Köle Nedir

Köle Nedir ? Köle Ne demek ?

1-)Alm. Sklave (m), Sklavin (f), Fr. Esclave (m.f), İng. Slave. Harplerde esir alınan ve bütün varlığıyla, bir başkasının mülkü olan kimse. Esire erkek ise “köle”, kadın ise “cariye” ismi verilirdi. Köle ve cariye aynı hükümlere tabidir.

Kölelik, insanlık tarihi kadar eskidir. Tarihte, her devirde ve her millette köleliğin eserleri görülmektedir. Yirminci yüzyıl başlarına kadar her milletin sosyal yapısında köleliğe yer verilmiştir. Milletler arasında harplerin yaygın olmadığı bu zamanda ise, görünüşte kölelik yok gibi gösterilmektedir. Fakat başka isimler altında, insanlar sömürülmekte ve esaret altında tutulmaktadır. Bugün, komünist ülkelerde ve zalim diktatörlerin idaresi altında çalışanların durumu kölelerinkinden pek farksızdır ve hatta daha zalimanedir.

İslamiyetin zuhur ettiği ortaçağda kölelik, bütün milletlerde çok yaygın bir müessese idi. Çünkü kölelik, yapılan savaşların tabii neticesidir. Harpler ise, insanlığın var olduğu zamandan beri yapılagelmiştir. Milletlerin bir çoğunda kölelerle ilgili kanunlar, son derece kaba, merhametten uzak ve pek zalimane idi. Hatta bazı ülkelerde kölelere, köpek ve sair evcil hayvanlara tanınan haklar bile tanınmıyordu.

Eski milletlerde kölelik: Mısırlılar köleyi, serveti çoğaltan bir aletten veyahut bir süs vasıtasından başka türlü görmüyorlardı. Bu sebepten hükümdarları, kahinleri ve eşrafı, çok mikdarda köle edinirlerdi. Kölelere en ufak bir medeni hak tanınmıyordu. Köle üzerindeki bütün hak ve yetkiler efendisine aitti, dilerse yaşatır, isterse öldürürdü.

Hint ülkesindeki kanunda, “Köle, ancak Brahman kişiye hizmetçi olmak için yaratılmıştır” diye bir madde vardı. Köle, en küçük suçundan dolayı kanunen öldürülürdü. Efendisine küfr eden (söven) kölenin dili, kökünden koparılarak veya ateşte kızdırılmış on parmak uzunluğunda bir hançerin ağzına sokulması suretiyle, feci şekilde cezalandırılırdı.

İran kanunlarına göre köle, ilk hatası yüzünden şiddetli bir cezaya çarptırılmamakla beraber, aynı hatayı tekrarlaması halinde, efendisi onu kendi eliyle öldürüyordu.

Çinlilere gelince, kanunen kölelerine karşı her çeşit muameleyi yapmakta yetkili oldukları halde, diğer milletler gibi kölelerinin hakkını çiğnemekte aşırı değildiler. Yumuşak huylulukları buna engel oluyordu.

Filozofları da dahil olmak üzere Yunanlılar, köleleri hor görmekte çok aşırı giderlerdi. Aristo’nun kendi kölesine yaptıkları, diğer Atina’lılardan geri değildi. Köle, bir mal olup, suç işlediği zaman, Yunanlılar, onun alnını kızgın bir şiş ile dağlıyorlardı. Romalılar, bin bir çeşit yolla köle ediniyorlardı. Bütün savaş esirleri, cariyelerin çocukları, umuma karşı suç işleyenler köle yapılırdı. Ayrıca Roma ordusunda, vazifesi yalnız çocukları çalmak ve onların köle olarak kullanılmasını sağlamak olan bir sınıf vardı.

Romalılar köleyi bütün medeni haklarından mahrum etmişti. Hatta efendisi dilerse onu hayatta bırakır, dilerse öldürürdü. Bu hususta kimse efendiye karışamazdı. Vücutlarına ağır demir parçaları bağlayıp onlarla tarla sürmek, ayaklarından asmak ve canları çıkıncaya kadar işkence yapmak, Romalıların köleye tatbik ettiği cezalardandı.

Eski Fransa’da, köleye o kadar hor bakılıyordu ki, eğer hür bir erkek, bir cariye ile evlenseydi, derhal hürriyetini kaybederek köle olurdu.

Yeniçağda kölelik: Bu çağda da milletlerin köle edinme zihniyeti, 19. asra kadar yaygın ve hakim bir vaziyette devam etmiştir. On beşinci yüzyılda, Amerika kıtasının ve bu kıtadaki tabii kaynakların keşfedilmesi, kölelik tarihine yeni bir şekil getirmiştir. Yeni kıtadaki pamuk, kahve, buğday, pirinç, şekerkamışı vs. maddelerin geniş bir şekilde elde edilebilmesi ve kar getirmesi, ucuz işçi teminine bağlıydı. Bunun üzerine, yeni kıtaya gelenler, kıtadaki yerlileri köle olarak kullanmaya başladılar. Ancak yerliler zorla çalıştırılmaya alışık olmadıkları için ya ölüyorlar veya topluca intihar ediyorlardı. Yerlilerin sayısının azalması üzerine Amerika’daki Hıristiyan papazları, Afrika’dan zenci köle getirilmesini, Alman İmparatoru Şarlken’e 1519’da teklif ettiler. Bu teklif uygun görülerek Afrika’dan köle götürülmeye başlandı. Yüzyıllarca, Afrika’dan milyonlarca zenci Amerika’ya taşındı.

Bu zencilerin ne kadar olduğu bilinmemekte, ancak milyonları aştığı kabul edilmektedir. Köle olarak götürülen bu zencilerin bir kısmı yolda yapılan kötü muameleden dolayı, bir kısmı da yeni kıtaya vardıktan sonra ölüyorlardı. Diğer taraftan, bazı Avrupa devletleri, Afrika’da koloniler kurarak, halkı kendi toprakları içinde köle olarak kullanıyorlar ve bu ülkelerin tabii kaynaklarından istifade ediyorlardı. Yerli halk aç, sefil, perişan bir halde onlar için çalışırken onlar, sefehat içinde yaşıyorlardı. Bu devrede Avrupalıların kölelere yaptıkları muameleler insanlık tarihinde bir kara leke olarak anılacaktır. Diğer taraftan Okyanusya (Avustralya ve çevresi) kıtasının keşfi de sömürge ve köle ticaretinin başını çeken İngilizlerin ekmeğine yağ sürüyor ve bu ülkelerin tabii servetleri İngiltere’ye akıyordu. On dokuzuncu asrın sonlarına doğru, milletlerarası bir anlaşma ile köleliğin kaldırıldığı ilan olunmuştu. Fakat kölelik lağvedilmeden önce, kölenin vaziyeti gayet kötü olup, hiçbir kanuni hakkı yoktu. Batıdaki maddi medeniyet, onun lehine hiçbir yenilik getirmemiştir. Batıda köleler hakkında çıkarılan kanuna, “Siyah Kanun” adı verildi.

Fransa’da 1685 tarihinde çıkarılan siyah kanuna göre, bir köle hırsızlık yaptığı zaman öldürülürdü. Efendisinin evinden kaçtığı takdirde de, birinci ve ikinci defada her iki kulağı kesilir ve kızgın demirle dağlanırdı. 1848 yılına kadar böyle devam etti.

İngiltere’nin Siyah kanununa göre de efendisinden kaçan köle öldürülürdü. Fransa’ya gidip, ilim tahsil etmek, zenciler için yasaktı.

Güney Amerika’da köleler, gayet çetin ve zalimane muamelelere maruz kalırlardı. Köle, elinde bir izin belgesi olmadan çalıştığı bahçeden çıkarak umumi caddelerde gezemezdi.

Yahudilerde kölelik: İbrani milletine mensup Yahudilerde kölelik harple ve satın almak yollarından biri ile meydana getiriliyordu. Diğer milletlere nazaran daha merhametli muamele yaparlardı. Yunanlıların ve Romalıların yaptıkları tarihi fecaatleri yapmamışlardır. Bilakis bir yahudi, cariyesi ile evlenebilirdi. Hatta onlardan bazı kölelerin, efendisinin kızı ile evlendiği de görülmüştür.

Hıristiyanlıkta kölelik: Bu din de köleliği yasak etmemiştir. Bütün kiliseler, köleliğin varlığını kabul etmiştir. Bolüs’ün, Efesus halkına yolladığı mektubunda, kölelere hitaben; “Îsa’ya itaat ettiğiniz gibi, efendilerinize de itaat edin!” diye tavsiyede bulunmaktadır. Timotavus’e yazdığı mektubunda da; “Köleler, efendilerine gayet saygılı olmalıdırlar. Onlara hizmet etmekte hiç bir kusur yapmamalıdırlar. Zira bu, Îsa’nın öğüdüdür.” diye yazmaktadır.

Yalnız ruhbanlık mesleğine giren köleler, üç sene zarfında, efendilerine haber verilmeden azad ediliyordu. Hıristiyanlığa bağlı imparatorlar zamanında, diyet denilen meclisler tarafından çıkarılan kanunda kölelerin evliliği gayrimeşru sayılıyordu. Hıristiyan dünyasında, kölelik hususunda papalar ve diğer din ve devlet adamları, hiçbir beis görmüyorlardı. Nitekim Fransalı meşhur Busuvi; “Zaferi kazanan savaşçı, mağlubu öldürebilir. Eğer öldürmeyip de onu kendine köle yaparsa, ona karşı büyük bir ihsan ve merhamette bulunmuş olur.” diyor. Hıristiyan alemindeki kölelik, yirminci asra kadar devam etmiştir.

İslamiyette kölelik: Kölelik hukukunu ilk olarak düzenleyen, kölelerin toplum hayatındaki yaşayışını insani bir hale getiren ve onlara birçok haklar sağlayan İslam dini olmuştur. Avrupa’nın 20. yüzyılda düşündüğü, fakat bir türlü temin edemediği kölenin haklarını, İslamiyet, orta çağda 7. yüzyılın ilk yarısında bir sosyal kurum olarak düzenlemiş ve tatbikata koymuştur. İslamiyet, köleliği kaldırmamakla beraber, kölenin hukukunu en mükemmel bir tarzda müesseseleştirmiştir. Ancak Müslümanlara harb ilan eden ve kendisi de Müslüman olmayan kimsenin köle yapılabileceğini hükme bağlamıştır. İslamiyeti ortadan kaldırmak isteyenler ve Müslümanlara hayat hakkı tanımayanlarla yapılan harpten sonra ele geçirilen esirleri köle yapmaya izin vermiştir. Bunun dışındaki köle edinmek yollarının hepsini yasaklamıştır. Müslüman olmayanlarla harbe karar verilmeden önce, düşman askerinin Müslümanlığı kabul etmesi teklif olunurdu. Müslüman olmayı reddederse, cizye ve haraç denilen vergiyi vermeyi kabul etmesi karşılığında, tam bir dini serbestliğe sahib olarak Müslümanlarla beraber hür bir şekilde yaşamasına izin verilirdi. Bu şartı kabul edenlere zimmi vatandaş denilirdi (Bkz. Zimmi). Ancak bunları da kabul etmeyen ve İslam devletiyle sulh anlaşması da yapmayanlarla harp edilir, esir edilenler köle yapılırdı.

İslamda kölelik, harp halinin tabii bir neticesi sayılan hukuki bir durumdur. Bizzat harbe katılanlar ve teşvik edenler, esir alınınca, iki çeşit muameleden birisinin yapılması hakkında devlet başkanına (halifeye) yetki tanınmıştır. Bunlar da, ya öldürülür veya köle yapılır. Mal karşılığında salıvermek kaldırılmıştır. Harbe katılmamış ve teşvikte de bulunmamış yaşlılar, kadınlar, çocuklar ve din adamları öldürülmezler. Çocuk annesinden ayrılmazdı.

İslam hukukuna göre beş sınıf köle bulunur:

1. Âzad edilmesi söz konusu olmayanlara“Kınn” denir.

2. Azadı, efendisinin ölümüne bağlı olanlara “müdebber” denir.

3. Bir bedel karşılığında azad edilmek üzere efendisiyle bir sözleşme yapmış köleye “mukateb”, cariyeye de “mukatebe” denir. Böyle olan bir kimseye, bir an evvel hürriyetine kavuşması için zekat verilebilir. Fakat bir kimse kendi mukatebine zekatını veremez.

4. Kısmen azad olup, hürriyetini tamamen elde edebilmesi için çalıştırılan köle ve cariyeye “müstes’i” denir.

5. Efendisinden çocuk doğuran cariyeye“Ümm-i veled” denir.

Birinci grupta yer alan kölelerin dışındakiler satılamaz ve hediye edilemez. Köleler her türlü şahsi haklara sahiptir. Şu kadar var ki, efendilerinin mirasçısı olamazlar. Efendilerinin izin vermesi halinde onların velayeti altında evlenebilir, ticaretle meşgul olur, ilim tahsil ederler. Şahsiyetine karşı işlenen her türlü tecavüzden korunur. Köleye karşı suç işleyenler cezalandırılırdı. Haksız yere köleyi dövmek ve başka türlü cezalandırmak yasak edilmiştir. Efendisi, köleye lazım olacak din bilgilerini öğretir, onu cahil bırakmazdı.

İslamiyet, bütün kölelere ve hizmetçilere iyi muamele edilmesini, onlara şefkat ve merhametle davranılmasını emir etmiştir. Allahü teala Kur’an-ı kerim’de mealen; “... Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, fakirlere yakın veya uzak komşuya, yolculara ve kölelerinize iyilik edin..!” buyurdu. (Nisa suresi: 31) Peygamber efendimiz de, bu hususta buyurdular ki: “Kölelere karşı iyi davranmak bereket, kötülük yapmak ise şeamettir (uğursuzluktur)” ve “Emri altında bulunanlara kötü davranan Cennete girmez.” Veda hutbesinde beş vakit namazı vasiyet ve emrederken, hemen ardından kölelere ve emri altında olanlara yiyecek, giyecek ve diğer ihtiyaçlarında ihsan, iyilik üzere olunmasını buyurmuştur. Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) son vasiyetlerinden birinde şöyle buyurdu: “Eliniz altında bulunan kimseler hakkında Allahü tealadan korkunuz! Yediklerinizden onlara yedirin, giydiklerinizden onlara giydirin! Dayanamayacakları işleri onlara yaptırmayın! Beğeniyorsanız yanınızda tutun, beğenmiyorsanız satın! Allahü tealanın kullarına, yarattıklarına azab, cefa etmeyin! Çünkü Allahü teala onları sizin emrinize verdi. İsteseydi, sizi onların emrine verirdi.”

İslamiyet, köle azad etmeyi, ibadet saymıştır. Hadis-i şerifte:

“Müslüman bir köleyi azad edenin, azad olunan her uzvuna karşılık Allahü teala bir uzvunu Cehennem ateşinden azad eder.” buyruldu. İslam dininde bazı ibadetlerin keffareti olarak köle azad etmek emir olunmuştur. Mesela, özürsüz orucunu bozanlara keffaret olarak köle azad etmek veya 60 gün oruç tutmak, yemin keffareti olarak da köle azad etmek veya 10 fakiri giydirmek veya doyurmak lazımdır.

İslamiyette köle, efendisinin aile fertlerinden biri kabul edilmiştir. Efendisine, onunla beraber yemek yemesi, kusurlarını affetmesi, azad ettikten sonra çalıştırmaması, onları haksız yere dövmemesi, yolculuk esnasında köleyi de bindiği hayvanın terkisine alması veya nöbetleşe, sıra ile binmesi emir edilmiştir. Kendisi hayvanına binip, kölesini ardınca yürütmek insanlara kibir (büyüklük) taslamaktır. Nitekim, hazret-i Ömer Şam’ı fethettiğinde, oraya giderken bir kölesi, bir de devesi vardı. Kölesi ile nöbetleşe deveye binerdi. Bazan kendisi yürür, devenin yularını çekerdi. Şam’a yaklaştıklarında, binme sırası köledeydi. Yol üzerinde bir nehre rastladılar. Hazret-i Ömer, ayakkabılarını koltuğunun altına alıp, deveyi çekerek, suyu geçti. Bir de ne görsün, Şam valisi olan Ebu Ubeyde bin Cerrah, onu karşılamak için nehrin kenarına gelmişti. Ebu Ubeyde onu bu halde görünce; “Ey müminlerin emiri! Şam’ın ileri gelenleri sizi karşılamaya geliyorlar. Seni bu halde görseler, beğenmeyip başka mana verirler.” deyince, Ömer radıyallahü anh; “Biz zelil bir kavim idik. Allahü teala, bizi İslamiyet ile aziz eylemiş, şereflendirmiştir. Biz O’nun rızasını ararız. İnsanların sözü bizi bağlamaz. Ne derlerse desinler!” buyurdu.

İslam devletlerinde köleler arasında yetişmiş yüksek mevkılerde görev almış devlet adamları vardı. Birçok İslam alimi ve veli zatlar, kölelerden veya çocuklarından yetişmiştir. Rabia-i Adviyye, Hasan-ı Basri gibi evliyalar, Sokullu Mehmed Paşa gibi devlet adamları yetişmiştir. Bunların sayıları çoktur. Osmanlı Devletinde Sultan Abdülmecid Han’ın Sadrazamı meşhur Hüsrev Paşa, yüzlerce kölesini yetiştirmiş bunlardan bir kısmı vezaret gibi büyük rütbeler kazanarak, devlet ricali arasına geçmiştir. Müslümanlar, Peygamber efendimizin emir ve tavsiyelerine göre kölelerine muamele ederek, onların müslüman olmalarına sebeb olmuşlardır. Müslüman olan köleleri de genellikle azad etmişlerdir. Âzad edilen kölelerin sayıları tarih kitaplarını dolduracak kadar çoktur.


2-)Allahü teala ayet-i kerimede mealen buyurdu ki:

Allah'a ibadet edin, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Bir de ana-babaya iyilik edin. Akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya ve ellerinizdeki kölelere de iyilik edin. Çünkü Allah büyüklenen ve övünen kimseyi sevmez. (Nisa suresi: 36)

Şu iki güçsüz, yani köle ve kadın hakkında Allah'tan korkunuz. (Hadis-i şerif-Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

Kim kölesinin yüzüne bir tokat atsa, veyahut onu döğse, onun keffareti (cezası) köleyi azad etmesidir. (Hadis-i şerif-Sünen-i Tirmizi)

İslamiyet, bütün kölelere ve hizmetçilere iyi muamele edilmesini, onlara şefkat ve merhametle davranılmasını emretmiştir. (Van Denberg)


3-)(Slave) Bkz. köısük
düzeni


4-)Savaşta tutsak alınan, yabancı ülkelerden zorla kaçırılıp özgürlükten yoksun bırakılan veya başkasından satın alınan erkek, kul, esir, abd.


5-)Birinin emri altında bulunan, özgür olmayan kimse.


6-)Herhangi bir şeye aşırı derecede bağlı olan kimse.


7-)Savaşta tutsak alınan, yabancı ülkelerden zorla kaçırılıp özgürlükten yoksun bırakılan ya da başkasından satın alınan erkeklere verilen ad.


8-)Bir mal gibi alınıp satılan, kişisel hakları bulunmayan ve kendi tükettiğinden daha fazlasını üreterek artık ürün yaratan kişi.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Slave, serf.
İngilizcesi İngilizce
Bondswoman, bondwoman.
İngilizcesi İngilizce
Servile.
İngilizcesi İngilizce
Slave.
İngilizcesi İngilizce
Bondsman.
İngilizcesi İngilizce
Drudge.
İngilizcesi İngilizce
Serf.
İngilizcesi İngilizce
Bond slave.
İngilizcesi İngilizce
Bondman.
İngilizcesi İngilizce
Chattel.
İngilizcesi İngilizce
Chattel slave.
İngilizcesi İngilizce
Contraband.
İngilizcesi İngilizce
Helot.
İngilizcesi İngilizce
Mameluke.
İngilizcesi İngilizce
Man friday.
İngilizcesi İngilizce
Minion.
İngilizcesi İngilizce
Thrall.
İngilizcesi İngilizce
Servant.
İngilizcesi İngilizce
Manciple.
İngilizcesi İngilizce
Vassal.
İngilizcesi İngilizce
Villein.
Fransızcası Fransızca
Esclave, serf

  • Harem’i de Köle kadınların erkek eğlencesi olarak kullanıldığı bir yer olarak düşünüyordum.

Sizde içinde Köle kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Köle kelimesi anlamı 684 defa okunmuştur. [238721] Köle kelime anlamı, Köle nedir, Köle ne demek, Köle sözlük anlamı

Paylaş