Muamelat Nedir

Muamelat Nedir ? Muamelat Ne demek ?

1-)MUÂMELAT



Muameleler, insanın iş ve pratiğe yönelik amelleri. İslam'da fiili ibadet hükümleri dışında kalan ve insanların birbiriyle veya ferdin toplumla yahut da toplumların birbiriyle olan hukuki, idari, mali, iktisadi ve beşeri münasebetlerini düzenleyen hükümleri ifade eden bir fıkın terimi. Âmele fiilinin mastarı "muamele" olup, çoğulu "muamelat"tır.

Kur'an-ı Kerim ve sünnette yer alan hükümler genel olarak üç grupta toplanabilir.

1) İnanç hükümleri: Allah Teala'ya, meleklere, kitaplara, ahiret gününe; hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna inanmak gibi akide esasları bu guruba girer. İnanç esasları ile ilgili ayetler daha çok Mekke döneminde gelmiş, insanların önce yanlış kanaat, inanç ve hurafelerden arındırılması temin edilmiştir.

2) Ahlaki hükümler: İnsandaki imanın güçlenmesine, ihlas, takva ve fazilet sahibi olmasına, beşeri münasebetlerinde en güzel davranışları kazanmasına yönelik hükümler, ibretli peygamber kıssaları, özendirme veya sakındırma anlamı taşıyan nasslar bu gruba girer. Bu hükümler dürüst, üstün, olgun ve kamil mü'minler yetiştirmek gayesine yöneliktir. İslam'da, ı Hz. Peygamber ahlakın sembolüdür, Kur'an-ı Kerim'de "Şüphesiz sen en üstün ahlak üzerindesin" (el-Kalem, 68/4), "Şüphesiz Allah'ın Rasülünde sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardı" (el-Ahzab, 33/21) buyurulmuştur. Diğer yandan Hz. Aişe'ye Rasulullah (s.a.s.)'ın ahlakı sorulduğunda; " O'nun ahlakı Kur'an ahlakından ibarettir" diye cevap vermiştir.

3) Ameli hükümler: Bunlar, mükellefin söz, fiil ve akitler gibi diğer insanlarla olan ilişkilerini ve tüm toplum hayatını düzenleyen pratiğe yönelik hükümlerdir. Ameli hükümleri de ibadetler ve muamelat hükümleri olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür:

a) İbadetler:

Kur'an-ı Kerim farzları kısa anlatımla emretmiş, uygulama şekil ve ayrıntıyı Sünnete bırakmıştır. Namaz, oruç, hac, zekat, adak, yemin gibi ibadetlerin yapılış şekilleri Allah'ın Rasulü tarafından bizzat yaşanmış ve ümmetine gösterilmiştir. Şu hadisler, ibadetlerdeki uygulamanın Hz. Peygamber'den alınması gerektiğini açıkça ifade eder: "Ben namazı nasıl kılıyorsam, siz de öyle kılın" (Buhari, Ezan,18, Edeb, 27, Ahad 1.). "Hac ile ilgili ibadetlerinizi benden alınız" (İbn Hanbel, III, 318, 366). Diğer yandan ibadet veya muamelelerdeki eksik veya hatayı telafi etmek için öngürülen; zıhar (bk. el-Mücadele, 58/1-4; "Zıhar" maddesi) yemin (bk. el-Maide, 5/89, yemin maddesi") ve başkasını hata yoluyla öldürme keffaretleri (el-Nisa, 4/92; Keffaret" maddesi) de ibadet niteliğindedir.

b) Muamelat:

İbadetin dışında kalan hukuki tasarruflar, akitler, suç, ceza ve benzeri hükümlerdir. Bunlar; ferdin fertle, ferdin toplumla veya toplumların birbiriyle olan ilişkilerini düzenleyen kaidelerdir.

Muamele hükümlerini aşağıdaki şekilde kısımlara ayırmak mümkündür:

Aile hukuku: İslam hukukunda aileye ilişkin hükümler, başka konulara ait olanlardan daha ayrıntılıdır. Evlenme, boşanma, nafaka, velayet, iddet, miras, nesep bu hükümler arasında sayılabilir.

Medeni hukuk: İnsanlar arası muamelelere ilişkin hükümler olup, alışveriş, kiralama, trampa, rehin *, kefalet *, ortaklık, borçlanma ve taahütte bulunma gibi fertler arasında mali ilişkileri düzenlemeyi ve hak sahibi olan herkesi korumayı amaç edinen prensiplerdir.

Ceza hukuku: Ferdin işleyeceği suçlar ve bunlara verilecek cezalar bu gruba girer. Ceza hükümleri; mal, can, ırz, nesep ve aklı koıvmayı amaç edinir. Hırsızlık, yol kesme, içki kullanma gibi suçlar için Ayet ve hadisle belirlenen cezaya "had" denir. İslam devleti'nin toplumun yararı ve kamu düzeninin sağlanması için koyacağı uyarma, dayak, sürgün ve hapis cezası gibi cezalara ise "ta'zir" denir.

Kaza hükümleri: Davaların görülmesi, şahitlik, yemin, hüküm gibi insanlar arasında adaleti gerçekleştirmek için gerekli icraatı düzenlemeyi amaç edinir. Klasik İslam hukuku kaynaklarındaki ibadat, muamelat ve ukubat şeklindeki üçlü taksimde "ukubat" ceza hukuku yerindedir.

İdare edenlerle idare edilenler arasındaki ilişkiler: Bu hükümler: adalet, şura, maslahat, yardımlaşma ve koruma gibi esaslara dayanır. Adalet, bir devlet yönetiminin en başta gözetmesi gereken bir prensiptir. Kur'an-ı Kerim'de adaleti emreden ayetler vardır: "Şüphesiz ki, Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder" (en-Nisa, 4/58), "Allah, şüphesiz ki, adaleti, iyilik yapmayı ve akrabaya yardım etmeyi emreder" (en-Nahl 16/90). Şura prensibi de, devlet yönetiminde en güzel yöntemleri belirlemede yardımcı olur; keyfi yönetim isteklerini engeller. Âyetlerde şöyle buyurulur: "Onların işleri, aralarında şura (danışma) iledir" (eş-Şura, 42/38). "İş konusunda onlarla istişare et. Bir kere karar verince de artık Allah'a dayan" (Âlu İmran 3/159). Yukarıdaki ilk ayet, metinden anlaşılan anlamıyla İslam idaresinin, müslümanlar arasında şura esasına dayandığını ifade etmektedir. Diğer yandan işaret yoluyla da; müslüman toplumun, İslam devlet başkanını kontrol edecek ve devlet işlerini düzenlemede ona yardımcı olacak bir toplutuğu seçip iş başına getirmesi gereğini bildirmektedir (Ebu Zehra, Usulü7l-Fıkh, 1377/1958, y.y. s. 100,101,141,142; Abdulvahhab Hallaf, IImu, Usuli'l- Fıkh, (Terc, Hüseyin Atay), Ankara, 1973, s. 176).

Devletler hukuku: Kur'an-ı Kerim, gayri müslim ülkelerle olan ilişkileri de düzenleyici esaslar getirmiştir. Âyetlerde, devletler arası anlaşma yapılırsa, buna uyulması istenir (bk. En-Nahl, 16/91). İslam devleti karşısında, gayri müslimler üç statüde bulunabilir: a) Zimmi ve muahedler (antlaşmalılar); b) Müste'menler (pasaportlular); c) Muharipler. Bu sonunculara "harbi" adı da verilir.

İktisat ve mafiye hukuku: Zenginin malında yoksulun hakkı; gelir ve giderin hesaplanması ile ilgili ve benzeri hükümler bu gruba girer.

Sonuç olarak muamelat hükümleri, İslam'ın toplum hayatına ve pratiğe yönelik esaslarını ifade eder. İnanç ve ibadetlerle olgunlaşan, Allah'a ve insanlara karşı sorumluluk duygusu güçlenen mü'min günlük işleri, ticaret, sanat, tarım vb. meslekleri yaparken, içindeki ahlak, fazilet ve dürüstlüğü işine yansıtır.

Şamil İA


2-)

Muameleler, insanın iş ve pratiğe yönelik amelleri. Islam'da fiili ibadet hükümleri dışında kalan ve insanların birbiriyle veya ferdin toplumla yahut da toplumların birbiriyle olan hukuki, idari, mali, iktisadi ve beşeri münasebetlerini düzenleyen hükümleri ifade eden bir fıkın terimi. Âmele fiilinin mastarı "muamele" olup, çoğulu "muamelat"tır.

Kur'an-ı Kerim ve sünnette yer alan hükümler genel olarak üç grupta toplanabilir.

1) Inanç hükümleri: Allah Teala'ya, meleklere, kitaplara, ahiret gününe; hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna inanmak gibi akide esasları bu guruba girer. Inanç esasları ile ilgili ayetler daha çok Mekke döneminde gelmiş, insanların önce yanlış kanaat, inanç ve hurafelerden arındırılması temin edilmiştir.

2) Ahlaki hükümler: Insandaki imanın güçlenmesine, ihlas, takva ve fazilet sahibi olmasına, beşeri münasebetlerinde en güzel davranışları kazanmasına yönelik hükümler, ibretli peygamber kıssaları, özendirme veya sakındırma anlamı taşıyan nasslar bu gruba girer. Bu hükümler dürüst, üstün, olgun ve kamil mü'minler yetiştirmek gayesine yöneliktir. Islam'da, ı Hz. Peygamber ahlakın sembolüdür, Kur'an-ı Kerim'de "Şüphesiz sen en üstün ahlak üzerindesin" (el-Kalem, 68/4), "Şüphesiz Allah'ın Rasülünde sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardı" (el-Ahzab, 33/21) buyurulmuştur. Diğer yandan Hz. Aişe'ye Rasulullah (s.a.s.)'ın ahlakı sorulduğunda; " O'nun ahlakı Kur'an ahlakından ibarettir" diye cevap vermiştir.

3) Ameli hükümler: Bunlar, mükellefin söz, fiil ve akitler gibi diğer insanlarla olan ilişkilerini ve tüm toplum hayatını düzenleyen pratiğe yönelik hükümlerdir. Ameli hükümleri de ibadetler ve muamelat hükümleri olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür:

a) Ibadetler:

Kur'an-ı Kerim farzları kısa anlatımla emretmiş, uygulama şekil ve ayrıntıyı Sünnete bırakmıştır. Namaz, oruç, hac, zekat, adak, yemin gibi ibadetlerin yapılış şekilleri Allah'ın Rasulü tarafından bizzat yaşanmış ve ümmetine gösterilmiştir. Şu hadisler, ibadetlerdeki uygulamanın Hz. Peygamber'den alınması gerektiğini açıkça ifade eder: "Ben namazı nasıl kılıyorsam, siz de öyle kılın" (Buhari, Ezan,18, Edeb, 27, Ahad 1.). "Hac ile ilgili ibadetlerinizi benden alınız" (Ibn Hanbel, III, 318, 366). Diğer yandan ibadet veya muamelelerdeki eksik veya hatayı telafi etmek için öngürülen; zıhar (bk. el-Mücadele, 58/1-4; "Zıhar" maddesi) yemin (bk. el-Maide, 5/89, yemin maddesi") ve başkasını hata yoluyla öldürme keffaretleri (el-Nisa, 4/92; Keffaret" maddesi) de ibadet niteliğindedir.

b) Muamelat:

Ibadetin dışında kalan hukuki tasarruflar, akitler, suç, ceza ve benzeri hükümlerdir. Bunlar; ferdin fertle, ferdin toplumla veya toplumların birbiriyle olan ilişkilerini düzenleyen kaidelerdir.

Muamele hükümlerini aşağıdaki şekilde kısımlara ayırmak mümkündür:

Aile hukuku: Islam hukukunda aileye ilişkin hükümler, başka konulara ait olanlardan daha ayrıntılıdır. Evlenme, boşanma, nafaka, velayet, iddet, miras, nesep bu hükümler arasında sayılabilir.

Medeni hukuk: Insanlar arası muamelelere ilişkin hükümler olup, alışveriş, kiralama, trampa, rehin *, kefalet *, ortaklık, borçlanma ve taahütte bulunma gibi fertler arasında malı ilişkileri düzenlemeyi ve hak sahibi olan herkesi korumayı amaç edinen prensiplerdir.

Ceza hukuku: Ferdin işleyeceği suçlar ve bunlara verilecek cezalar bu gruba girer. Ceza hükümleri; mal, can, ırz, nesep ve aklı koıvmayı amaç edinir. Hırsızlık, yol kesme, içki kullanma gibi suçlar için Ayet ve hadisle belirlenen cezaya "had" denir. Islam devleti'nin toplumun yararı ve kamu düzeninin sağlanması için koyacağı uyarma, dayak, sürgün ve hapis cezası gibi cezalara ise "ta'zir" denir.

Kaza hükümleri: Davaların görülmesi, şahitlik, yemin, hüküm gibi insanlar arasında adaleti gerçekleştirmek için gerekli icraatı düzenlemeyi amaç edinir. Klasik Islam hukuku kaynaklarındaki ibadat, muamelat ve ukubat şeklindeki üçlü taksimde "ukubat" ceza hukuku yerindedir.

Idare edenlerle idare edilenler arasındaki ilişkiler: Bu hükümler: adalet, şura, maslahat, yardımlaşma ve koruma gibi esaslara dayanır. Adalet, bir devlet yönetiminin en başta gözetmesi gereken bir prensiptir. Kur'an-ı Kerim'de adaleti emreden ayetler vardır: "Şüphesiz ki, Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder" (en-Nisa, 4/58), "Allah, şüphesiz ki, adaleti, iyilik yapmayı ve akrabaya yardım etmeyi emreder" (en-Nahl 16/90). Şura prensibi de, devlet yönetiminde en güzel yöntemleri belirlemede yardımcı olur; keyfi yönetim isteklerini engeller. Âyetlerde şöyle buyurulur: "Onların işleri, aralarında şura (danışma) iledir" (eş-Şura, 42/38). "Iş konusunda onlarla istişare et. Bir kere karar verince de artık Allah'a dayan" (Âlu Imran 3/159). Yukarıdaki ilk ayet, metinden anlaşılan anlamıyla Islam idareşinin, müslümanlar arasında şura esasına dayandığını ifade etmektedir. Diğer yandan işaret yoluyla da; müslüman toplumun, Islam devlet başkanını kontrol edecek ve devlet işlerini düzenlemede ona yardımcı olacak bir toplutuğu seçip iş başına getirmesi gereğini bildirmektedir (Ebu Zehra, Usulü7l-Fıkh, 1377/1958, y.y. s. 100,101,141,142; Abdulvahhab Hallaf, IImu, Usuli'l- Fıkh, (Terc, Hüseyin Atay), Ankara, 1973, s. 176).

Devletler hukuku: Kur'an-ı Kerim, gayrı müslim ülkelerle olan ilişkileri de düzenleyici esaslar getirmiştir. Âyetlerde, devletler arası anlaşma yapılırsa, buna uyulması istenir (bk. En-Nahl, 16/91). Islam devleti karşısında, gayrı müslimler üç statüde bulunabilir: a) Zimmi ve muahedler (antlaşmalılar); b) Müste'menler (pasaportlular); c) Muharipler. Bu sonunculara "harbi" adı da verilir.

Iktisat ve mafiye hukuku: Zenginin malında yoksulun hakkı; gelir ve giderin hesaplanması ile ilgili ve benzeri hükümler bu gruba girer.

Sonuç olarak muamelat hükümleri, Islam'ın toplum hayatına ve pratiğe yönelik esaslarını ifade eder. Inanç ve ibadetlerle olgunlaşan, Allah'a ve insanlara karşı sorumluluk duygusu güçlenen mü'min günlük işleri, ticaret, sanat, tarım vb. meslekleri yaparken, içindeki ahlak, fazilet ve dürüstlüğü işine yansıtır.


3-)Mu'amelatta bir fasıkın (açıkça günah işleyenin) veya müslüman olmıyanın sözü de kabul edilir. Akıllı olan çocuk ve kadın da mu'amelatta erkek gibidir. (Alaüddin-i Haskefi)


4-)Dairelerde evrak üzerinde yapılan işlemler, işlem.


5-)Alışveriş, alavere (bk. ahz ü i'ta).


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Muamelat kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Muamelat kelimesi anlamı 343 defa okunmuştur. [242276] Muamelat kelime anlamı, Muamelat nedir, Muamelat ne demek, Muamelat sözlük anlamı

Paylaş