Kafir Nedir

Kafir Nedir ? Kafir Ne demek ?

1-)Alm. Ungläubiger (m), Fr. Infidèle (m), İng. Unbeliever, infidel. Allahü tealayı ve O’nun gönderdiği dinin esaslarını kabul etmeyen, beğenmeyen, inanmayan. Kafir lügatta; “örten, inkar eden, gizleyen ve çiftçi” manasınadır. Divan edebiyatında siyah rengi, sevgilinin saçını ve rengini bildirmek için mazmun olarak kullanılır. Dini bir tabir olan kafir, son peygamber Muhammed aleyhisselamın, Allahü teala tarafından bildirildiğini söylediği, sözlerinden birine veya hepsine inanmayan, doğru olduğunda şüphe eden kimseye denir. Daha önce gelen peygamberlerin sözlerini beğenmeyen kimselere de denir.

Allahü teala, her asırda insanlara bir peygamber göndererek, kendisinin razı olduğu yolunu göstermiştir. Dünyada ve ahirette huzur ve saadete kavuşmak isteyen herkesin bu peygamberlere uymasını emretmiştir. Peygamberlerine itaat etmenin, kendisine itaat etmek olduğunu haber vermiştir. Nitekim Kur’an-ı kerimde Nisa suresi 80. ayetinde mealen; “Kim o peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiştir.” buyurdu. Her peygamber, ya bir din getirmiş veya daha önce gelen dinin esaslarını tekrar hatırlatarak uyulmasını tebliğ etmiştir. Her asırdaki insanlardan, kendi zamanındaki peygambere tabi olan, inanan kimseye “mümin veya Müslüman” denir, inanmayana da “kafir” denir. Hazret-i Âdem zamanında yaşayan insanların, O’nun sözlerine inanması, tabi olması gerekiyordu. O’nun bildirdiklerine inanmayan “kafir” olurdu. Hazret-i Nuh zamanındakilerin de, Nuh’a inanmaları şart olup, O’na inanmayanlara kafir denirdi. Son Peygamber Muhammed aleyhisselam gelinceye kadar hep böyledir. Hazret-i Musa zamanında yaşayan ve O’na tabi olanlar mümin idi, inanmayıp yüz çevirenler kafir oldu. Hazret-i Îsa gelince, herkesin O’na inanması emrolundu. Muhammed aleyhisselam gelince, kıyamete kadar herkesin, O’nun peygamberliğine inanması ve O’na tabi olması emrolundu. İslam dinine göre O’nun sözlerinden birini reddeden, beğenmeyen kafir olur. Çünkü O’nun bütün sözleri Allahü tealanın O’na vahyettikleridir. Cebrail adındaki melek vasıtasıyle bildirdikleridir. (Bkz. Vahiy)

Allahü teala tarafından gönderilen her din, insanlara saadet, kurtuluş yolunu göstermek için gönderilmiştir. İlahi olan bütün dinlerde iman esasları hep aynı idi. İbadetlerde ve dünya hayatını ilgilendiren bazı muamele bilgilerinde değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliği bizzat Allahü teala yapmıştır. İnsanların, Allahü tealanın gönderdiği dinde değişiklik yapmak veya kaldırmak yetkisi yoktur. Bununla beraber Yahudilik ve Hıristiyanlık dinleri insanlar tarafından bozulmuş ve Allah’tan gelen şeklini koruyamamıştır. Kıyamete kadar hiç bozulmayacak ve değiştirilmeyecek olan İslam dini, insanlara gönderilen son dindi. O’nun peygamberi Muhammed aleyhisselam da son peygamberdir. Îman etmiş olmak için bu dini kabul etmek ve O’nun peygamberine tabi olmak lazımdır. Allahü teala Kur’an-ı kerimde mealen; “Muhammed (aleyhisselam)in getirdiği İslam dininden başka din isteyenlerin, dinlerini Allahü teala sevmez ve kabul etmez. Din-i İslama arka çeviren, ahirette zarar görecek, Cehenneme girecektir.” (Âl-i İmran suresi: 15) ve; “Muhammed’e (aleyhisselam) inanıp, ahirete yarayan işleri yapanlara, Allahü teala, vaad ettiklerini verecek ve ayrıca çok ihsan yapacaktır. Allahü tealaya ibadet etmeyi, yani Muhammed (aleyhisselam)e itaat etmeyip aşağılık, gericilik sanıp, kendilerine asri ve münevver diyerek), büyüklük taslayanlara çok azab edecektir. Kendilerini herkesin üstünde sanan bu kafirler, kendilerini Cehennemden kurtaracak bir yardımcı, Allahü tealadan başka bir kuvvet sahibi bulamayacaktır.” (Nisa suresi: 173) buyrulmaktadır.

İslam dinine göre yeryüzünde beş isim altında kafir bulunmaktadır:

1. Asli kafir: Kafir olan kimselerin çocuğudur. Kafir olarak büyümüştür. Kafir olduğunu söyler. Muhammed aleyhisselamın peygamber olduğuna inanmaz. Bunlar da ikiye ayrılır:

a) Kitaplı kafir: Ehl-i kitap da denir. Allahü teala tarafından gönderilmiş bir kitaba inanırlar. Fakat bu kitabın aslı bozulmuştur. Yahudiler Tevrat’a ve Hıristiyanlar da İncil’e inandıkları için kitaplı kafirdirler. Allah hakkındaki inanışları yanlış ve bozuktur. Kur’an-ı kerime ve hazret-i Muhammed’in peygamberliğine inanmadıkları için kafir oluyorlar.

b) Kitapsız kafir: Allah tarafından gönderilen hiçbir kitaba inanmayan, bozuk, eğri ve sapık yollara inanan ve Allahü tealanın varlığını hiç kabul etmeyen kafirdir. Bunlar kıyamette, tekrar dirilmeye de inanmazlar. Putlara, heykellere tapınan kafirlere (müşrik) denir. Müşrikler, Budistler, Brehmenler, Mecusiler, Komünistler ve Masonlar vs. kitapsız kafirdirler.

2. Mürted: Müslümanken, dinden çıkan, kafir olan kimsedir. Müslümanken yapmış olduğu ibadetlerin ve iyiliklerin hepsi yok olur. Âhirette ona fayda vermezler. Tekrar Müslüman olursa affolur, tertemiz mümin olur. (Bkz. Mürted)

3. Münafık: Müslümanları aldatmak için Müslüman gözüken kimsedir. Müslüman olduğunu söylediği halde Müslüman değildir. Başka bir dindedir. Kalbi ile kafirdir. Münafık, diğer kafirlerden daha fenadır. Müslümanlara zararı daha çoktur. (Bkz. Münafık)

4. Zındık: Müslüman olduğunu söylediği halde, hiçbir dine inanmayan kimsedir. Müslümanları dinden çıkarmak, dinleri içerden yıkmak için bozuk inanışlarını Müslümanlık olarak tanıtır. Âhirette tekrar dirilmeye inanmaz. Kadıyaniler, Behailer sapık yolda bulunan ve kendilerini Bektaşi diyerek tanıtan Hurufiler böyledir.

5. Mülhid: Müslüman olduğunu söylediği ve kendisini Müslüman sandığı halde, sapık inanışı sebebiyle kafir olan kimsedir. İbadetleri yapar. Haramlardan sakınır. Fakat Kur’an-ı kerime mana verirken doğru yoldan (Ehl-i sünnet itikadından) o kadar çok ayrılmıştır ki, imanı gideren, kafirliğe sebeb olan inanışları vardır. Şiilerin Nusayri ve İsmaili fırkaları ve Vehhabiler böyledir. Kendisini mümin, Sünnileri, yani doğru imanlıları ise kafir olarak tanıtmaya çalışırlar. Müslümanlara zararları çoktur.

İslamiyete göre kafirler Cehenneme girecek ve sonsuz yanacaktır. Dünyada yaptığı iyiliklerin hiçbiri, ahirette ona yaramayacak, onu Cehennemden kurtaramayacaktır. Ölmeden önce Müslüman olursa affolur. Bütün kafirler, İslamiyetin ve Müslümanların düşmanıdırlar.

Kafirlere ibadet emredilmemiştir. Bir Müslüman kadın, kafirle evlenemez. Kitab ehli olan Hıristiyan ve Yahudilerin kızları ile Müslüman erkeklerin evlenmesine izin verilmiştir. Mürted olan (dinden çıkan) erkek ve kadınla Müslümanın evlenmesi yasaktır.

Kafirlerin adetlerini yapmak, onlara benzemek niyetiyle olmazsa ve haram veya kötü adetler değilse, faydalı şeyler ise, yapılabilir. Onlara uymak için olur veya haram ve fena şeyler ise, haram olur. Kafirlerin ibadetlerini, ibadet olarak yapmak, dinin kafirlik alameti saydığı şeyleri zaruret ve zorlama olmaksızın kullanmak İslam dinine göre küfür olur, imanı giderir. Yahudi ve Hıristiyanların bağladıkları zünnar denilen kuşağı bağlamak gibi.

İslam dininde, kafirlerin dini yaşayışlarından yüz çevirmek, onlardan uzak durmak ve onların ayinlerine katılmamak her Müslümanın vazifesidir. Müslümanlığın izzet ve şerefini korumak için, kafirleri tazim etmemek, büyük bilip saygı göstermemek lazım olduğu bildirilmektedir. Nitekim Allahü teala Kur’an-ı kerimde, Âl-i İmran suresi, 149. ayetinde, kafirlere kıymet verenlerin ve onlara tabi olanların aldandıklarını ve pişman olacaklarını bildirerek, mealen; “Ey benim sevgili peygamberime (sallallahü aleyhi ve sellem) inananlar! Eğer, kafirlerin sözlerine aldanıp da, Resulümün yolundan ayrılırsanız, kendilerine Müslüman süsü veren din düşmanlarının uydurma ve yaldızlı sözlerine kapılarak, imanınızı çaldırırsanız, dünya ve ahirette ziyan edersiniz.” buyurdu.

Kafirlerden birçok kimselerin, nimetler içinde yaşadığı görülüp, mahrum kalmadıkları zannediliyorsa da, bunlarda nimet olarak görülenler, hakikatte azap ve felaket, Allahü tealanın aldatarak, nimet şeklinde gösterdiği musibetlerdir. O kimseleri harab etmek ve onların daha çok azıp, sapıtmaları içindir. Nitekim, Kur’an-ı kerimde mealen; “Kafirler, mal ve çok evlat gibi dünyalıkları verdiğimiz için, kendilerine iyilik mi ediyoruz, yardım mı ediyoruz sanıyor? Peygamberime inanmadıkları ve İslam dinini beğenmedikleri için onlara mükafat mı ediyoruz, diyorlar? Hayır, öyle değildir. Aldanıyorlar. Bunların nimet olmayıp musibet olduğunu anlamıyorlar.” buyrulmaktadır (Mü’minun suresi: 55-56). Hak tealadan yüz çevirenlere verilen dünyalıklar, şeker hastasına verilen tatlılar ve helvalar gibidir. Onu bir an evvel helake sürükler. Sonsuz saadete kavuşmak için, kafir olmaktan sakınıp hakiki Müslüman olmak lazımdır.


2-)KÂFİR



İslam'ı inkar eden, nimete nankörlük eden, uzak kalan, kaçınan, örten kimse. "Kefere" fiilinin ism-i faili. Terim olarak, imanı olmayan kimseye verilen isimdir. Kalbinde imanı olmadığı halde, dışa karşı mü'min görünene "münafık *", müslümanlığından sonra dinden dönene "mürted*" denir. İki ve daha çok ilah olduğunu söyleyen, Allah'a başkasını ortak koşan kimseye "müşrik*", yahudilik veya hristiyanlık dinine bağlı olanlara "kitabi" veya "ehl-i kitap" adı verilir (et-Teftazani, Şerhu'l-Makasıd, İstanbul, t.y. II, 268 vd.).

Kur'an-ı Kerim'de "küfür" terimi ve türevleri pek çok ayette geçer ve imansız kimselerin nitelikleri, karşı karşıya bulundukları tehlikeler açıklanır. Yahudilerin İslam'a çağrıldığı bir ayette şöyle buyurulur: "Elinizdeki Tevrat'ı tasdik edici olarak indirdiğin Kur'an'a iman edin. Onu ilk inkar edenlerden olmayın. Âyetlerimi basit bir değere değişmeyin. Ve yalnız Ben'den korkun." (el-Bakara, 2/41). Allah'a ortak koşanların durumu da şöyle açıklanır: Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine fayda da, zarar da vermeyen şeye taparlar. Kafir, Rabbine karşı olanların yardımcısıdır." (el-Furkan, 25/55).

Yahudi ve hristiyanların bozuk inançları yüzünden imansız durumuna düşmeleri hakkında şöyle buyurulur: "Şüphesiz ki: "Allah ancak Meryemoğlu İsa Mesih'tir", diyenler kafir olmuşlardır. Ey Muhammed! Deki: "Allah, Meryemoğlu İsa Mesih'i, anasını ve bütün yeryüzündekileri helak etmek istese, O'na kim engel olabilir? Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti yalnız Allah'a aittir. O, dilediğini yaratır. Allah her şeye kadirdir" (el-Maide, 5/17) "Şüphesiz, Meryemoğlu Mesih (İsa), Allah'ın kendisidir" diyenler kafir olmuşlardır. Halbuki bizzat Mesih şöyle demiştir: "Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Çünkü kim Allah'a eş koşarsa, şüphesiz Allah ona cenneti haram kılar" (el-Maide, 5/72). "Allah, şüphesiz üçün (üç Tanrının) biridir" diyenler kafir olmuştur. Halbuki bir tek ilahtan başka hiç bir ilah yoktur" (el-Maide, 5/73).

Yahudi ve hristiyanların ilah inancının, inkarcıları taklitten ibaret olduğu şöyle belirtilir: "Yahudiler; "Uzeyr Allah'ın oğludur" dediler. Hristiyanlar da: "Mesih (İsa) Allah'ı n oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sözler olup, güya bununla, daha önce yaşayan inkarcıların sözlerini taklit ediyorlar" (et- Tevbe, 9/ 30).

Yukarıdaki ayetlerde, Allahu Teala hakkında küfrü gerektiren başı bozuk akide veya inkar halleri belirlenmiştir. Buna göre; Allah'ı inkar etmek, O'na şirk koşmak, Allah'ın oğlu olduğuna inanmak, O'nun sıfatlarından birini bilerek inkar etmek, kişiyi küfre düşürür. Allah'a şirk küfrün en büyüğüdür. Çünkü Allah'ın eşi ve benzeri yoktur. İhlas suresinde Cenab-ı Allah: "De ki: O, Allah'tır, bir tektir. O Allah'tır. Herkes ve her şey O'na muhtaçtır. O, hiçbir şeye muhtaç değildir. Doğurmamıştır, doğrulmamıştır. Hiçbir şey, O'nun dengi ve benzeri değildir" (el-ihlas, 112/1-4) şeklinde tanımlar. Şirk'in af kapsamı dışında bırakıldığı şöyle belirlenir: "Şüphesiz Allah, kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Kim Allah'a eş tutarsa, şüphesiz pek büyük bir günah ile iftira etmiş olur" (en-Nisa, 4/48). Diğer yandan şirki bırakarak tevbe ve istiğfar eden, akidesini sağlamlaştıran kimsenin ise affedilebileceğinden şüphe yoktur. Çünkü böyle bir kimse artık "müşrik" sıfatından kurtularak mü'min sayılır.

Allahü Teala'yı yüceliğine uygun olmayan bir şekilde nitelemek, isim veya emirlerinden birisiyle alay etmek, hafife almak veya Allah'a noksanlık isnat etmek kişiyi dinin sınırları dışına çıkarır (el-Fetava'l-Hindiyye, Bulak 1310, II, 258).

Ebu Hanife'ye (ö. 150/767) göre, Allahü Teala'nın sıfatları kadim (evveli bulunmayan) olup, sonradan olma ve yaratılmış (mahluk) değildir. Bu yüzden O'nun sıfatlarının yaratılmış olduğunu söylemek veya bu konuda şüpheye düşmek kişiyi dinden çıkarır (Ali el-Kari, Şerhu'l-Fıkhı'l- Ekber, Mısır 1323 h. s. 22). İmam Şafii, Malik ve Ahmed b. Hanbel'e göre, Allah'ın ilmini inkar eden kimse kafir olur (İbn Teymiyye, Mecmau'l Fetava, Riyad 1381-1386 h. XXIII, s. 349). Diğer yandan, Allah'ın rahmetinden ümit kesen ve azabından emin olduğuna inanan da küfre düşer. Cenab-ı Hakk, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur. "Şüphesiz, kafirlerden başkası, Allah'ın rahmetinden ümit kesmez" (Yusuf, 12/87), "De ki: Ey kendileri aleyhinde sınırı aşanlar, Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları yarlığar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir" (ez-Zümer, 39/53). "Büyük zararı göze alanlar güruhundan başkası, Allah'ın azabı geciktirmesinden emin olmaz" (el-A'raf, 7/99).

Bu şekilde akide bozukluğu olan kimse, kelime-i tevhid veya kelime-i şehadet getirmekle, İslam'ın sınırları içine girmiş olur. Hz. Peygamber bir hadisinde şöyle buyurmuştur: "İnsanlarla onlar, La ilahe illallah (Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur) deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bunu söyledikleri zaman, haklı durumlar dışında kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Artık onların işi Allah'a kalmış bulunur" (eş-şevkani, Neylü'l-Evtar, VII, 197, vd.; Zeylai, Nasbu'r-Raye, III, 379).

Peygamberlik müessesesini kökten kabul etmemek veya herhangi bir peygamberin nübüvvetini inkar da küfürdür. Bu yüzden diğer peygamberleri kabul etmekle birlikte Hz. İsa ve Hz. Muhammed'i Allah elçisi olarak kabul etmeyen yahudiler, yine Hz. Muhammed'in peygamberliğini tanımayan hristiyanlar küfre düşmüşlerdir (Aliel-Kari, a.g.e, s. 50; el-Fetava'l Hindiyye, II, 263; el-Gazzali, el İktisad, Mısır, t.y. s. 112).

Peygamberlik müessesesini inkar edenler, yalnız "Allah'tan başka ilah yoktur" kelime-i tevhidini söylemekle İslam'a girmiş olmazlar. "Hz. Muhammed (s.a.s)'in, Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim" anlamındaki kelime-i şehadeti de ilave etmeleri gerekir. Yahudi ve hristiyanlar gibi başka bir dine mensup olanların ise İslam'a girebilmeleri için inanarak kelime-i şehadet getirme yanında önceki dini ile bir ilişkisinin kalmadığını da ifade etmesi gerekir. Bu gibi kimselerin; "Ben mü'minim ben müslümanım, inandım ve İslam'a girdim" gibi sözleri yeterli olmaz.

Çünkü bu sözleri kendi dinlerini sürdürürken de söylemiş olabilirler. Bu takdirde hem yahudi, hem müslüman veya hem hristiyan hem de müslüman tipi ortaya çıkar ki, bu durum İslam'ın özü ile bağdaşır nitelikte değildir, (el-Zühayli, el-Fıkhu'l-İslami ve Edilletüh, Dımaşk, 1404/1984, VI, 427).

Bir peygambere ilahlık isnat etmek de küfürdür. Nitekim hristiyanlar Hz. İsa'nın Allah olduğunu söyledikleri için kafir sayılmışlardır (bk. el-Maide 5/17, 72).

Kur'an-ı Kerim'in tamamını, bir sure, bir ayetini veya bir hükmünü, bir emir ve yasağını inkar etmek küfürdür. Yine Kur'an'dan oluşu konusunda icma (ittifak) bulunan bir kelimeyi veya tevatür yoluyla sabit olan bir okuyuş tarzını inkar etmek, Kur'an'a bir şey ilave etmek küfürdür. Kur'an'ı Kerim'in kendisi, -bir suresi veya bir ayeti ile alay etmek, onu küçümsemek ve hafife almak da, kişiyi dinin sınırları dışına çıkaran hallerdendir (Ali el-Kari, a.g.e s. 151; el-Fetava'l Hindiyye, II, 266; A.Saim Kılavuz, İman Küfür Sınırı, İstanbul 1982, s. 114-115).

İslam'da iman konuları bir bütündür. İnanılması gereken esaslardan herhangi birisini inkar etmek bütünü inkar anlamına gelir. Allah'la, Rasulünün arasını ayırmak, Kur'an'ın bir bölümüne iman edip bir bölümünü inkar ederek (el-Bakara, 2/85) müslümanlığını sürdürmek mümkün olmaz. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Allah'ı ve peygamberini inkar ederek kafir olan, biz bir kısmına inanırız bir kısmına inanmayız diyerek Allah ve Rasulü'nün arasını ayırmaya kalkışan ve böylece imanla küfür arasında bir yol tutmaya çalışan kimseler, gerçek kafirlerin ta kendileridir. Biz o kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır" (en-Nisa, 4/155 151). Allahü Teala bu ayetlerle, kendisini ve peygamberlerini inkar eden yahudi ve hristiyanları tehdit etmektedir. Çünkü onlar Allah'la elçilerinin iman konusunda arasını ayırmaktadırlar. Bazı peygamberlere inanırken, bazılarını da tanımamaktadırlar. Bu, sırf atalarını bu inanç üzere bulmaktan ve duygusal düşüncelerden kaynaklanan, delilsiz, heva ve hevese dayalı kanaatlerden ibarettir. Bunun sonucu olarak yahudiler Hz. İsa ve Hz. Muhammed'e iman etmediler. Hristiyanlar da kendilerinden sonra gelen Hz. Muhammed'i kabul etmediler. Halbuki peygamberlik müessesesine iman, Allah'ın yeryüzüne gönderdiği bütün peygamberlere imanı gerektirir. (İbn Kesir, Tefsir, İstanbul 1985, II, 396-397). İslam'ın çıkışı sırasında Hicaz'da yaşayan yahudiler, Hz. Muhammed'in büyük bir peygamber olarak gönderilişini kıskandılar, bu yüzden ona karşı çıkarak, yalanladılar, hatta Medine döneminde onunla savaş yaptılar. Ancak yenildiler ve daha sonra Hicaz bölgesinden sürgün edilerek uzaklaştırıldılar. Onların daha önceki peygamberlere olan eziyet, zulüm hatta öldürme hareketleri Kur'an-ı Kerim'de şöyle anılır:

"Hanisiz; "Ey Musa, biz yalnız bir çeşit yemeğe sabredemeyiz, bizim için Rabbine dua et de yerin bitirdiği şeylerden, bakla, salatalık, mercimek soğan çıkarsın" demiştiniz. Dedi ki: "Size daha hayırlı olanı, böyle daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise Mısır'a çekip gidin, istediğiniz şeyler orada bulunur". Onlara zillet ve meskenet vuruldu, Allah'tan gelen bir gazaba uğratıldılar. Bu durum, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere (Zekeriya, Yahya ve Şuayb'ı ve diğer) peygamberleri öldürmelerinden dolayı başlarına geldi. Bu, onların isyan etmelerinden ve taşkınlıklarından dolayı idi" (el- Bakara, 2/61).

İslam ümmeti Cenab-ı Hakk'ın yeryüzüne gönderdiği, Kur'an'da ismi zikredilen veya edilmeyen tüm peygamberlere inanır. Bu yüzden, önceki semavi dinlerin peygamberleri olan Hz. Davud, Hz. Musa ve Hz. İsa gibi peygamberlere ve onlara verilen ilahi kitapların bozulmamış asıllarının vahiy ürünü olduğuna inanmak mü'min sayılmanın gereğidir. Bunlardan birisini mesela Hz. İsa'nın peygamberliğini veya ona inen İncil'i inkar eden bir müslüman, dinin sınırları dışına çıkar. Durum böyle olunca İslam inancı evrensel niteliklere sahiptir. Kökende yahudi ve hristiyanlığın bozulmamış orjinal şekillerini de kapsamına almaktadır. Zaten Kur'an-ı Kerim pekçok ayetlerde İncil ve Tevrat'ta sonradan yapılan değişiklikleri ve bu dinlere sokulan hurafe ve inanç bozukluklarını haber vermektedir. Buna aşağıdaki ayeti örnek verebiliriz: "Şüphesiz; "Meryem oğlu mesih (İsa) gerçekten Allah'ın kendisidir" diyenler kafir olmuşlardır. Halbuki Mesih (İsa) şöyle demişti: "Ey İsrail oğulları, benim ve sizin Rabbiniz olan Allahü Teala'ya ibadet edin""Kim ki, Allahü Teala'ya eş koşarsa, hiç şüphesiz Allah ona cenneti haram kılmıştır. Onun varacağı yer ise ateştir. Zulmedenlerin de onları ateşten kurtaracak hiçbir yardımcıları yoktur" (el-Maide, 5/72).

Kur'an-ı Kerim'de veya sahih hadislerde bildirilen ve üzerinde ihtilaf bulunmayan İslami emir ve yasaklardan birisini inkar etmek küfürdür. İçki, kumar, zina gibi yasakları helal saymak bu niteliktedir. Ancak "büyük günah (kebire)" denilen haramları işlemenin kişiyi dinden çıkarıp çıkarmayacağı İslam'ın ilk asırlarında bilginler arasında tartışılan bir konudur. İbn Ömer'den (r.a) büyük günahların dokuz tane olduğu rivayet edilmiştir. Bunlar şunlardır: Allah'a şirk koşmak, haksız yere bir insanı öldürmek, namuslu kadına zina iftirası yapmak, savaştan kaçmak, sihir yapmak, yetim malı yemek, müslüman olan ana-babaya itaatsizlik yapmak, haramda ısrar etmek. Ebu Hureyre buna faiz yemeyi, Hz. Ali ise şarap içmeyi eklemiştir. Bu arada; zararı yukarıda sayılanlar kadar veya daha büyük olan her günahı kebire sayanlar olduğu gibi, Allah ve Rasulü'nün karşılığında ceza koyduğu her yasağı büyük günah kabul edenler de olmuştur. Bu konuda ez-Zehebi (ö. 748/1437), özel bir eser kaleme alarak yetmiş tane büyük günahın açıklamasını yapmıştır (ez-Zehebi, Kitabu'l-Kebair, Beyrut, 1355/1933).

Hz. Ali'nin halifeliği sırasında ortaya çıkan harici fırkası, amel'i imandan sayarak, büyük günah işleyenin dinden çıkacağını söylemiştir. Mu'tezile fırkası da amel'i imandan bir parça kabul etmiş, bu yüzden büyük günahın insanı mü'min olmaktan çıkaracağını, ancak haricilerden farklı olarak kafir de yapmayacağını söylemiştir. Onlara göre, bu kimse "fasık" adını alır, tevbe edinceye kadar imanla küfür arasında "menzile beyne'l menzileteyn" de kalır. Eğer tevbe ederek ölürse müslüman olarak, tevbe etmeden ölürse kafir olarak ölmüş bulunur (Taftazani, Şerhu'l-Akaid, terc. Süleyman Uludağ, İstanbul 1980, s. 262 vd.).

Ehl-i sünnet bilginlerine göre ise, büyük günah işlemek, inkar bulunmadığı sürece kişiyi dinden çıkarmaz. Onların bu konuda dayandığı deliller şunlardır: İman kalbin tasdikidir. Bu sıfat devam ettiği sürece, sırf şehveti, geçici arzu ve istek, kıskançlık ve tembellik gibi etkilerin altında işlenen büyük bir günah kalbteki tasdike aykırı olmaz. Ancak bu, "haramı helal sayma ve haram ve helalı hafife alma" inanç ve duyguları içinde yapılırsa küfür olur. Diğer yandan ayet ve hadisler, asi ve günahkar olanlara "mü'min" ismini vermektedir. Şu ayetler buna örnek verilebilir:

"Ey mü'minler, Allah'a nasuh tevbesiyle tevbe edin" (et-Tahrim, 66/8). "Ey iman edenler, sizin üzerinize kısas farz kılındı" (el-Bakara, 2/178)."Eğer mü'minlerden iki grup birbirini öldürürlerse aralarını bulunuz" (el-Hucurat, 49/9). Bu ayetlerde sözü edilen eylemler büyük günah niteliğindedir. Buna rağmen bu fiili işleyenlere Cenab-ı Hakk "mü'min" sıfatıyla hitabetmiştir.

Ehl-i kıbleden olup da büyük günah işledikleri kesinlikle bilinen kimselerin cenaze namazının kılınacağı ve bunlar için Allah'tan mağfiret dilenilebileceği Hz. Peygamber'den günümüze kadar, üzerinde görüş birliği bulunan bir konudur.

Kur'an-ı Kerim'de mü'minler büyük günaha karşı şöyle uyarılır: "Eğer nehyolunduğunuz büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin diğer günahlarınızı mağfiret eder, örteriz. Ve sizi şerefli bir yere (cennete) sokarız" (en-Nisa 4/31; ayrıca bk. eş-Şura, 42/37; en-Necm, 53/32). Bu ayette, büyük günahların af kapsamı dışında tutulması, onlar hakkında bazı dünyevi cezaların bulunması ve buna ek olarak uhrevi günahı için özel tevbe ve istiğfarın gerekli olması yüzündendir. Küçük günahların çoğu ise, özel bir tevbe ve istiğfara gerek kalmaksızın, namaz, oruç, hac, zekat, insanlara yapılan iyilikler, hayır ve hasenat gibi salih amellerin bir sonucu olarak kendiliğinden affedilmesi mümkündür (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 229). Hatta hac ibadeti, bazı büyük günahların da affedilmesine vesile olur. Çünkü, eksiksiz hac yapanın annesinden doğduğu gündeki gibi geçmiş günahlarının affedileceğine dair hadis-i şerifler vardır (Buhari, Muhsar, 9, 10; Nesai, Hacc, 4; İbn Mace, Menasik, 3; Darimi, Menasik, 7; Ahmed b. Hanbel, II, 229, 410, 483, 494).

Kısaca Allah'ın emir ve yasaklarını, bütün İslami hükümlerini kabul ederek İslam'ı bir nizam olarak görmek iman gereğidir. Bunlardan bir kısmını red etmek veya İslam'ın çağımızda uygulanmasının mümkün olmadığını ileri sürüp bir hükmünü bile olsa red eden kimseler kafir olur.

Hamdi DÖNDÜREN


3-)Allahü teala Kur'an-ı kerimde mealen buyuruyor ki:

Kafirler, Allahü tealanın emirleri ile Peygamberlerin emirlerini birbirinden ayırmak istiyorlar. Bir kısmına inanırız, bir kısmına inanmayız diyorlar. Îman ile küfür arasında bir yol açmak istiyorlar. Onların hepsi kafirdir. Kafirlerin hepsine Cehennem azabını, çok acı azabları hazırladık. (Nisa suresi: 150-151)

Kafirleri yüzleri üzerine sürünerek Cehennem'e göndeririz. (Meryem suresi: 86)

Din bilgilerinde, ibadetlerde zamana uyulmaz. Îman (inanç) bilgileri, din bilgileri zamanla değişmez. Bunları değiştirmek, zamana uydurmak isteyenler, Ehl-i sünnetten (Peygamber efendimiz ve arkadaşlarının yolunda olanlardan) ayrılır, kafir veya sapık olurlar. Çünkü İslamiyet'in kıyamete kadar bozulmayacağını, doğru olarak kalacağını Allahü teala vadetmiştir. (Tahtavi-Hamdullah Decvi)


4-)Tanrı'nın varlığını yadsıyan (kimse)


5-)Tanrı'nın varlığını ve birliğini inkar eden kimse.


6-)Acımasız, zalim kimse.


7-)Genellikle Müslüman olmayanlara verilen ad
Örnek:Kafirin güçsüz noktaları, köprüleri, kaleleri öğreniliyordu. N. Araz


8-)Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid.(Arkadaş! İman, bütün eşya arasında hakiki bir uhuvveti, irtibatı, ittisali ve ittihad rabıtalarını te'sis eder.Küfür ise, bürudet gibi bütün eşyayı birbirinden ayrı gösterir ve birbirine ecnebi nazarıyla baktırır. Bunun içindir ki, mü'minin ruhunda adavet, kin, vahşet yoktur. En büyük bir düşmaniyle bir nevi kardeşliği vardır. Kafirin ruhunda hırs, adavet olduğu gibi nefsini iltizam ve nefsine itimadı vardır. Bu sırra binaendir ki, dünya hayatında bazan galebe kafirlerde olur. Ve keza kafir, dünyada hasenatının mükafatını (filcümle) görür. Mü'min ise, seyyiatının cezasını görür.Bunun için dünya kafire Cennet (yani ahirete nisbeten), mü'mine Cehennemdir. (Yani saadet-i ebediyesine nisbeten). Yoksa dünyada dahi mü'min yüz derece ziyade mes'uttur, denilmiştir.Ve keza iman, insanı ebediyyete, Cennet'e layık bir cevhere kalbeder. Küfür ise ruhu, kalbi söndürür. Zulmetler içinde bırakır. Çünkü, iman, kabuğunun içerisindeki "lübb"ü gösterir. Küfür ise, lübb ile kabuğu tefrik etmez. Kabuğu aynen "lübb" bilir ve insanı cevherlik derecesinden kömür derecesine indirir. M.N.) (Osmanlıca'da yazılışı:kafir)


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Blasphemous.
İngilizcesi İngilizce
İnfidel.
İngilizcesi İngilizce
One of a race which, with the Hottentots and Bushmen, inhabit South Africa.
İngilizcesi İngilizce
They inhabit the country north of Cape Colony, the name being now specifically applied to the tribes living between Cape Colony and Natal; but the Zulus of Natal are true Kaffirs.
İngilizcesi İngilizce
Person who is not a Muslim (used among Muslims); Kaffir, nonbeliever, infidel (Islamic); black South African person (derogatory); type of tropical African sorghum.
İngilizcesi İngilizce
One of a race inhabiting Kafiristan in Central Asia.
İngilizcesi İngilizce
Member of the Kafir people in northeastern Afghanistan.
İngilizcesi İngilizce
Unbeliever.
İngilizcesi İngilizce
Ungodly.
İngilizcesi İngilizce
An offensive term for any Black African.

  • bugün Kafir kelimesinin anlamını öğrendim
  • Din kitaplarında Kafirler sıkça konuşulur.
  • Kafirler namaz kılmazlar.
  • Bizi Haçlılarla, Kafir planlarıyla aynı niyete sahip olmakla suçluyor, Damat Ferit'in bayrağını taşımak, soytarılık, Türklüğün tasfiye edicileri olarak suçluyor.
  • Küfür Kafir bir futbol dünyası.

Sizde içinde Kafir kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Kafir kelimesi anlamı 440 defa okunmuştur. [238046] Kafir kelime anlamı, Kafir nedir, Kafir ne demek, Kafir sözlük anlamı

Paylaş