Mushaf Nedir

Mushaf Nedir ? Mushaf Ne demek ?

1-)MUSHAF



İslam'ın mukaddes kitabı Kur'an-ı Kerim'in isimlerinden biri iki kapak arasında toplanan sayfalardan oluşan kitap. Theodor Nöldeke bu kelimenin Habeşçe'den alındığını söylüyorsa da (Mushaf maddesi İA.) aslında Arapçadır ve İslam öncesi şairlerin şiirlerinde de aynı manada kullanılmıştır (Arthur Jeffery, The Foreign Vocobulary of the Kur'an, Baroda 1938, s. 193-194). Kur'an-ı Kerim'e, Hz. Peygamber hayatta iken vahyin nüzulü devam ettiği ve iki kapak arasında toplanmış tam bir kitap haline gelmediği için Mushaf adı verilmemişti. Bu ad ona ancak, Hz. Ebu Bekir'in halifeliği sırasında Kur'an-ı Kerim bir kitap halinde toplandıktan sonra verilmiştir (Suyuti, el-İtkan fi Ulumi'l-Kur'an, Kahire 1978, I, 69).

Hz. Ebu Bekr'in emriyle Zeyd ibn Sabit (Ö1. 54/674) tarafından toplanıp tertip olunan bu mushaftan başka Sahabeden Übeyy ibn Ka'b, Abdullah ibn Mes'ud, Ali ibn Ebi Talib, Abdullah ibn Abbas ve Cafer-i Sadık'ın da Kur'an-ı Kerim'i ayrı mushaflarda topladıklarına dair bazı rivayetler vardır. İbnu'n-Nedim, el-Fihrist'inde bu mushaflar hakkında kısa bilgiler vermektedir (İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, Lübnan (t.y.), s. 39-42).

Bunlardan Übeyy ibn Ka'b'ın mushafında fazladan "Suratu'l-Hal' ve Suratu'l-Hafd" adıyla iki sure bulunmaktadır ki bunlar aslında kunut dualarıdır. Herhalde Übeyy bu. duaları teberrüken mushafının sonuna yazmış, daha sonra gelenler ise bunların sure olduklarını zannetmiş olmalıdır. Ayrıca Fil ve Kureyş sureleri bir, Duha ve İnşirah sureleri de bir sure olarak kaydedilmiştir ki böylece surelerin sayısı yine 114 olarak kaydedilmiştir.

Abdullah ibn Mes'ud'a izafe edilen mushafta ise Fatiha, Felak ve Nas surelerinin eksik olduğu söylenmektedir. Ali ibn Ebi Talib ile Abdullah ibn Abbas ve Cafer-i Sadık'ın mushaflarında surelerin nüzul sırasına göre tertib edilmiş olduğu nakledilmektedir.

Ancak bu mushaflar ile Hz. Osman zamanında teksir edilen ve "el-Mushafu'l-İmam"adı verilen mushaf arasındaki farklar son derece az, önemsiz ve asıl metinle ilgili olmayan farklardır. Bu mushaflar arasındaki farklar daha ziyade İmam Mushaf'ta olduğu halde bunlarda bulunmayan sureler olarak ortaya çıkmaktadır ki bu da İmam Mushaf'ın teksiri ve muhtelif bölgelere gönderilmesinden sonra diğerlerinin imhasının emredilmiş olmasının sebebini açıkça ortaya koymaktatır. Öte yandan Hz. Ali'nin mushafında bulunduğu ileri sürülen ve "Velayet suresi", "Nureyn Suresi" adları verilen iki surenin ise uydurma oldukları Kur'an-ı Kerim'in üslubuyla hiç bağdaşmayan üslublarından kolayca anlaşılmakta olup İmamiyye mezhebi mensupları ve meşhur Şia alimleri de zaten bunları kabul etmemektedirler.

Bu mushaflardan bütün Sahabenin icmaı ile kabul edilen mushaf -ki el-Mushafu'l-İmam adı verildiğini belirtmiştik - Hz. Ebu Bekr tarafından toplanmıştır.

Kur'an-ı Kerim ayetlerinin bir "mushaf"ta toplanması düşüncesi ilk olarak Hz. Ömer tarafından -Yermuk ve Yemame savaşlarında çok sayıda Kur'an hafızının şehid olması dolayısıyla Kur'an-ı Kerim'in kaybolacağı endişesiyle- ortaya atılmış, Hz. Ebu Bekr de buna kani olarak Kur'an ayetlerinin tamamının bir mushafta toplanması işi ile Zeyd ibn Sabit'i görevlendirmişti. Zeyd, Hz. Peygamber'in vahy katibi ve Kur'an hafızı olması yanında Hz. Peygamber'in son senesinde vukubulan arza-i ahirada da hazır bulunmuştu.

Bu görevlendirmeden sonra bütün Sahabeye, yanlarında bulunan -gerek ezberlerinde olan gerekse herhangi bir yazı malzemesinde yazılı haldeki ayetleri Zeyd ibn Sabit'e getirmeleri duyuruldu ve bunların Kur'an ayetleri olduğuna bizzat Hz. Peygamber'den Kur'an ayeti olarak duyup ezberlediğine veya Hz. Peygamber'in huzurunda Kur'an ayeti olarak yazıldığına dair en az iki şahit getirmeleri şart koşuldu. Böylece bütün Kur'an ayetleri büyük bir titizlik ve itina ile bir araya toplanıp yazıldı. Yazıda Kureyş lehçesi esas alındı.

İki kapak arasında toplanıp yazılan bu mushaf Hz. Ebu Bekr'e teslim edildi (Abdullah ibn Ebi Davud es-Sicistani, Kitabu'l-Mesahif, Mısır 1936, s. 5-10; Buhari, Fedailu'l-Kur'an, 3). Vefatına kadar da onun yanında kaldı. Hz. Ebu Bekr'in ölümünden sonra bu mushaf Hz. Ömer'e, ondan da kızı Hz. Hafsa'ya geçti.

Hz. Osman'ın halifeliği zamanındaki Azerbaycan ve Ermenistan savaşlarına katılan Sahabe arasındaki kıraat ihtilafları üzerine, Huzeyfe ibn el-Yeman tarafından İmam Mushaf'ın çoğaltılması fikri ortaya atılınca Halifenin emriyle Hz. Hafsa nezdinde muhafaza edilmekte olan esas nüsha ondan alınarak yine Zeyd ibn Sabit'in başkanlığında Abdullah ibn ez-Zübeyr, Said ibn el-Âs ve Abdurrahman ibn el-Haris ibn Hişam'dan müteşekkil bir heyet kuruldu ve bu heyet tarafından İmam Mushaf'tan altı adet çoğaltıldıktan sonra esas nüsha tekrar Hz. Hafsa'ya iade edildi. Bir rivayete göre bu nüsha Emevi hükümdarı Mervan b. el-Hakem zamanına kadar Hz. Hafsa'da kaldı. Mervan bu nüshayı ondan aldırarak yaktırdı (ibn Ebi Davud, K. el-Mesahif, s. 10).

İmam Mushaf'tan çoğaltılan nüshalar o samanın önde gelen merkezlerinden Mekke, Basra, Kufe ve Dımaşk (Şam)'a gönderildi. Bir nüshası da Medine'de bırakıldı. Bir rivayete göre de iki nüshası Yemen ve Bahreyn'e gönderildi. Bütün Sahabenin icmaı ile kabul edilen bu mushaflar dışında kalan bütün mushafların, cüzlerin ve Kur'an ayetlerinin yazılı bulunduğu sayfaların imhası -bir rivayete göre de yakılması- emredildi. Bu altı mushaftan sadece Şam, Basra ve Medine nüshaları hakkında tarih kitaplarında bilgi bulunmakta, diğerleri hakkında bilgi verilmemektedir.

Bütün müslümanlarca manası yanında lafzı da mukaddes kabul edilen Kur'an-ı Kerim'in yazıldığı kitab olan Mushaf her asır ve beldede büyük bir hürmetle karşılanmış ve abdestsiz olarak dokunulmasına bile müsaade edilmemiştir. Buna da "O'na ancak çok çok temizlenmiş olanlar dokunabilir" (el- Vakıa, 56/79) ayeti delil getirilmiştir. Buna göre Cünüb olanlarla hayız ve nifas halinde olan kadınlar Mushaf'a dokunamazlar, Mushafı yüzünden okuyamazlar. Ancak bu konuda mezhebler arasında farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Hanefi, Şafii ve Hanbeli fıkıhçıları yukarıdaki ayet-i kerimeyi delil kabul ederek bu durumdaki kadınların Mushafa dokunmalarını haram sayarken, Malikiler tam tersine kadının hayız ve nifas halinde Mushaftan uzak kalmamasını daha uygun görerek ona dokunabileceğini, okuyabileceğini kabul etmişlerdir.

Bu meyanda başlangıçta savaşa giden müslüman askerler tarafından yanlarına alınan Mushafların, kafirlerin eline geçer de hakarete uğrar endişesiyle alınmasına ve yanlarında bulundurulmasına müsaade edilmemiştir.

Mushafların bir mal gibi alınıp satılması, yazılması, öğretilmesi ve okutulması karşılığında ücret alınması gibi meseleler fıkıh alimleri arasında tartışmalı konulardandır. Selef alimleri Sahabeye uyarak Mushafın satılması, yazılması, okutulması ve öğretilmesi karşılığında ücret alınmasını doğru görmemişlerdir. Daha sonraları ise zaruretten dolayı bunlara cevaz verilmiştir. Bazı selef alimleri de Mushafın satılmasını kağıdının ve yazılmasında çekilen emeğin karşılığı olduğu gerekçesiyle caiz görmüşlerdir ki, doğrusu da budur (geniş bilgi için bk. Suyuti, el-İtkan, II, 220).

Mushaflar, Mushafların imlası, bazı ayetlerdeki imla farkları gibi meselelerle ilgili olarak kaleme alınan eserlere genelde Kitabu'l-Mesahif adı verilmiş olup bunların en meşhuru olan Ebu Bekr Abdullah ibn Ebi Davud es-Sicistani (Öl. 316/928)'nin Arthur Jeffery tarafından Mısır'da 1355/1936'da neşredilmiştir.

Bedreddin ÇETİNER


2-)Ümmetimin yaptığı ibadetlerin en kıymetlisi Kur'an-ı kerimi mushafa bakarak okumaktır. (Hadis-i şerif-Şir'at-ül-İslam)

Üç şey var ki, onlar dünyada bir yabancı gibidir. Zalimin yanında Kur'an-ı kerim, kötü insanlar arasında iyi bir kimse, bir evde durup okunmayan mushaf. (Hadis-i şerif-Hilyet-ül-Evliya)

Muhammed aleyhisselam, ahireti teşrif ettiği sene, halife hazret-i Ebu Bekr ezber bilenleri toplayıp ve yazılı olanları getirtip bir hey'ete bütün Kur'an-ı kerimi kağıd üzerine yazdırdı. Böylece mushaf meydana geldi. Otuz üç bin Sahabi, bu mushafın her harfinin, tam yerinde olduğuna söz birliği ile karar verdi. (İbn-i Hacer)

Mushafı hiç okumayıp, hayır ve bereket için evde saklamak caizdir. (Fetava-yı Hindiyye)

Mushaf yazmak ve hediyye etmek çok sevabdır. (Seyyid Abdülhakim)


3-)Kur'an
Örnek:Yarın gel, burada Mushaf'a el bas, tövbe et, seni köyde bırakayım. H. E. Adıvar


4-)Aslında türlü sayfalardan oluşan kitap anlamı taşıyan, sonradan Kur'an anlamına kullanılan bir terim.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Mushaf kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Mushaf kelimesi anlamı 414 defa okunmuştur. [243249] Mushaf kelime anlamı, Mushaf nedir, Mushaf ne demek, Mushaf sözlük anlamı

Paylaş