Mevrus Nedir

Mevrus Nedir ? Mevrus Ne demek ?

1-)MEVRÛS



Mirasçı olma anlamına gelen, irs ve veraset kökünden ism-i mef'ul; ölen kimsenin geride bıraktığı mal. Buna miras veya terike de denir. Miras bırakana "muris", mirası almaya hak kazanana "varis", mirasın hak sahiplerine bölüştürülmesini inceleyen ilme de "feraiz" denir.

Mevrus anlamında terike ve tirke; terketmek, bırakmak anlamındaki terk kökünden isimdir. Bir terim olarak terike; murisin geride bıraktığı ve mirasçılarına intikal eden şeyleri ifade eder. Hanefilere göre, terikenin kapsamına giren mal ve haklar şunlardır: a) Menkul ve gayri menkuller, b) Murisin alacakları ile lehine tahakkuk etmiş bulunan diyet ve tazminat bedelleri gibi mali haklar, c) Murise ait rehin ve satılıp da bedeli ödenmemiş bulunan mallar, d) İrtifak hakkı gibi mala bağlı olan haklar. Geçme, su alma ve sulama, su geçirme gibi haklar bunlar arasında sayılabilir.

Şu haklar terikeye girmez: a) Faydalanma hakkı. Mesela; kira akdi yalnız mülk üzerinde yararlanma hakkı verdiği için, murisin ölümüyle, yaptığı kira akdi sona erer. Mirasçıların kira akdini yenilemeleri veya gayri menkulu boşaltmaları gerekir. Ancak kiracıya ek süre verilmesini gerektiren durumlar bundan müstesnadır (bk. "İcare" maddesi), b) Velayet, vekalet, hıdane, vazife, hilafet gibi şahsa bağlı haklar terike dışında olup, bunlar miras yoluyla geçmez. c) Mali ve şahsi haklar birlikte bulunursa şahsi hak galip ise, bu terikeye girmez. Muhayyerlik ve şuf'a hakkı gibi.

Şafii, Maliki ve Hanbeli'lere göre, mal, yararlanma ve benzeri hakların, tümü mirasa girer. Yalnız şahsa bağlı haklar bundan müstesnadır (el-Fetava'l-Hindiyye, Bulak 1310, VI, 447 vd.; İbn Rüşd, Bidayetü'l-Müctehid, Mısır, ty., II, 310 vd.; Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuki İslamiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, İstanbul, ty., V, 209 vd.; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam Hukuku, İstanbul 1983, s. 427, 428).

İslam'da mirasın intikali Kitap, Sünnet ve İcma delillerine dayanır.

Kur'an-ı Kerim'de mirasla ilgili ayetler iki sahifeyi geçmez. Doğrudan mirasla ilgili ayetler, en-Nisa Suresi 11, 12 ve 176. ayetlerdir. el-Enfal Suresinin 75. ayeti ile, en-Nisa Suresinin 7. ayetleri uzak hısımların haklarını genel ifadeler halinde bildirir (Âyetlerin tefsir ve açıklaması için bk. El-Cassas, Ahkamü'l-Kur'an; İbnü'l Arabi, Ahkamu'l-Kur'an; İbn Kesir, Tefsiru Kur'ani'l-Azim ve Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili tefsirleri ilgili bölümleri.)

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Feraiz, (miras) ilmini öğreniniz ve bunu insanlara öğretiniz. Çünkü feraiz, ilmin yarısıdır" (Tirmizi, Feraiz. 2; İbn Mace, feraiz, 1; Buhari Feraiz. 2). kur'an-ı Kerim'de kısaca açıklanan miras hükümleri sünnetle genişletilmiş ve miras hukuku müesseseleşmiştir (Hadisler için bk. eş-Şevkani, Neymlül-Evtar, VI, 57-72).

Bir kimsenin ölümüyle geride bıraktığı malına dört şey gerekir:

1) Techiz ve tekfin masrafları; ölen kimsenin geride bıraktığı mirastan önce kefenlerine ve gömülme masrafları karşılanır. Bunlar israf ve kısıntı yapılmaksızın dini ölçülere göre yerine getirilir. Techiz ve tekfin, hayattaki tesettürün devamı niteliğinde olduğu için, diğer haklardan önde gelir. Miras malı, bu masarfları karşılamazsa, mürisin nafakası kimin üzerine gerekli ise, bu masraflar ona ait olur. Hiç kimsesi yoksa, beytü'l mal tarafından karşılanır (Mevsıli, el-İhtiyar, İstanbul 1980, V, 85; Bilmen, a.g.e. V, 213-215).

2) Ölenin malından borçları ödenir. Techiz ve tekfin masrafı çıkarıldıktan sonra murisin borçlarını ödeme ikinci sırada yer alır (bk. en-Nisa, 4/11). Ayette vasiyetin borçlardan önce zikredilmesi dikkati çekmek içindir. Çünkü mirasçıları vasiyetin infazı, borçları ödemekten daha ağır gelir. İslam hukukunda borçlar ikiye ayrılır:

a) Allah hakkı olan borçlar: Zekat, keffaret, adak gibi Allah'u Teala'nın emri ile sabit olan borçlar Hanefilere göre ölüm halinde dünya hukuku bakımından düşer. Çünkü bunlar niyetle veya birisine vekalet vererek yerine getireceği borçlardır. Halbuki ölen kimse ne niyet edebilir ve ne de vekalet verecek durumda değildir. Ancak bunlar, murisin vasiyet etmesi halinde terikenin üçte birinden ödenir.

Çoğunluk İslam hukukçularına göre ise, bu çeşit zekat, keffaret ve adak gibi borçların terikeden ödenmesi gerekir. Çünkü bunlar ölenin borçları olup, niyete bağlı değildir ve nimetin külfeti kabilindendir.

b) Kul borçları: Ölen kimsenin gerçek veya tüzel kişilere olan borçlarının tamamı terikeden ödenir. Miras varlığı, borçları karşılamazsa, borçlar oranlarına göre ödenir. Terikenin karşılamadığı kısım, dünya hukuku bakımından, düşer. Mirasçıları bu borçları ödemeye zorlanamaz.

Şafiilere göre, Allah hakkı olan borçlar önce ödenir. Çünkü Allah'ın alacağı ödenmeye daha layıktır (Buhari, Savm, 42; el-Cürcani, Şerhu's Siracivyye, İstanbul, t.y., s. 3, 4).

3) Vasiyetlerin yerine getirilmesi: Vasiyet; ölümden sonra geçerli olmak üzere malını başka bir kimseye bağışlamak suretiyle temlik etmektir.

Kur'an-ı Kerim'de, mirasla ilgili ayetlerin içinde; ".. yapılan vasiyetin ifası ve borcun ödenmesinden sonra..." ifadeleri birkaç defa tekrarlanır (en-Nisa, 4/11,12). İbn Ömer (r.a)'den rivayete göre, Allah elçisi şöyle buyurmuştur: "Vasiyet etmek istediği bir şeyi olup da, vasiyeti başucunda yazılı olmadan iki gece geçirmek müslüman için uygun değildir" (Buhari, Vasaya, 1; Müslim, Vasaya, 1,4). Diğer yandan Allah Rasulü, varis lehine murisin yapacağı vasiyeti yasaklamıştır (İbnü'l-Hümam, Fethul-Kadir, VIII,.115 vd.).

Vasiyetin hükmü şu kısımlara ayrılır:

a) Üzerinde emanet gibi şer'i bir hak olan kimse; bunun zayi olacağından korkarsa, o hakkın ödenmesini vasiyet etmesi vacip olur.

b) Zekat, oruç fidyesi, hacc, keffaret gibi ibadet olan şeyleri vasiyet etmek müstehap olur.

c) Fısk ve fücur, ahlaksızlık ve kötülüklere dalmış kimselere vasiyetle mal bırakmak mekruhtur.

d) Akraba ve dostlara vasiyet mübahtır (el-Askalani, Bulugu'l-Meram, Terc. ve Şerh, A. Davudoğlu, III, 216).

Murisin vasiyeti, ancak cenaze masrafları ve borçları dışında kalan mirasın üçte biri üzerinde geçerlidir. Üçte biri aşan kısmı mirasçıların kabulüne bağlıdır. Kabul ederlerse, vasiyet tüm mal üzerinde cereyan eder. Kabul etmezlerse üçte biri aşan kısım hükümsüz olur. Hanefi ve Hanbelilere göre mirasçı yoksa, muris bütün malını vasiyetle başkasına bırakabilir. Maliki ve Zahirilere göre, üçte biri geçen vasiyet baştan hükümsüzdür (el-Kasani, el-Bedayi', VII, 307; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam Hukuku, İstanbul 1983, s. 428 vd.).

4) Mirasçıların hakkı: Techiz ve tekfin masrafları, borçlar ve vasiyet edilen kısım düşüldükten sonra, geride kalan terike mirasçılara taksim edilir. Muris, hiçbir varisini mirastan düşüremeyeceği gibi, varis de mirası reddedemez. Mirasçı olmanın sebepleri; hısımlık, nikah akdi ve efendi ile köle arasındaki vela ilişkisinden ibarettir. Diğer yandan mirasçı olma engelinin bulunmaması da gereklidir. Miras engelleri; murisini öldürme, murisle mirasçı arasındaki din veya tebealık farkı ile kölelik halleridir.

Vasiyet ve borçların bulunması mirasın taksimine engel değildir. Çünkü vasiyet terikenin üçte birinden yerine getirilir. Sonradan ortaya çıkabilecek borçlar ise, her mirasçıya düşen hisse nisbetinde ödenebilir.

Mirasçıların hisseleri Kitap, Sünnet ve İcma hükümleri uyarırıca bölüştürülür (bk. "Feraiz", "Asabe" ve "Zevil-Erham" maddeleri).

Mirasın taksimi iki şekilde olur: a) Rizaen taksim: Mirasçıların hepsi akıl ve baliğ olunca, kendi aralarında anlaşarak mirası taksim etmeleri mümkündür. Feraize göre taksim şeklini kendileri bilmiyorlarsa, bir ilim ehlinden sormaları gerekir. Diğer yandan mirasçılar anlaşarak ve helallaşarak içlerinden birisine veya daha çoğuna normal hissesinden fazla veya az hisse verebilirler. Ya da bazı mirasçılar, kendi özel mülkleri sebebiyle zengin oldukları için miras almayıp, kendi haklarını diğer varislere bırakabilirler. Karşılıklı rıza bulununca bunda İslami bir sakınca bulunmaz. Ancak bu takdirde İslam miras hukukunda esasları belirlenen "sulh ve teharuc"e göre işlem yapılır.

b) Kazaen taksim: Bazı durumlarda mirasın taksiminin mahkeme yoluyla taksimi gerekebilir. Mirasçıların haklarını korumak için buna ihtiyaç olur. Mirasçılar arasında küçük veya akıl hastası varsa, mirasçılardan birisi gaipse, varislerin hepsi akıl ve baliğ olduğu halde, içlerinden birisi başvurduğu takdirde hakim Feraiz hükümlerine göre taksim yapar (Ayrıntı için bk. Hamdi Döndüren, a.g.e., s. 432 vd.; el-Mevsili, el-İhtiyar, V, 86; el-Merginani, el-Hidaye, IV, 236; Ali Himmet Berki, İslam Hukukunda Feraiz ve İntikal, Ankara 1965).

Hamdi DÖNDÜREN


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Mevrus kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Mevrus kelimesi anlamı 51 defa okunmuştur. [242242] Mevrus kelime anlamı, Mevrus nedir, Mevrus ne demek, Mevrus sözlük anlamı

Paylaş