana olarak Kur'an ve Sünnete dayandığı kesin
olan ve mükelleften bir şeyin yapılmasını isteyen hüküm. Gerekli şartları
taşıyan her mükellefin bizzat sorumlu olduğu farzlara ferz-ı ayn; topluluğun
bir kısmının yerine getirmesi durumunda bütün mükelleflerin sorumluluğunun
kalktığı, yerine getirilmemesi durumunda ise her mükellefin tek tek sorumlu
olduğu farzlara da farz-ı kifaye denir. Bkz. vacip, sünnet, ha­ram, Mekruh,
Mubah, Mendup, Müstehap.


6-)Müslümanlıkta, özür olmadıkça yapılması zorunlu, yapılmaması günah sayılan ibadet.


7-)Yapmak zorunda kalınan şey, boyun borcu.


8-)Bk. sayıltı


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Assumption.
İngilizcesi İngilizce
Obligatory act.
İngilizcesi İngilizce
Supposition.
İngilizcesi İngilizce
Religious duty.
İngilizcesi İngilizce
Binding duty.
İngilizcesi İngilizce
Obligation.
İngilizcesi İngilizce
Religious duty required of all Moslems.
İngilizcesi İngilizce
Presumption.

  • Farz allahın bize yapmamızı emretdiği işlerdir
  • Bir diğer açıdan eğer geçici hükümet kurulduğunu Farz edelim.
  • Dünyanın hiçbir yerinde bu tür şovlarla hukuk itilmez, yok Farz edilmez.

Sizde içinde Farz kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Farz kelimesi anlamı 449 defa okunmuştur. [237320] Farz kelime anlamı, Farz nedir, Farz ne demek, Farz sözlük anlamı

Paylaş