Kısas Nedir

Kısas Nedir ? Kısas Ne demek ?

1-)Alm. Wiedervegeltung, Talion (f), Fr. Reprasailles (f.pl.), Loi (f), du tailon, İng. Retaliation, reprisal, talion. Bir şeye aynısı ile karşılık verilmesi. Haksız yere adam öldüreni veya yaralama fiillerinden birini işleyen suçluyu, işlediği suçun aynısını kendisine tatbik ederek cezalandırma. Kısas, lügatte “kesmek” manasındadır. Kısas “kıssa” kelimesinin çoğuludur. Kıssa, ibret alınacak bir haber, bir iş demektir. Peygamberlerin Kur’an-ı kerim’de geçen kıssaları böyledir.

İslam Ceza Hukukunda, suçluya uygulanan ceza çeşitlerinden biri de kısastır. Bir insanı haksız olarak, bilerek, isteyerek öldüren kimseye kaved lazım olur. Kaved, kısas olarak onu da öldürmek, demektir. Ölenin velilerinden biri affederse veya veli ile katil, belli bir mal, para ile uyuşurlarsa kısas yapılmaz, uyuşulan mal alınır. Keffaret lazım olmaz.

Öldürme aletlerinden biri kullanılmadan veya merminin yanılarak hata ile, yanlışlıkla olan öldürme veya hataya sebeb olan bir şey ile, mesela yüksekten üstüne düşerek veya motorlu vasıtanın çiğnemesi ile bir kimseyi öldürmede kısas gerekmez. Âilelerinin (yardımcılarının, akrabasının) diyet vermesi ve keffaret lazım olur. Bir insanın diyeti 100 devedir (Bkz. Diyet). Keffaret, bir köle azad etmek veya bunu yapamayanın altmış gün oruç tutmasıdır (Bkz. Keffaret). Bu şekillerden birisi ile, bir kimsenin ölümüne sebeb olan katil, ölenin mirasçısı olamaz. Mirastan mahrum edilir. Başka niyetle yapılan işin ölüme sebeb olması halinde sadece diyet lazım olur. Keffaret lazım olmaz. Mirastan da mahrum edilmez.

İslam hukukunda karşılığı yapılabilen ve insanın bir uzvunu veya güzelliğini gideren her yaralamada kısas yapılır. Öldürmek suçundan başka yaralamalar, hangi aletle yapılırsa yapılsın kasten, yani bilerek, isteyerek demektir. Kol kesmek, ayak burun ve göz çıkarmak ve diş kırmak fiillerini işleyenlere kısas yapılır. İyi olan yarada, dil ve zeker (erkeklik organı) kesilmesinde kısas yapılmaz.

Yaralı, yaralayandan kısas veya diyet isteyebilir. Katilin ölmesi ile veya velilerin affetmesi veya mal verip anlaşmaları ile kısas düşer, yapılmaz.

Kısas, hakimin kararıyla olur. Katile kısas yapmaya hakkı olan veli, ölenin varisleridir. Mahkeme kısasa karar verdikten sonra katile, ölenin velisi kısası yerine getirir veya birini vekil eder. Veli hazır bulunur. Kısas olarak öldürmek yalnız kılıç ile veya silah ile yapılır. Katil linç edilmez. (Bkz. Linç)

Kısas cezasının uygulanabilmesi için şu şartların bulunması gerekir: 1) Suçlunun akıl (akıllı) ve baliğ (ergenlik çağına gelmiş) olması. 2) Suçun hata veya zorlama sonucu değil, kasten bilerek işlenmesi. 3) Öldürülen kişinin mirasçılarının kısas istemeleri ve yerine getirilirken, hazır bulunmaları.

Allahü teala kısas için, Kur’an-ı kerim’de mealen buyuruyor ki:

Ey iman edenler! Kasten öldürülenler için size kısas yapmak farz kılındı. Hür ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas olunur. Öldürülmüş olanın kardeşinden (yani varislerinden, velisinden) katilin lehine olarak bir şey bağışlansa da kısas düşürülürse, ölenin velisi, hakkından fazla olmayarak örfe göre (tayin edilmiş) diyet (para cezası) alınmalıdır. Katil de ölenin velisine, icab eden (gereken) diyeti güzel bir şekilde ödemelidir. İşte böyle affederek diyet almak, Rabbiniz tarafından size bir hafiflik (kolaylık) ve merhamettir. Kim bu bağışlama ve diyet alıştan sonra katil ile veya katilin akrabası ile düşmanlık yaparak tecavüzde bulunursa (kan davası güderse), onun için ahirette çok acıklı bir azap vardır. (Bakara suresi: 178)

Ey akıl sahipleri! Bu kısasta, sizin için bir hayat vardır. Ümit edilir ki, siz (haksız yere adam öldürmekten) sakınırsınız. (Bakara suresi: 179)

Biz (Tevrat’ta) İsrailoğulları üzerine de şunu farz etmiştik: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralar birbirine karşı kısastır. Fakat kim de, bu hakkını sadaka olarak bağışlarsa, o kendi günahına keffaret olur. Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse, işte onlar zalimlerdir. (Maide suresi: 45)

Ey müminler, düşmandan intikam almak için, eğer bir ceza ile karşılık verecek olursanız, ancak size yapılan azap ile ve cezanın aynısı ile yapın (daha fazla ileri gitmeyin!) Sabır ederseniz (ceza vermeyi terk ederseniz), and olsun ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır. (Nahl suresi: 126)


2-)KISAS



Cinayette ödeşmek. Bir suç işleyenin aynı cinsten bir ceza ile cezalandırılması. Öldürme veya yaralamada, suçluya aynı şeyin yapılması. Kasten adam öldürene veya yaralayana İslam hukukunun uyguladığı ceza.

Bir İslam hukuku terimi olarak kısas; ferdin hakkı olarak yerine getirilmesi gereken, ayet ve hadislerde miktarı belirlenen ve suçlunun bedenine yönelik bulunan cezayı ifade eder. Kesmek anlamına gelen "Kass" kökünden alınmıştır.

Kısas cezasını gerektiren suçlar;

Kasten adam öldürme ile bazı kasten yaralama ve sakat bırakma eylemlerini kapsamına alır.

Kısas cezası Kitap ve Sünnet delillerine dayanır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:

"Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hür hür ile; köle köle ile, kadın kadın ile kısas olunur. Öldürülenin velisi tarafından, öldüren lehine bir şey affolunursa (diyet için) yapılacak uygulama örfe göre normal olmalı ve en iyi bir şekilde ona ödenmelidir. Bu size Rabbınızdan bir kolaylık ve rahmettir. Artık bu hükümden sonra kim haddi aşarsa ona acı bir azap vardır. Sizin için kısasta hayat vardır, ey tam akıllı insanlar" (el-Bakara, 2/178-179).

"Her kim haksız olarak öldürülürse onun velisine yetki verdik. O da öldürmede haddi aşmasın. Çünkü ona yeterince yardım olunmuştur" (el-İsra, 17/33).

"Biz Tevrat'ta onlara şu hükümleri farz kılmıştık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ile kısas yapılır. Yaralarda da kısas vardır. Fakat kim hakkından vazgeçerse, bu onun günahlarının affına bir sebeptir. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir" (el-Maide, 5/45).

Kısas hükümlerinin önceki semavi dinlerde de bulunduğunu Kur'an-ı Kerim bildirmektedir. Yahudilerin mukaddes kitabı Tevrat'ta bugün konu ile ilgili şu kurallar yer almaktadır:

"Bir kimseyi vurarak öldüren kimse, mutlaka öldürülecektir" (Çıkış: 21/13).

"Bir kimsenin komşusuna kini olur ve onu hile ile öldürürse, öldürülmesi için onu mizbahından bile alacaksın" (Çıkış: 21/14).

"Bir kimse bir adamı öldürürse mutlaka öldürülecektir " (Levililer: 24/17).

İslam'ın ortaya çıkışından önce, Medine'de yaşayan iki yahudi kabilesi Nadiroğulları ile Kurayzaoğulları arasında çatışma olmuş, Nadiroğulları üstün gelmişti. Bu üstünlüğü ondan sonra işlenecek suçlara uygulanacak cezalara da yansıtmaya başladılar. Mesela; bir Nadirli, Kurayzalıyı öldürürse kısas uygulanmıyor, yüz vask (200 kg.lık ağırlık ölçüsü) kuru üzüm fidye olarak ödeniyordu. Fakat bir Kurayzalı, Nadirliyi öldürürse, kısas yoluyla suçlu da öldürülüyordu. Eğer bu son durumda fidye ödemesi kararlaştırılırsa, iki kat olarak fidye uygulanıyordu. İşte Cenab-ı Hak onların Tevrat'tan sapma noktalarını belirlemek ve İslam ümmetine de kısas hükümlerini teşmil etmek üzere yukarıdaki ayeti indirdi (bk. İbn Kesir, Tefsiru'l Kur'ani'l-Azım, İstanbul 1984, I, 299, 300 vd.).

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Kim kasten öldürürse, bunun hükmü kısastır" (Ebu Davud, Diyat, 5).

"Allah'tan başka ilah olmadığını ve benim Allah'ın elçisi olduğumu tasdik eden müslüman bir kimsenin kanı, şu üç durum dışında helal değildir: Cana karşı can, zina eden evli kişi ve dini terkedip cemaatten ayrılan kimse" (Buhari, Diyat, 6; Müslim, Kasame, 25, 26; Ebu Davud, Hudud, 1; Tirmizi, Hudud, 15; Nesai, Tahrim, 5, 11, 14; Darimi, Siyer,11; Ahmed b. Hanbel, I, 61, 63, 65, 70, 163, 382, 428, 444, 465, VI, 181, 214; es-Şevkani, Neylü'l-Evtar, Mısır t.y, VII, 7).

Kasten ve taammüden öldürmenin kısası gerektirdiği konusunda görüş birliği olmakla birlikte kasıt ve taammüdün karinesi üzerinde görüş ayrılığı vardır. Ebu Hanife'ye göre, bir uzvu bedenden ayırabilecek bir silah veya alet ile işlenen öldürme fiili, kasten ve amden işlenmiş sayılır. Keskin demir, taş, ağaç ve benzerleri ile bir kimseyi öldürmek gibi. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre, ister öldürücü alet ile olsun, ister ölüme götüren bir eylem ve fiille olsun, işlenen öldürme suçu "kasten" sayılır. Denize atmak, yüksek bir yerden düşürmek ve zehirlemek bunlar arasında sayılabilir. İmam Şafii'ye göre, bedene batan veya kesici aletlerde olduğu gibi genellikle ölümü doğurabilecek bir şeyle öldürmek de "taammüden öldürme" kapsamına girer (el-Kasani, Bedayiu's Sanayi', Beyrut 1401/1982, VII, 233 vd.).

İslam hukukçuları yukarıda verdiğimiz ayet ve hadislere dayanarak, kasten öldürme ve yaralamalarda kısasın uygulanacağında görüş birliği içindedir. Ancak, İslam'da kısas şahsi şikayete bağlı bir ceza olarak kabul edilmiş, amme cezası sayılmamıştır. Çünkü kamu düzeni sadece suçlu ile mağdur taraf arasında bozulmuştur. Onlar anlaşır, barışır ve helalleşirlerse Devlet düzenini ilgilendiren sakıncalar ortadan kalkmış olur. Bu nedenle, kendisine karşı müessir fiil işlenen kimse veya ölüm halinde, ölenin velisi affederse kısas düşer (bk. el-Kasanı, a.g.e., VII, 241 vd.; İbn Rüşd, Bidayetü'l-Müctehid, İstanbul 1333, II, 330; Abdulkadir Udeh, et-Teşriu'l Cini'l-İslami, Kahire 1959, I, 79, 663 vd.).

Kısas affedilince, ayrıca diyet hakkının da düşüp düşmediği, suçlunun rızası olmadan diyet istenip istenemeyeceği konusunda iki görüş vardır:

Ebu Flanife ve İmam Malik'e göre, öldürülenin velisi ya kısas ister, ya da affeder. Veli, suçlu ile diyet üzerine anlaşmazdan önce kısas hakkından vazgeçerse, diyet isteme hakkı da kendiliğinden düşmüş olur. İmam Şafii ve Ahmed b. Hanbel'e göre ise; veli seçimlik hakka sahiptir. Ya kısas uygulanmasını ister, ya da kısası affeder ve diyet alır. Affetmenin anlamı kısasın diyete dönüşmesi demektir ve bu, suçu işleyenin rızasına da bağlı değildir (el-Kasani, a.g.e., VII, 241; eş-Şevkani, a.g.e., VII, 7 vd.; Hayreddin Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, İstanbul 1986, I, 136, 137).

Ölen kimseye bedel olarak verilen mal veya nakit paraya "diyet" denir. Bu, öldürülenin mirasçılarına verilmesi gereken mali bir bedeldir. Yaralama, uzvu koparma veya sakatlama gibi müessir fiillerde mağdura verilmesi gereken bedele erş adı verilir. Diyet ismi kimi zaman erş yerine de kullanılır. Elin diyeti gibi (İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtar, Mısır 1307, V, 504; el-Meydani, el-Lübab, Kahire 1374).

Hz. Peygamber ve ilk dört halife döneminde belirlenen diyet miktarları şu mal veya nakit paralardan birisidir: a) Yüz deve, b) Bin dinar (miskal) altın, c) On veya onikibin dirhem gümüş, d) İkiyüz tane sığır, e) İkibin koyun, f) İkiyüz takım elbise (el-Kasani, a.g.e., VII, 254; İbn Âbidin, a.g.e., V, 504; İbn Hazm, el-Muhalla, Kahire 1350-1352, X, 759).

Yaralamaların tazminatı olan erş miktarlarından bir bölümü hadisle belirlenmiştir. Mesela; el kesme suçunun erş'i, tam diyetin yarısıdır, diş kırmada erş, tam diyetin onda biri kadardır. Prensip olarak; vücutta tek bulunan organlar için tam diyet, çift organların her biri için yarım diyet, dört tane olanların her biri için dörtte bir diyet gerekir. Nass'larda tayin ve takdir edilmeyen durumlarda, tazminatın miktarını hakim belirler (bk. Eş-Şevkani, a.g.e., VII, 61 vd.; el-Kasani, a.g.e., VII, 252 vd.; İbn Kudame, a.g.e., VIII, 57-58).

Kur'an-ı Kerim'de; "...göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ile kısas yapılır. Yaralarda da kısas vardır" (el-Maide, 5/45) buyurularak, ölümün dışında kalan müessir fiillere de kısas hükmü getirilmiştir.

Hz. Peygamber devrinde bir kadın bir cariyenin dişini kırmış, cariye tarafı diyeti kabul etmeyerek, kısasta israr etmişti. Ashab-ı kiramdan Enes b. en-Nadr, kısasen dişin kırılmasına karşı çıkınca, Rasulüllah (s.a.s); "Ey Enes!. Allah'ın kitabında ceza kısastır" buyurmuştur. Cariye tarafının suçluyu affettiğini bildirmesi üzerine Allah Rasulü onların bu affı sebebiyle kazandıkları manevi dereceyi şöyle ifade buyurmuştur: "Allah'ın öyle kulları vardır ki Allah'a yemin etse, Allah onu yemininde yalancı çıkarmaz" (es-Şevkani, a.g.e., VII, 26, 27).

Yaralama ve sakatlamalarda kısasın uygulanabilmesi için, suçun kasten işlenmesi yanında şu şartların da bulunması gerekir:

a. İki yer arasında eşitlik,

b. Eşitliği sağlamanın mümkün olması;

c. Daha fazla veya daha eksik bir uygulama ile zulüm yapılmaması.

Bu çeşit suçlarda af, kısasın diyete dönüşmesini sağlar (bk. el-Kasani, a.g.e., VII, 297; İbn Âbidin, a.g.e., V, 485).

Mafsalından kesilen veya kesilmediği halde sakatlanan kollar ve bacaklar, kemiğe kadar dayanıp, kemiği ortaya çıkaran yaralarda da kısas uygulanır (Ömer Nasuhi Bilmen, İstilahat-ı Fıkhıyye Kamusu, İstanbul 1976, III, 80 vd.)

Kasten adam öldürme fiilinden dolayı kısas uygulanabilmesi için şu şartların bulunması gerekir:

a. Suçu işleyenin akıl ve baliğ olması gerekir. Akıl hastası veya küçük çocuk işlediği bir cinayetten dolayı diyetle yükümlü tutulursa da, kısas hükümleri uygulanmaz. Bunların kasten işleyecekleri suç, hata hükmünde olup, bundan dolayı mirastan ve vasiyetten de mahrum olmazlar.

b. Öldürme fiilinin kasten işlenmesi gerekir. Bir kimseyi hata veya sibh-i amd suretiyle öldüren kimseye kısas uygulanmaz.

c. Katilin, suçu serbest iradesiyle işlemiş olması gerekir. Öldürülme veya bir uzvun sakatlanması gibi bir zorlama (ikrah-i mülci) altında işlenen suçlarda, Ebu Hanife ve imam Muhammed'e göre, kısas veya diyet zorlayan üzerine gerekir. Ebu Yusuf'a göre, burada zorlayana yalnız, üç yılda ödenmek üzere diyet lazım gelir. İmam Züfer'e göre ise, zorlama, kısasa engel değildir.

d. Öldürülen, öldürenin fer'i! yani çocuk veya torunlarından biri olmamalıdır. Oğlunu, kızını veya torununu öldüren kimse için diyet, ta'zir ve mirastan mahrumluk gibi hükümler uygulanırsa da, kısas gerekmez. Hadis-i şeritte; "Babaya, çocuğundan dolayı kısas uygulanmaz" buyurulmuştur (bk. Tirmizi, Diyat, 9; Darimi, Diyat, 6; Ahmed b. Hanbel, I, 16, 22).

Ancak baba, anne, dede ve nine gibi usulünden birisini kasten öldüren kimse hakkında kısas uygulanır.

Kısas yoluyla öldürülüp öldürülemeyecek kimseler şunlardır: Erkek erkek karşılığında, erkek kadın karşılığında ve kadın erkek karşılığında öldürülür. Hür erkek köle karşılığında ve köle köle karşılığında öldürülür. Yine kafir, müslüman karşılığında, müslüman zimmi (İslam Devleti tebeası olan ehl-i kitap) karşılığında ve zimmi zimmi karşılığında kısasen öldürülür. Bir zimmi başka bir zimmiyi öldürse, öldüren daha sonra İslam'a girse yine kısas uygulanır. Bu konuda görüş birliği vardır. Müslüman veya zimmi İslam ülkesine (daru'l-İslam) eman'la girmiş bulunan bir harbi karşılığında öldürülmez. Zahir (açık, kuvvetli) rivayete göre, müste'men (pasaportlu gayri müslim yabancı) başka bir müste'men karşılığında öldürülmez. Bir müslüman mürted (İslam'ı terkettiğini ilan etmiş veya inanç bozukluğu nedeniyle dinden çıktığına hükmedilmiş bulunan) bir erkek veya kadını öldürse, öldürene kısas uygulanmaz. Yine daru'l-harp'te pasaportla bulunan iki müslümandan biri diğerini öldürse, hanefilere göre, kısas gerekmez. Müslüman, daru'l harp'te, müslüman bir savaş esirini öldürse kısas gerekmez. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre, öldürenin mal varlığından diyeti ödenir. Ebu Hanife'ye göre, diyet de gerekmez.

Büyük kimse çocuk karşılığında; sağlam insan, kör, topal felçli vb. hasta veya sakat kimse karşılığında öldürülür. Ölmek üzere bulunan kimseyi öldürene kısas uygulanır. Yaşamını sürdüremeyeceğini bilmesi de sonucu değiştirmez. İki çocuk arasında kısas uygulanmaz. Çocuğun kastı ve hatası eşit tutulur, iki durumda da yalnız diyet gerekir (el-Fetava'l-Hindiyye, Beyrut 1400/1980, VI, 3, 4).

Diğer yandan kısasın uygulanabilmesi için öldürülenin velisinin belirli olması ve varislerin kısas talebinde bulunması da şarttır (Bilmen, a.g.e., III, 68 vd ).

Yaralama veya sakat bırakmalarda kısas isteme hak ve yetkisi mağdura aittir. Ölüm halinde ise bu hak ve yetki önce öldürülenin varislerine, sonra da İslam Devleti'ne aittir. Prensip olarak ölenin mal varlığına mirasçı olan, kısas veya diyetle ilgili haklara da sahip olur. Çünkü mirasçı, ölene insanların en yakın olanıdır (el-Kasanı, Bedayiu's-Sanayi', Beyrut 1402/1982, VII, 242; el-Fetava'l Hindiyye, VI, 7 vd.; Bilmen, a.g.e., III, 88 vd.).

Hamdi DÖNDÜREN


3-)

Cinayette ödeşmek. Bir suç işleyenin aynı cinsten bir ceza ile cezalandırılması. Öldürme veya yaralamada, suçluya aynı şeyin yapılması. Kasten adam öldürene veya yaralayana Islam hukukunun uyguladığı ceza.

Bir Islam hukuku terimi olarak kısas; ferdin hakkıolarak yerine getirilmesi gereken, ayet ve Hadislerde miktarı belirlenen ve suçlunun bedenine yönelik bulunan cezayı ifade eder. Kesmek anlamına gelen "Kass" kökünden alınmıştır.

Kısas cezasını gerektiren suçlar;

Kasten adam öldürme ile bazı kasten yaralama ve sakat bırakma eylemlerini kapsamına alır.

Kısas cezası Kitap ve Sünnet delillerine dayanır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:

"Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hür hür ile; köle köle ile, kadın kadın ile kısas olunur. Öldürülenin velisi tarafından, öldüren lehine bir şey affolunursa (diyet için) yapılacak uygulama örfe göre normal olmalı ve en iyi bir şekilde ona ödenmelidir. Bu size Rabbınızdan bir kolaylık ve rahmettir. Artık bu hükümden sonra kim haddi aşarsa ona acı bir azap vardır. Sizin için kısasta hayat vardır, ey tam akıllı insanlar" (el-Bakara, 2/178-179).

"Her kim haksız olarak öldürülürse onun velisine yetki verdik. O da öldürmede haddi aşmasın. Çünkü ona yeterince yardım olunmuştur" (el-Isra, 17/33).

"Biz Tevrat'ta onlara şu hükümleri farz kılmıştık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ile kısas yapılır. Yaralarda da kısas vardır. Fakat kim hakkından vazgeçerse, bu onun günahlarının affına bir sebeptir. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir" (el-Maide, 5/45).

Kısas hükümlerinin önceki semavi dinlerde de bulunduğunu Kur'an-ı Kerim bildirmektedir. Yahudilerin mukaddes kitabı Tevrat'ta bugün konu ile ilgili şu kurallar yer almaktadır:

"Bir kimseyi vurarak öldüren kimse, mutlaka öldürülecektir" (Çıkış: 21/13).

"Bir kimsenin komşusuna kini olur ve onu hile ile öldürürse, öldürülmesi için onu mizbahından bile alacaksın" (Çıkış: 21/14).

"Bir kimse bir adamı öldürürse mutlaka öldürülecektir " (Levililer: 24/17).

İslam'ın ortaya çıkışından önce, Medine'de yaşayan iki yahudi kabilesi Nadiroğulları ile Kurayzaoğulları arasında çatışma olmuş, Nadiroğulları üstün gelmişti. Bu üstünlüğü ondan sonra işlenecek suçlara uygulanacak cezalara da yansıtmaya başladılar. Mesela; bir Nadırli, Kurayzalıyı öldürürse kısas uygulanmıyor, yüz vask (200 kg.lık ağırlık ölçüsü) kuru üzüm fidye olarak ödeniyordu. Fakat bir Kurayzalı, Nadırliyi öldürürse, kısas yoluyla suçlu da öldürülüyordu. Eğer bu son durumda fidye ödemesi kararlaştırılırsa, iki kat olarak fidye uygulanıyordu. Işte Cenab-ı Hak onların Tevrat'tan sapma noktalarını belirlemek ve Islam ümmetine de kısas hükümlerini teşmil etmek üzere yukarıdaki ayeti indirdi (bk. Ibn Kesir, Tefsiru'l Kur'anı'l-Azım, Istanbul 1984, I, 299, 300 vd.).

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Kim kasten öldürürse, bunun hükmü kısastır" (Ebu Davud, Diyat, 5).

"Allah'tan başka ilah olmadığını ve benim Allah'ın elçisi olduğumu tasdik eden müslüman bir kimsenin kanı, şu üç durum dışında helal değildir: Cana karşı can, zina eden evli kişi ve dini terkedip cemaatten ayrılan kimse" (Buhari, Diyat, 6; Müslim, Kasame, 25, 26; Ebu Davud, Hudud, 1; Tirmizi, Hudud, 15; Nesai, Tahrim, 5, 11, 14; Darimi, Siyer,11; Ahmed b. Hanbel, I, 61, 63, 65, 70, 163, 382, 428, 444, 465, VI, 181, 214; es-Şevkani, Neylü'l-Evtar, Mısır t.y, VII, 7).

Kasten ve taammüden öldürmenin kısası gerektirdiği konusunda görüş birliği olmakla birlikte kasıt ve taammüdün karınesi üzerinde görüş ayrılığı vardır. Ebu Hanife'ye göre, bir uzvu bedenden ayırabilecek bir silah veya alet ile işlenen öldürme fiili, kasten ve amden işlenmiş sayılır. Keskin demir, taş, ağaç ve benzerleri ile bir kimseyi öldürmek gibi. Ebu Yusuf ve Imam Muhammed'e göre, ister öldürücü alet ile olsun, ister ölüme götüren bir eylem ve fiille olsun, işlenen öldürme suçu "kasten" sayılır. Denize atmak, yüksek bir yerden düşürmek ve zehirlemek bunlar arasında sayılabilir. Imam Şafii'ye göre, bedene batan veya kesici aletlerde olduğu gibi genellikle ölümü doğurabilecek bir şeyle öldürmek de "taammüden öldürme" kapsamına girer (el-Kasani, Bedayiu's Sanayi', Beyrut 1401/1982, VII, 233 vd.).

Islam hukukçuları yukarıda verdiğimiz ayet ve hadislere dayanarak, kasten öldürme ve yaralamalarda kısasın uygulanacağında görüş birliği içindedir. Ancak, Islam'da kısas şahsi şikayete bağlı bir ceza olarak kabul edilmiş, amme cezası sayılmamıştır. Çünkü kamu düzeni sadece suçlu ile mağdur taraf arasında bozulmuştur. Onlar anlaşır, barışır ve helalleşirlerse Devlet düzenini ilgilendiren sakıncalar ortadan kalkmış olur. Bu nedenle, kendisine karşı müessir fiil işlenen kimse veya ölüm halinde, ölenin velisi affederse kısas düşer (bk. el-Kasanı, a.g.e., VII, 241 vd.; Ibn Rüşd, Bidayetü'l-Müctehid, Istanbul 1333, II, 330; AbdulKadir Udeh, et-Teşriu'l Cini'l-Islami, Kahire 1959, I, 79, 663 vd.).

Kısas affedilince, ayrıca diyet hakkının da düşüp düşmediği, suçlunun rızası olmadan diyet istenip istenemeyeceği konusunda iki görüş vardır:

Ebu Flanife ve Imam Malik'e göre, öldürülenin velisi ya kısas ister, ya da affeder. Veli, suçlu ile diyet üzerine anlaşmazdan önce kısas hakkından vazgeçerse, diyet isteme hakkıda kendiliğinden düşmüş olur. Imam Şafii ve Ahmed b. Hanbel'e göre ise; veli seçimlik hakka sahiptir. Ya kısas uygulanmasını ister, ya da kısası affeder ve diyet alır. Affetmenin anlamı kısasın diyete dönüşmesi demektir ve bu, suçu işleyenin rızasına da bağlı değildir (el-Kasani, a.g.e., VII, 241; eş-Şevkani, a.g.e., VII, 7 vd.; Hayreddin Karaman, Mukayeseli Islam Hukuku, Istanbul 1986, I, 136, 137).

Ölen kimseye bedel olarak verilen mal veya nakit paraya "diyet" denir. Bu, öldürülenin mirasçılarına verilmesi gereken mali bir bedeldir. Yaralama, uzvu koparma veya sakatlama gibi müessir fiillerde mağdura verilmesi gereken bedele erş adı verilir. Diyet ismi kimi zaman erş yerine de kullanılır. Elin diyeti gibi (Ibn Âbidin, Reddü'l-Muhtar, Mısır 1307, V, 504; el-Meydani, el-Lübab, Kahire 1374).

Hz. Peygamber ve ilk dört halife döneminde belirlenen diyet miktarları şu mal veya nakit paralardan birisidir: a) Yüz deve, b) Bin dinar (miskal) altın, c) On veya onikibin dirhem gümüş, d) Ikiyüz tane sığır, e) Ikibin koyun, f) Ikiyüz takım elbise (el-Kasani, a.g.e., VII, 254; Ibn Âbidin, a.g.e., V, 504; Ibn Hazm, el-Muhalla, Kahire 1350-1352, X, 759).

Yaralamaların tazminatı olan erş miktarlarından bir bölümü hadisle belirlenmiştir. Mesela; el kesme suçunun erş'i, tam diyetin yarısıdır, diş kırmada erş, tam diyetin onda biri kadardır. Prensip olarak; vücutta tek bulunan organlar için tam diyet, çift organların her biri için yarım diyet, dört tane olanların her biri için dörtte bir diyet gerekir. Nass'larda tayın ve takdir edilmeyen durumlarda, tazminatın miktarını hakim belirler (bk. Eş-Şevkani, a.g.e., VII, 61 vd.; el-Kasani, a.g.e., VII, 252 vd.; Ibn Kudame, a.g.e., VIII, 57-58).

Kur'an-ı Kerim'de; "...göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ile kısas yapılır. Yaralarda da kısas vardır" (el-Maide, 5/45) buyurularak, ölümün dışında kalan müessir fiillere de kısas hükmü getirilmiştir.

Hz. Peygamber devrinde bir kadın bir cariyenin dişini kırmış, cariye tarafı diyeti kabul etmeyerek, kısasta israr etmişti. Ashab-ı kiramdan Enes b. en-Nadr, kısasen dişin kırılmasına karşı çıkınca, Rasulüllah (s.a.s); "Ey Enes!. Allah'ın kitabında ceza kısastır" buyurmuştur. Cariye tarafının suçluyu affettiğini bildirmesi üzerine Allah Rasulü onların bu affı sebebiyle kazandıkları manevi dereceyi şöyle ifade buyurmuştur: "Allah'ın öyle kulları vardır ki Allah'a yemin etse, Allah onu yemininde yalancı çıkarmaz" (es-Şevkani, a.g.e., VII, 26, 27).

Yaralama ve sakatlamalarda kısasın uygulanabilmesi için, suçun kasten işlenmesi yanında şu şartların da bulunması gerekir:

a. Iki yer arasında eşitlik,

b.Eşitliği sağlamanın mümkün olması;

c. Daha fazla veya daha eksik bir uygulama ile zulüm yapılmaması.

Bu çeşit suçlarda af, kısasın diyete dönüşmesini sağlar (bk. el-Kasani, a.g.e., VII, 297; Ibn Âbidin, a.g.e., V, 485).

Mafsalından kesilen veya kesilmediği halde sakatlanan kollar ve bacaklar, kemiğe kadar dayanıp, kemiği ortaya çıkaran yaralarda da kısas uygulanır (Ömer Nasuhi Bilmen, Istilahat-ı Fıkhıyye Kamusu, Istanbul 1976, III, 80 vd.)

Kasten adam öldürme fiilinden dolayı kısas uygulanabilmesi için şu şartların bulunması gerekir:

a. Suçu işleyenin akıl ve baliğ olması gerekir. Akıl hastası veya küçük çocuk işlediği bir cinayetten dolayı diyetle yükümlü tutulursa da, kısas hükümleri uygulanmaz. Bunların kasten işleyecekleri suç, hata hükmünde olup, bundan dolayı mirastan ve vasiyetten de mahrum olmazlar.

b. Öldürme fiilının kasten işlenmesi gerekir. Bir kimseyi hata veya sibh-i amd suretiyle öldüren kimseye kısas uygulanmaz.

c. Katılın, suçu serbest iradesiyle işlemiş olması gerekir. Öldürülme veya bir uzvun sakatlanması gibi bir zorlama (ikrah-i mülci) altında işlenen suçlarda, Ebu Hanife ve imam Muhammed'e göre, kısas veya diyet zorlayan üzerine gerekir. Ebu Yusuf'a göre, burada zorlayana yalnız, üç yılda ödenmek üzere diyet lazım gelir. Imam Züfer'e göre ise, zorlama, kısasa engel değildir.

d. Öldürülen, öldürenin fer'i! yani çocuk veya torunlarından biri olmamalıdır. Oğlunu, kızını veya torununu öldüren kimse için diyet, ta'zir ve mirastan mahrumluk gibi hükümler uygulanırsa da, kısas gerekmez. Hadis-i şeritte; "Babaya, çocuğundan dolayı kısas uygulanmaz" buyurulmuştur (bk. Tirmizi, Diyat, 9; Darimi, Diyat, 6; Ahmed b. Hanbel, I, 16, 22).

Ancak baba, anne, dede ve nine gibi usulünden birisini kasten öldüren kimse hakkında kısas uygulanır.

Kısas yoluyla öldürülüp öldürülemeyecek kimseler şunlardır: Erkek erkek karşılığında, erkek kadın karşılığında ve kadın erkek karşılığında öldürülür. Hür erkek köle karşılığında ve köle köle karşılığında öldürülür. Yine kafir, müslüman karşılığında, müslüman zimmi (Islam Devleti tebeası olan ehl-i kitap) karşılığında ve zimmi zimmi karşılığında kısasen öldürülür. Bir zimmi başka bir zimmiyi öldürse, öldüren daha sonra Islam'a girse yine kısas uygulanır. Bu konuda görüş birliği vardır. Müslüman veya zimmi Islam ülkesine (daru'l-Islam) eman'la girmiş bulunan bir harbi karşılığında öldürülmez. Zahir (açık, kuvvetli) rivayete göre, müste'men (pasaportlu gayrı müslim yabancı) başka bir müste'men karşılığında öldürülmez. Bir müslüman mürted (Islam'ı terkettiğini ilan etmiş veya inanç bozukluğu nedeniyle dinden çıktığına hükmedilmiş bulunan) bir erkek veya kadını öldürse, öldürene kısas uygulanmaz. Yine daru'l-harp'te pasaportla bulunan iki müslümandan biri diğerini öldürse, hanefilere göre, kısas gerekmez. Müslüman, daru'l harp'te, müslüman bir savaş esirini öldürse kısas gerekmez. Ebu Yusuf ve Imam Muhammed'e göre, öldürenin mal varlığından diyeti ödenir. Ebu Hanife'ye göre, diyet de gerekmez.

Büyük kimse çocuk karşılığında; sağlam insan, kör, topal felçli vb. hasta veya sakat kimse karşılığında öldürülür. Ölmek üzere bulunan kimseyi öldürene kısas uygulanır. Yaşamını sürdüremeyeceğini bilmesi de sonucu değiştirmez. Iki çocuk arasında kısas uygulanmaz. Çocuğun kastı ve hatası eşit tutulur, iki durumda da yalnız diyet gerekir (el-Fetava'l-Hindiyye, Beyrut 1400/1980, VI, 3, 4).

Diğer yandan kısasın uygulanabilmesi için öldürülenin velisinin belirli olması ve varislerin kısas talebinde bulunması da şarttır (Bilmen, a.g.e., III, 68 vd ).

Yaralama veya sakat bırakmalarda kısas isteme hak ve yetkisi mağdura aittir. Ölüm halinde ise bu hak ve yetki önce öldürülenin varislerine, sonra da Islam Devleti'ne aittir. Prensip olarak ölenin mal varlığına mirasçı olan, kısas veya diyetle ilgili haklara da sahip olur. Çünkü mirasçı, ölene insanların en yakın olanıdır (el-Kasanı, Bedayıu's-Sanayı', Beyrut 1402/1982, VII, 242; el-Fetava'l Hindiyye, VI, 7 vd.; Bilmen, a.g.e., III, 88 vd.).


4-)Allahü teala, ayet-i kerimede mealen buyuruyor ki:

Ey iman edenler! Kasten öldürülenler için size kısas yapmak farz kılındı. Hür ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas olunur. Öldürülmüş olanın kardeşinden (yani varislerinden, velisinden), katilin lehine olarak bir şey bağışlanır da kısas düşürülürse; ölenin velisi hakkından ziyade olmayarak, örfe göre (tayin edilmiş) diyet (para cezası) almalıdır. Katil de, ölenin velisine icab eden (gereken) diyeti güzel bir şekilde ödemelidir. İşte böyle affederek diyet almak, Rabbiniz tarafından size bir hafiflik (kolaylık) ve merhamettir. Kim bu bağışlama ve diyet alıştan sonra, katil ile veya katilin akrabası ile düşmanlık yaparak tecavüzde bulunursa (kan davası güderse), onun için ahirette çok acıklı bir azab vardır. Ey akıl sahipleri! Bu kısasta sizin için bir hayat vardır. Ümit edilir ki, siz (haksız yere adam öldürmekten) sakınırsınız. (Bekara suresi: 178, 179)

Kısas cezasının uygulanabilmesi için şu şartların bulunması gerekir:

1) Suçlu akil (akıllı) ve baliğ (ergenlik çağına gelmiş) olmalı. 2) Suçun hata veya zor sonucu değil, amden (kasten, bilerek) işlenmesi. 3) Öldürülen kişinin mirasçılarının kısas istemeleri ve kısas yerine getirilirken, ölen kişinin mirasçılarının hazır bulunması.

Öldürülen kişinin kısas isteme hakkına sahib olan mirasçılarından yani velilerinden biri, katili affederse veya veli ile katil, belli bir mal, para ile uyuşurlarsa yahut yaralanan kişi suçluyu affederse kısas yapılmaz; kısas diyete çevrilir. Yani uyuşmak için bildirilen mal veya para alınır. (Molla Hüsrev)


5-)Bir suçluyu, başkasına yaptığı kötülüğü aynı biçimde uygulayarak cezalandırma.


6-)Kıssalar, hikayeler, öyküler.


7-)Bk. dişediş


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Talion.
İngilizcesi İngilizce
Retaliation.
İngilizcesi İngilizce
Reprisal.

  • Halkın adaleti Kısasa Kısas Uyuşturucu çeteleriyle mücadele edemeyen Meksika, vatandaşın eline silah verdi.
  • Kılıç,"Yetkililerle beraber, bu tesisleri Erzurum'a ve Türkiye'ye en Kısas sürede, en yüksek derecede verimlilik oranıyla kazandıracağız"ifadelerini kullandı.

Sizde içinde Kısas kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Kısas kelimesi anlamı 30 defa okunmuştur. [238422] Kısas kelime anlamı, Kısas nedir, Kısas ne demek, Kısas sözlük anlamı

Paylaş