Nafaka Nedir

Nafaka Nedir ? Nafaka Ne demek ?

1-)Alm. Lebensunterhalt (m), Fr. Subsistance (f); entretien (m), İng. Livelihood. İnsanların geçimlerini temin için lüzumlu şeyler. İnsanın yaşayabilmesi için lazım olan yiyecek-içecek, giyecek, yakacak ev ve ev eşyası. Bir kimsenin, geçindirmeye mecbur olduğu kimselere, usul ve füru’una (anne, baba, dede, çocukları ve torunlarına), hanımına, kardeşlerine mahkeme kararı ile vermesi gereken iaşe, geçim parası, yardım.

İnsanlar birbirine muhtaç olarak yaratılmıştır. Bir kimsenin nafakası, kendinin gücü yetmediği durumlarda başkaları tarafından temin edilmektedir. Başkasının nafakasını temin etmek mecburiyeti, her dinde ve her hukukta ayrı esaslara bağlanmıştır. Genelde, bakılması, yedirilip içirilmesi, giydirilmesi, barındırılması gereken kişiler, anne-baba, çocuklar hanımı (eş) ve yakın akrabalarıdır. Bunlara, zaman zaman köleler de dahil olmuştur (Bkz. Köle). Bu konuda, insanlık tarihi boyunca var olan toplumların her birinde ayrı ayrı uygulamalar göze çarpmaktadır.

Eski milletlerde nafaka: Allahü teala tarafından gönderilen bütün dinlerde, nafaka konusu kesin hükme bağlanmış ve bu konuda insanlara sağlam bir yol çizilmiştir. Yalnız şu kadar var ki, bu ilahi prensiplerden ayrılan insanlar, her hususta olduğu gibi nafaka konusunda da büyük haksızlıklara, yanlış davranışlara sapmışlardır.

Bugünkü Avrupa’nın hukuk sisteminin temelini teşkil eden Roma Devletinin hukuk nizamına göre bir kadının hayat ve mematına hükmedecek daimi hakim kocaydı. Romalı çocuk, babasının malı gibiydi. Pederinin onu satmak için sokakta teşhir etmeğe hakkı vardı. Karısını boşamak, çocukları atmak, satmak, kendilerine sormadan evlendirmek hakkı aile reisine tanınmıştı. Karısı ne getirmişse, çocuklar ne kazanırsa, hasılı onlara ait ne varsa aile reisinin hakkı idi. Çünkü kadın ve çocuk hiçbir vakit mal sahibi olamazlardı. Kadın hiçbir vakit hür değildi. Kadın ve çocuklar, kocasının esiri olup istediği zaman bakar, yedirir, içirir veya evsiz, aç susuz bırakırdı.

Eski Hind Hukukunda da durum bundan pek farklı değildi. Hele kadının evlenme, miras ve diğer işlerde hiçbir hakkı yoktu. Nafakasının temini de, kocanın insafına terk edilmişti. İsterse yedirir, istemezse aç, susuz, evsiz-barksız bırakırdı.

Allahü teala tarafından gönderildiği şekli değiştirilmiş olup, kendi düşünce ve fikirlerine göre hareket eden Yahudi ve Hıristiyan toplumlarında, kadının ve çocukların nafakası sağlam bir esasa bağlı değildi. Baba ve koca dilediğini yapıyordu.

İslamiyet gelmeden önceki Arap kavimlerinde de durum bundan farksızdı. Kadın kocası, çocuk babası ve köle efendisi elinde herhangi bir mal hükmünde idiler. Araplarda evin reisi olan koca, her şeye mutlak hakimdi. Kadının hiçbir değeri yoktu. Kız çocukları diri diri toprağa gömülebiliyordu. Nafakalarını temin hususunda hiçbir zorlayıcı hüküm yoktu. Kölelere bir hayvandan daha aşağı muamele ediliyordu.

Miladi yedinci asırda, İslamiyetin gönderilmesinden sonra, nafaka konusunda yepyeni ve en mükemmel tarzda hükümler kondu.İslam Hukuku, eş ve çocuklara bakmakla kocayı, köleye bakmakla efendiyi, anne-babaya bakmakla çocukları, akrabaya bakmakla diğer akrabayı, kimsesiz kadına bakmakla devleti mecbur tutarken, başka toplumların durumu yürekler acısı bir halde idi. Bu sırada diğer toplumlarda, yukarıda sayılan kimseler değil bakmak, bu kimseler koca ve efendi elinde bir mal hükmünde sayılıyordu. İstedikleri gibi davranıyorlardı. Köleler ise, bütün toplumlarda bir mal hükmündeydi, hiçbir hakları yoktu.

Bu durum yalnızca o zamanki Türk kavimlerinde farklı idi. Kadına büyük ehemmiyet verilirdi. Kadın ve çocuklara baba bakmakla mecburdu. Evlilikte kızın rızası alınırdı. Tarihçi İbn-i Battuta: “Türk kavimlerince kadınlar pek muhterem olup, bir emir-name yazıldığı zaman (Sultanın ve Hatunun emri ile) ibaresi konulurdu.” demektedir.

Türk Medeni Hukukunda nafaka: Herkes, yardım etmediği surette, zarurete düşecek olan usul ve füru’una erkek ve kız kardeşlerine yardım etmekle mükelleftir. Nafaka davası, bununla mükellef olanlar hakkında, mirastaki tertip sırasına göre ittihaz edilir. Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve diğer tarafın geliriyle uyumlu bir yardım (muavenet) talebinden ibarettir. Erkek ve kız kardeşler, refah halinde olmadıkça, kendilerinden nafaka istenemez.

Ana ve babası belli olmayan çocuk, belediyelerce nafakalandırılır. Âilesi zuhur ederse belediyece, nafaka ile mükellef olan hısımlardan nafaka için yapılan masrafı istenebilir (M.K. 317. mad.).

Medeni Kanun’un nafakaya ilişkin hükümlerini iki grupta toplamak mümkündür:

1. Bakım nafakaları: Bu grupta yer alanlar, evlilik hukukundan doğarlar:

a) Evliliğin sürdüğü sürece kocanın eş ve çocukların bütün zaruri ihtiyaçlarını karşılama mecburiyetinden doğan nafaka, kocanın bu bakımdan görevi evlilik boyunca sürer.

b) Tedbir nafakası: Boşanma ve ayrılık davası boyunca veya sıhhat ve işin tehlikeye düşmesi gibi sebeplerle, ortak hayatın tatile uğradığı dönemlerde geçici bir tedbir olarak koca tarafından verilen nafakadır (M.K. 137. mad.).

c) İştirak Nafakası: Velayeti kendisine bırakılmamış olan ana veya babanın çocuğun bakım ve eğitim giderlerine iştirak ettirilmesinden ibarettir (M.K. 148/2).

d) Yoksulluk nafakası: Kabahatsiz olan karı veya kocanın boşanma yüzünden büyük bir yoksulluğa düşecek olması halinde diğerinden bir yıl süreyle aldığı nafakaya denir. (M.K. 144 mad.). Tamamen sosyal ve ahlaki düşüncelerle kabul edilmiş bir nafaka çeşididir.

Görülüyor ki, bu grupta yer alan nafaka çeşitlerinde ya evlilik birliğinin kocaya, ana-babaya yüklediği bakım mükellefiyeti veya bu birliğin çözülmesinde hiç kusuru olmayan ve boşanma yüzünden büyük sıkıntıya düşen kabahatsiz eşe vicdani ve ahlaki el uzatma durumu söz konusudur.

2. Yardım (muavenet) nafakaları: İkinci grupta yeralan nafakalar ise, belli kan hısımlarına (ve bir de evlat edinenle evlatlığa) yükletilmiştir. Bu nafakanın gayesi; yardım edilmediği taktirde, zarurete düşecekleri kesin olan bu kimseler arasında bir dayanışma borcunu yaşatmaktır. Yardım nafakası, belli kan hısımları arasında söz konusudur. Yardım edilmediği taktirde zarurete düşmek muhakkak ise yükümlülere başvurulabilir. Miktarı isteklinin zaruretini giderecek ölçü ile sınırlıdır. Bu sebeple yükümlünün mesuliyeti, bakım nafakası yükümlülerinin mesuliyetine nazaran daha azdır.

Yardım nafakasının yükümlüleri şunlardır:

a) Usul (Üstsoy): Ana-baba, büyükana-büyükbaba ve onların da ana ve babaları.

b) Füru (Altsoy): Erkek veya kız reşit çocuklar, torunlar, torunların çocukları ve devamı.

c) Kardeşler: Ana-baba bir veya ayrı olmasında fark yoktur. Şu şartla ki, kardeşin nafaka yükümlülüğü, onun maddi durumunun iyi olmasına bağlıdır.

d) Evladlık ile evlat edinen arasında.

Sıhri hısımlar (evlilikten doğan hısımlık) arasında nafaka yükümlülüğü yoktur. Mesela, gelin, kayınbabasından nafaka isteyemez.

Yardım nafakası istemeğe hakkı olan kimse, bu yardımı, nafaka yükümlüleri arasından kendisinin yapacağı bir seçime göre, dilediğinden isteyemez. Kanun burada bir sıra koymuştur. Hak sahibi bu sıraya uymağa mecburdur. Ön sıralarda yer alana başvurmadıkça daha sonraki sırada yer alan yükümlüye başvuramaz. Bu sıra mirasçılık sırasına göredir ve şöyledir:

1) Fer’iler (Altsoy), 2) Ana-baba, 3) Erkek veya kız kardeşler (refah halinde olmak şartıyla), 4) Büyükanne-büyükbaba, 5) Büyükbabanın babası ve büyükananın anası.

Yardım nafakası alabilmek için; zaruret içinde, istenen miktar geçinmek için zaruri miktar olmalı, dava nafaka yükümlüsünün ikametgahı mahkemesinde açılmalıdır. Nafaka haczedilemez, başkasına devredilemez, takas edilemez, mirasçılara intikal etmez.

İslam Hukukunda nafaka: Nafaka, insanın yaşayabilmesi için lazım olan şey demektir. Bu ise, yiyecek, giyecek ve evdir. Yani mutfak masrafı ve giyim eşyası masrafı ve ev kirası ile ev eşyası masrafıdır. Bu masraflar, şehrin adetine, piyasaya, akraba ve arkadaşlara göre ayarlanır. Zamana ve hale göre değişir. Her memlekette başkadır. İslam Hukukunda nafakayı veya bunların parasını vermek, beş sebeple olur.

1. Zevcesi (hanımı) zengin bile olsa, bunun nafakasını vermek, zevc (koca) üzerine farzdır. Nafaka, nikahtan sonra hemen farz olur. Zevc ve zevce fakir iseler, fakir nafakası verir. Zengin iseler, zengin nafakası vermesi lazımdır. Zengin nafakasında, zevceye, ev işlerini yaptırması için hizmetçi de tutması lazımdır. İkisinden biri zengin olup, öteki fakir ise, orta hal nafakası verir.

Zevce, zevcinin gücü olup da, nafaka vermediğini şikayet ederse, hakim nafaka tayin edip vermesini emreder. Yine vermezse, zevci hapsedip malını satarak, zevcesinin nafakasına sarf eder. Malını bulamazsa, fakir olduğu anlaşılıncaya kadar hapseder. Boşanmalarına karar vermez. Boşanılan kadının nafakasını vermek, babasına, babası yoksa, zengin akrabasına farz olur.

2. Fakir çocuğun nafakasını yalnız babası verir. Babası fakirse, babasına ödetmek üzere, zengin olan anası verir. Anası da fakirse, zengin olan dedesi verir. Çocuk zenginse, kendi malından nafakalanır. Babası kayıp, anası fakir, amcası zengin olan çocuğun nafakasını amcası verir. Erkek çocuğa, baliğ oluncaya kadar nafaka verilir. Kız çocuklara evleninceye ve baliğ olan hasta oğula iyi oluncaya kadar babası bakar.

(Lakit), geçim sıkıntısı veya namus korkusu ile terkedilmiş çocuk demektir. Çocuğu terketmek günah, görünce alıp ölümden kurtarmak şehirde sünnet, tenha yerde ise farzdır. Kimsesi yoksa devlet tarafından bakılır, yetiştirilir.

3. Zengin çocukların, fakir ana babalarına nafaka vermesi farzdır. Kız ve oğlan çocuklar eşit miktarda verir. Ana-babaya bakmak, bunlar öldükte daha çok miras alacak olana farz değildir. Bunlara daha yakın olana ve onların bir parçası olana farzdır. Oğlunun oğlu ve kızı bulunan ana-babaya yalnız kızlar bakar. Gücü yettiği halde, yukardaki üç cins nafakadan birini vermeyen hapsolunur.

4. Küçük oğlan ve evlenmemiş kız ve hasta veya kör adam fakir olup, babaları yoksa, nafakalarını vermek, zengin olan zi rahm-i mahremleri (yakın kan akrabaları) üzerine, miras miktarı ile farz olur. Farz olması için, mahkemede dava açmak gerekir. Herbiri, o gün için alması lazım gelen miras miktarlarına göre ortaklaşa verirler. Bunlar, soy bakımından nikahı ebedi haram olan yedi kişidir.

5. Kölenin, cariyenin nafakasını vermek, efendisine farzdır. Efendisi nafaka vermezse, kölesi, çalışıp kazandığından kendisine nafaka yapar.

Çocuğunu ve nafaka vermek lazım olan akrabasını aç bırakarak ve İslam terbiyesinden mahrum ederek zayi etmek günahtır. Zengin kimsenin fakir ve çalışamıyacak halde olan akrabasına nafaka vermesi lazımdır. Fakir olan yetim çocukların ve dul kadınların nafakalarını vermek, sağlam olsalar da, zengin akrabasına lazım olur.

Ana-baba, nine-dedelerden ve çocuklardan, torunlardan başka olan yakınlara “akraba” denir. Zengin kimsenin, fakir ve çalışamayacak halde olan akrabasına nafaka vermesi lazımdır. Çalışabilen erkek büyük akrabaya, fakir olsalar da, nafaka verilmez. Küçük çocukların anneleri ve amcaları bulunsa, yahut anneleri ve ağabeyleri olsa, zengin iseler, çocukların nafakalarını, miras oranında, ortaklaşa verirler.

İslam Hukukunda nafaka ile ilgili diğer hükümler, fıkıh ve ilmihal kitaplarında geniş yazılıdır. (Daha geniş bilgi için Bkz. Tam İlmihal-Seadet-i Ebediyye)


2-)NAFAKA



İnfak edilen şey, azık, yiyecek, ev reisinin sağlamak zorunda olduğu yiyecek, giyecek, mesken ve benzeri şeyler. "Nafaka" kökünden infak; hayır yolunda mal sarfetmek demektir. Nafakanın çoğulu "nafakat"tır. Bir terim olarak yiyecek, giyecek ve meskenden kişiye yetecek miktarı ifade eder.

Nafaka genel olarak ikiye ayrılır: 1. Kişinin kendisine gerekli olan nafaka. Bu, başkasına vereceği nafakadan önde gelir. Çünkü Hz. Peygamber; "Önce kendi nefsine, sonra nafakası sana gerekli olan kimselere tasadduk et" buyurmuştur (Müslim, Zekat, 95, 97, 106; Ebu Davud, Zekat, 39, 40; Ahmed b. Hanbel, II, 94).

2. Kişinin başkalarına vermesi gereken nafaka. Bu çeşit nafakanın üç sebebi vardır. Evlilik, hısımlık ve mülkiyet bağı.

İslam'da aile reisi olarak kadının ve çocukların geçimini sağlamak görevi erkeğe verilmiştir. Ayrıca, anne, baba, kardeşler ve diğer hısımlar bakıma muhtaç duruma düşünce, "geçimi sağlama yükümlülüğü" onları da kapsamına alır. Hatta İslam'da malik veya zilyed olunan hayvanların bile yedirilip içirilmesi görevi aile reisinindir (el-Kasani, Bedayiu's-Sanayi, IV, 40). Hayvanın açlık veya susuzluk nedeniyle ölümüne sebep olmak sorumluluğu gerektirir. Nitekim Allah'ın Rasulü bir kedinin ölümüne sebep olan bir kadın için şöyle buyurmuştur: "Açlıktan ölünceye kadar hapsettiği bir kedi için bir kadın azap olundu. Ona kendisi yedirmediği gibi, toprak haşaratın yiyebilmesi için serbest de bırakmadı" (Buhari, Enbiya, 54; Şirb, 9; Müslim, Selam, 151, 152; Birr, 133, 134; Küsuf, 9; Nesai, Küsuf, 14, 20; Ahmed b. Hanbel, II, 159, 188, 286, 424).

Hayvana gücünün yetmeyeceği yükün taşıtılması haramdır. Köleye de böyle yük yükletilemez. Malik, hayvana infaktan kaçınırsa, çoğunluğa göre kazaen ve diyaneten buna zorlanır. Hanefilere göre ise buna kaza yoluyla zorlanamaz (el-Kasani, a.g.e., IV, 40; eş-Şirazi, el-Muhezzeb, II,168 vd.; ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslami ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, VII, 763, 764).

İnsanlardan nafaka hakkı sahipleri sırasıyla şöyledir:

Evli Kadının Nafakası

Bir kadın evlenip kocasının evine yerleştikten sonra bütün yiyecek, giyecek ve mesken masrafları kocaya aittir. Bunlar, israfa kaçmadan ve cimrilik de etmeden eşlerin sosyal seviyelerine göre sağlanır. Eşlerin her ikisi de zengin ise, buna uygun harcama yapılır. İkisi de fakirse, kadın kocasından zenginler seviyesinde bir harcama isteyemez. Birisi zengin, diğeri fakirse, ortalama yol izlenir. Ancak bazı alimler nafakanın miktarı konusunda yalnız kocanın durumunun dikkate alınacağını söylerler.

Ayet-i kerimelerde şöyle buyurulur: Annelerin yiyecek ve giyeceği gücünün yettiği ölçüde çocuğun babasına aittir" (el-Bakara, 2/233).

Hali vakti geniş olan, nafakayı genişliğine göre versin. Rızkı kendisine daraltılan fakir de nafakayı Allah'ın ona verdiğinden versin. Allah hiçbir nefse ona verdiğinden başkasını yüklemez. Allah güçlüğün arkasından kolaylık ihsan eder" (et-Talak, 65/7).

Koca, hanımının giyim masraflarını da karşılamak zorundadır. Burada da sosyal seviye ve İslam'a uygun olan örf ve adetler ölçü alınır. Kadının biri yazlık, diğeri kışlık olmak üzere yılda en az iki kat elbiseye hakkı vardır. Giyim kapsamına yorgan, döşek, çarşaf ve yastık gibi evin normal eşyası da girer.

Koca, hanımına müstakil ve içinde sosyal durumuna uygun mefruşatı bulunduran, kötü komşulu olmayan bir mesken sağlamak zorundadır. Bu yer kadının malı, canı ve ırzı hakkında güvenli olmalı ve karıkoca hayatı yaşamaya elverişli bulunmalıdır.

Ayet-i kerime'de şöyle buyurulur: "Boşanan o kadınları, gücünüzün yettiği kadar ikamet ettiğiniz yerin bir bölümünde oturtun. Evleri başlarına dar etmek için kendilerine zarar vermeyin" (et-Talak, 65/6).

Karı, kocasının hısımlarıyla birlikte oturmaya zorlanamaz. Ancak koca, bir başka evliliğinden olan ve henüz büluğ çağına gelmemiş bulunan kızını karısıyla birlikte oturtmak hakkına sahiptir.

Kadın kendi evini, kendisinin ikametine tahsis etmesi için kocasına kiraya verebilir (İbnül-Hümam, Fethul-Kadir, III, 321-339; el-Kasani, a.g.e., IV,14,15; el-Fetaval-Hindiyye, I, 544 vd.; Ö. N. Bilmen, İstilahat-ı Fıkhıyye Kamusu, II, 450).

Kadın, bakıma muhtaç olduğu veya sosyal seviye bakımından emsali kadınların hizmetçisi bulunduğu takdirde, hizmetçi tutmak da nafaka kapsamına girer.

Kadın, kocasının talebine rağmen, onun evine gelmez veya itaatsiz olarak evden çekip gider yahut irtidat ederse erkeğin nafaka yükümlülüğü kalkar.

İddet bekleyen kadının nafakası: İddet kocanın ölümü veya eşini boşaması halinde söz konusu olur.

Vefat iddeti bekleyen kadına nafaka gerekmez. Çünkü koca vefat edince tüm malı mirasçılara geçer. Karısı da dörtte bir veya şekilde bir oranında mirasçı olur. İslam'ın ilk dönemlerinde koca, eşi için ölümünden sonra bir yıl süreyle nafaka verilmesini vasiyet etmek zorundaydı.

Ayette şöyle buyurulur: "Sizden karısını geride bırakıp ölecek olanlar eşlerinin kendi evlerinden çıkarılmayarak bir yıl süreyle yararlanmasını vasiyet etsinler" (el-Bakara, 2/240).

Ancak bu ayette belirtilen bir yıl süreli nafaka ve mesken ile vasiyet hükmü kadına miras hakkı tanıyan Nisa Suresi 12. ayetin inmesiyle neshedilmiş, bir yıllık iddet süresi de şu ayetle kısaltılmıştır: "İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları karıları kendi kendilerine dört ay on gün beklerler" (el-Bakara, 2/234).

Ric'i olsun, bain olsun boşanma halinde iddet süresince kocanın nafaka yükümlülüğü devam eder. Boşamanın iki veya üç defa olması sonucu değiştirmez. Ancak üçlü boşamada Şafii, Malik ve Ahmed b. Hanbel'e göre yalnız mesken temin edilir; diğer giyim, yiyecek vb. gerekmez.

Çocukların geçim masrafları kız ve erkek çocukların nafakaları babalarına aittir. nafakanın kapsamına bu çocukların yiyecek, giyecek ve mesken ihtiyaçları girer.

Talak suresi 6. ayette şöyle buyrulur: "Eğer (çocuklarınızı) sizin için, onlar (anneleri) emzirirlerse, onlara emzirme ücretlerini tam olarak veriniz". Burada, boşanmış bir kadının iddetini tamamladıktan sonra, çocuğunu emzirmesi halinde ücrete hak kazanacağı hükmü yer almaktadır. Bu da, çocuğun nafakasının babaya ait olduğunu gösterir.

Evli kadın çocuğunu emzirmek istemezse, eğer çocuk başka kadının sütünü alırsa, annesi emzirmeye zorlanamaz.

Hz. Âişe (r.anha)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir. Ebu Süfyanın karısı Hind b. Utbe Rasulüllah'ın huzuruna girdi ve "Ey Allah'ın elçisi, gerçekten Ebu Süfyan çok cimri bir adamdır. Bana kendime ve çocuklarıma yetecek kadar nafaka vermiyor. Onun malından haberi olmaksızın birşey alırsam, bana günah var mıdır?" dedi. Rasulüllah (s.a.s); "Onun malından sana ve çocuklarına yetecek kadarını ma'ruf şekilde al" buyurdu (Buhari, Büyu', 95; Nesai, Kudat, 31; İbn Mace, Ticarat, 65).

Bu hadis-i şerif, karısı ile çocuklarının nafakasını vermenin erkek üzerine vacib olduğunu gösterir.

Babanın erkek çocuğuna bakma yükümlülüğünün şartları

a) Erkek çocuk büluğ çağına gelmemiş olmalıdır. Ancak çocuk büluğ çağına geldiği halde sakat, kötürüm, felçli ve müzmin şekilde hasta olur ve kazanmaktan aciz bulunursa yine babanın nafaka yükümlülüğü devam eder.

b) Fakir olmalıdır. Çocuğun kendine ait malı varsa, masraflar ondan yapılabilir.

c) Baba, çocuklarına bakmaya muktedir olmalıdır. Bu, babanın ya zengin ya da çalışabilecek durumda olmasıyla gerçekleşir.

d) Babanın ve çocuğun hür olmaları gerekir.

Babanın kız çocuğuna bakma yükümlülüğünün şartları

a) Kızda büluğ ve yaş aranmaz. Evleninceye kadar kız çocuklarının geçimi babaya aittir. Evlendikten sonra bu yükümlülük kocasına geçer. Kocası ölür veya boşanırlarsa kadın yine babasının evine döner. Kadın çalışıp kazanmaya zorlanamaz. Fakat İslami ölçüler içinde bir iş veya meslekte çalışıp kazanmak isterse bu da caizdir.

b) Fakir olmalıdır. Eğer kızın malı varsa, geçimi ondan sağlanır.

c) Baba, çalışıp kazanmaya muktedir veya zengin olmalıdır.

d) Babanın ve kızın hür olmaları gerekir.

Bir kimsenin yakınlarının geçimini sağlarken öncelik vereceği kimseler hadis-i şerifte şöyle belirlenmiştir: Ebu Hureyre (r.a) nakleder: "Bir adam Resulullah (s.a.s)'a gelerek şöyle dedi: Ey Allah'ın elçisi! Benim yanımda bir dinar para var, nereye sarfedeyim? Hz. Peygamber; "Kendi ihtiyacın için sarfet" buyurdu. Adam: "Yanımda başka bir dinar daha var" dedi. Hz. Peygamber; Eşine sarfet" buyurdu. Adam dedi: "Başka bir dinar daha var". Hz. Peygamber; "Çocuklarına sarfet" buyurdu. Adam:

"Bir dinar daha var" dedi. Hz. Peygamber, onu da hizmetçisine harcamasını söyledi. Son bir dinar daha olduğunu söyleyince de; "Sen onu nereye harcayacağını daha iyi bilirsin" buyurarak, bu konuda onu serbest bıraktı" (Ahmed b. Hanbel, II, 251, 471; Nesai, Zekat, 54).

Ana-baba ve diğer usulün geçim masrafları

Ana-baba yoksul düşer veya yaşlanıp çalışamaz olursa, ilgi ve bakım yükümlülüğü çocuklara aittir.

Ayet-i kerimelerde şöyle buyurulur:

"Rabbin ancak kendisine ibadet etmenizi, bir de ana-babaya ihsanda bulunmanızı emretti” (el-İsra, 17/23). "Bana ve ana-babana şükret" (Lokman, 31/14). "Ana-babana İslam'a aykırı emirlerinde itaat etme. Onlara dünyada ma'ruf şekilde dostluk göster" (Lokman, 31/15).

Cabir b. Abdullah'dan şöyle dediği nakledilmiştir: Hz. Peygamber (s.a.s)'e babası ile birlikte bir adam geldi ve şöyle dedi:

"Ey Allah'ın elçisi! Benim kendime ait malım var; bir de malı olan babam var. Babam benim malımı almak istiyor." Rasul-i Ekrem (s.a.s) şöyle buyurdu: "Sen ve malın babana aittir" (es-Serahsi, el-Mebsut, V, 222-229; el-Kasani, Bedayiu's-Sanayi, IV, 30; İbnül-Hümam, Fethul Kadir, III, 349 vd.).

Ancak, ana-babaların çocukların malı üzerindeki bu mülkiyet hakkı, yorumlanarak, onların fakir ve muhtaç olmalarıyla sınırlandırılmıştır. Çünkü miras ayetleri nazil olunca ana ve babanın, ölen çocuklarının malı üzerindeki hakları belirlenmiştir.

Ana-babanın çocuktan nafaka almalarının şartları şunlardır: Bunların yoksul olması gerekir. Aksi halde ihtiyaçları kendi mallarından karşılanır. Nafaka yükümlüsü olan çocuk veya torunun, bunu vermeğe muktedir olması gerekir. Bu kudret ya zengin olmakla, ya da çalışıp kazanmaya gücü yetmekle gerçekleşir.

Yakınlara nafakanın gerekli olması için şartlar şunlardır:

1. Hısımın yoksul olması gerekir. Bu da ya malı olmamakla veya çalışmaya gücü yetmemekle meydana gelir. Çalışmaya gücün yetmemesi yaş küçüklüğü, yaşlılık, akıl hastalığı veya müzmin hastalık gibi nedenlerle olur. Ancak ana-baba bundan müstesnadır. Çünkü bunlar sağlıklı ve güçlü olup çalışmaya güçleri yetse de kendilerine nafaka desteği sağlanır. Bu duruma göre, ana-baba ve eş dışındaki hısımlar zengin olur veya çalışmaya gücü yeterse kendilerine nafaka gerekmez. Malikilerce tercih edilen görüşe göre ana-baba çalışmaya gücü yetince çocuklarından nafaka talep edemez (el-Kasani, a.g.e., IV, 36, 37; İbn Âbidin, Reddül-Muhtar, II, 923; eş-Şirazi, el-Muhezzeb, II, 167; eş-Şirbini, Muğnil-muhtaç, III, 448; İbn Kudame, el-Muğni, VII, 595; İbnül-Hümam, a.g.e., III, 347).

2. Nafaka yükümlüsünün gerek zenginlik ve gerekse çalışıp kazanmaya güç yetirmesi bakımından yoksul hısımının geçimini sağlayacak durumda olması gerekir. Ancak baba ve eş, bunun istisnasıdır. Bir erkek yoksul da olsa ebeveynine ve eşine bakmakla yükümlüdür. Malikilere göre yoksul çocuk, çalışıp kazanmaya gücü yetse bile ana babasına nafaka vermesi gerekmez.

Cabir (r.a)'in naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur: "Sizden biriniz yoksul düşerse, önce kendi ihtiyaçlarını karşılasın. Bundan artarsa aile fertlerinin ihtiyacına sarfetsin, yine artarsa diğer hısımlarına harcasın" (Ebu Davud, Itak, 9; Nesai, Büyu', 84; Ahmed b. Hanbel, III, 205).

3. Geçimi sağlanacak kimsenin nesep hısımı olması gerekir. Ancak karı ve mülk ilişkisine dayanan cariye bu kuralın dışındadır.

Hanefilere göre nafaka yükümlüsünün, nafaka vereceği kimseye mirasçı olacak derecede nesep hısımı olması gerekir. Delil şu ayettir:" ... Ne bir anne çocuğu yüzünden, ne de çocuk kendisinin olan bir baba çocuğu sebebiyle zarara sokulmasın. Mirasçıya düşen de bunun gibidir" (el-Bakara, 2/233). Bu ayete göre, ana-baba ile çocuklar arasındaki bir takım hak ve yükümlülükler diğer mirasçılar arasında da söz konusu olur. Bu, gerektiğinde geçim masraflarını da kapsamına alır.

Din Ayrılığının Nafakaya Etkisi: Kadın itaatsiz veya mürted olmadığı sürece eşler arasındaki din ayrılığı kadının nafaka alma hakkına engel olmaz. Diğer hısımlar arasındaki nafaka yükümlülüğüne gelince;

Hanefilere göre, usulün, füruun ve eşin nafakasında din birliği şart değildir. Bu üç sınıfın dışındakiler için ise din birliği şarttır. Çünkü müslümanla gayri müslim arasında miras cereyan etmez (bk. "Miras" mad.). Buna göre, karı, ana, baba, dedeler, nineler, çocuk ve torunlar dışındaki hısımlara din ayrılığı bulununca nafaka gerekmez. Karının nafakası onu evde hapsetme karşılığıdır. Bunun dışındaki usul ve füruun nafakası ise "biri diğerinin cüz'ü olması" esasına dayanır. Bir kimsenin parçası kendisi gibidir. Küfrü sebebiyle kendi geçimini sağlamaktan kaçınamadığı gibi, kendi parçası olan usul ve füruunun geçimini sağlamaktan da kaçınamaz. Ancak bu hısımlar harbi durumda olurlarsa pasaportlu yabancı bile olsalar, bunların nafakası müslümana vacib olmaz. Çünkü müminler, din konusunda kendileriyle savaş halinde olanlara iyilik yapmaktan nehyolunmuşlardır.

Başkasının geçimini sağlamanın sebebi, ihtiyaçtır. İhtiyacı olmayanın geçimini sağlamak gerekmez. Malı olanın geçim masrafları kendi malından karşılanır. Yaşı küçük veya büyük olsun hüküm değişmez. Ancak hanım bundan müstesnadır. Eş, zengin de olsa geçim masrafları kocasına aittir. Çünkü karıya nafaka vermenin sebebi "ihtiyaç" değil, onun kocanın bir hakkı olarak evde "tutulması"dır.

Nafaka için hakim kararı gerekir mi? :

Usul ve füruun nafakası hakimin kararına bağlı olmaksızın vacib olur. Ancak küçüğe ait gaib bir mal olur ve babası geçim masrafları için bu mala rücu etmek isterse bunun için hakim kararı veya iki kişiyi şahit tutması gerekir. Eğer hakimin izni olmadan veya şahit de tutmadan masraf yapsa küçüğün malına kazaen rücu edemez. Allah ile kendi arasında olmak üzere "diyaneten" rücu edebilir.

Usul ve füru dışındaki hısımların nafakası ancak hakim kararı veya karşılıklı rıza ile sabit olur. Bunun sebebi, bu hısımların nafakası konusunda müctehidler arasında görüş ayrılığının bulunmasıdır (el-Kasani, a.g.e., IV, 22, 25; İbnül-Hümam, a.g.e., III, 238; İbn Âbidin, a.g.e., II, 906).

Karının Nafakasını Düşüren Haller: 1. Nafaka vacib olup, hakimin kararı veya karşılıklı rıza ile zimmette borç halini almadıkça geçen süreye ait nafaka düşer. Malikilere göre geçen süreye ait nafaka düşmez. Kadın kocasına geçmiş günlere ait nafaka için de rücu edebilir.

2. Geçmiş günlere ait ibra, nafakayı düşürür. Ancak Hanefilere göre geleceğe ait nafakadan ibra veya hibe geçerli değildir. Çünkü kadının nafakası evde tutulma karşılığı olarak zaman geçtikçe parça parça gerekli olur. Geleceğe ait ibra, henüz vacib olmadan düşürme anlamına gelir ki geçerli olmaz.

3. Eşlerden Birisinin Ölümü: Koca nafakayı vermeden ölse, kadın bunu onun malından alamaz. Kadın ölürse, mirasçılar da bunu talep edemez. 4. Kadının itaatsızlığı. Kadının kocasının meşru isteklerine itaat etmemesi ve özürsüz yere evi terketmesi halinde kocanın nafaka yükümlülüğü düşer.

5. Kadının dinden çıkması. Kadın irtidad edince kocasının nafaka yükümlülüğü düşer. Çünkü bu durumda kadının cinsel yönlerinden yararlanmak da caiz olmaz. Yeniden İslam'a dönünce nafaka hakkı da doğar.

6. Kadının ma'siyet yoluyla sebep olduğu ayrılık nafaka hakkını düşürür. Mesela; onun irtidadı veya kocası İslam'a girdiği halde onun küfürde devam etmesi veya üvey oğlu ile cinsel ilişki kurması gibi. Bütün bu durumlarda onun nafaka hakkı düşer; çünkü günah işleme yoluyla evlilikteki "cinsel yararlanma" esasını kaldırmıştır. Bu yüzden "itaatsiz (naşize)" durumuna düşer. Ancak onun sadece evde oturma hakkı devam eder. Çünkü bu hak günah işlemekle düşmez.

Ayrılık günah işleme yoluyla olmamışsa nafaka hakkı düşmez. Büluğ muhayyerliği, kefaetin yokluğu ve üvey oğlu ile zorlama sonucu cinsel ilişki kurma gibi. Çünkü o, bu konularda şer'an özürlü sayılır.

Koca tarafından meydana getirilen ayrılık, ma'siyet yoluyla olsun veya olmasın nafaka hakkını düşürmez (bk. el-Kasani, IV, 22, 29 vd.; İbnül-Hümam, a.g.e., III, 322 vd.; İbn Âbidin, a.g.e., II, 889-892; İbn Rüşd, Bidayetül-Müctehid, II, 54; eŞ-Şirazi, a.g.e., II, 160).

Eş Dışındaki Hısımların Nafakasının Düşmesi

Çocuk, anne, baba ve diğer nesep hısımlarının nafakası, sürenin geçmesiyle düşer. Hakim bu hısımlar lehine nafakaya hükmettiği zaman, hısım bunu kabzetmese veya süre geçinceye kadar nafakaya mahsuben borçlanmamış olsa nafaka düşer. Hanefilere göre, hakim borçlanmaya izin vermedikçe süresi geçen nafaka düşer. Çünkü diğer hısımların nafakası ihtiyacı gidermek için vacib olur. Zengin olan bunu isteyemez. Nafakanın zamanında kabzedilmemesi, hak sahibinin ihtiyacı olmadığını gösterir (bk. el-Kasani, a.g.e., IV, 37; İbnül-Hümam, a.g.e., III, 354; el-Meydani, el-Lübab, III, 109).

Hamdi DÖNDÜREN


3-)

İnfak edilen şey, azık, yiyecek, ev reisinin sağlamak zorunda olduğu yiyecek, giyecek, mesken ve benzeri şeyler. "Nafaka" kökünden infak; hayır yolunda mal sarfetmek demektir. Nafakanın çoğulu "nafakat"tır. Bir terim olarak yiyecek, giyecek ve meskenden kişiye yetecek miktarı ifade eder.

Nafaka genel olarak ikiye ayrılır: 1. Kişinin kendisine gerekli olan nafaka. Bu, başkasına vereceği nafakadan önde gelir. Çünkü Hz. Peygamber; "Önce kendi nefsine, sonra nafakası sana gerekli olan kimselere tasadduk et" buyurmuştur (Müslim, Zekat, 95, 97, 106; Ebu Davud, Zekat, 39, 40; Ahmed b. Hanbel, II, 94).

2. Kişinin başkalarına vermesi gereken nafaka. Bu çeşit nafakanın üç sebebi vardır. Evlilik, hısımlık ve mülkiyet bağı.

Islam'da aile reisi olarak kadının ve çocukların geçimini sağlamak görevi erkeğe verilmiştir. Ayrıca, anne, baba, kardeşler ve diğer hısımlar bakıma muhtaç duruma düşünce, "geçimi sağlama yükümlülüğü" onları da kapsamına alır. Hatta Islam'da malik veya zilyed olunan hayvanların bile yedirilip içirilmesi görevi aile reisinindir (el-Kasani, Bedayiu's-Sanayi, IV, 40). Hayvanın açlık veya susuzluk nedeniyle ölümüne sebep olmak sorumluluğu gerektirir. Nitekim Allah'ın Rasulü bir kedinin ölümüne sebep olan bir kadın için şöyle buyurmuştur: "Açlıktan ölünceye kadar hapsettiği bir kedi için bir kadın azap olundu. Ona kendisi yedirmediği gibi, toprak haşaratın yiyebilmesi için serbest de bırakmadı" (Buhari, Enbiya, 54; Şirb, 9; Müslim, Selam, 151, 152; Birr, 133, 134; Küsuf, 9; Nesai, Küsuf, 14, 20; Ahmed b. Hanbel, II, 159, 188, 286, 424).

Hayvana gücünün yetmeyeceği yükün taşıtılması haramdır. Köleye de böyle yük yükletilemez. Malik, hayvana infaktan kaçınırsa, çoğunluğa göre kazaen ve diyaneten buna zorlanır. Hanefilere göre ise buna kaza yoluyla zorlanamaz (el-Kasani, a.g.e., IV, 40; eş-Şirazi, el-Muhezzeb, II,168 vd.; ez-Zühayli, el-Fıkhul-Islami ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, VII, 763, 764).

Insanlardan nafaka hakkı sahipleri sırasıyla şöyledir:


4-)Herhangi bir müslüman kendi ehline (ailesine), Allahü tealanın rızasını umarak infak (zaruri ihtiyaçlarını te'min) ederse, bu nafaka onun için sadaka olur. (Hadis-i şerif-Sahih-i Buhari)

Gaza için sarf edilen, köle azad etmek için, fakire sadaka vermek için ve evindekilerin nafakası için, sarf edilen altınların en üstünü ve sevabı çok olanı, evin nafakasına verilen altının sevabıdır. (Hadis-i şerif-Kimyay-ı Seadet)

Farzları yapamıyacak kadar az yimek, caiz değildir. Kendinin ve çoluk-çocuğunun nafakasını kazanacak ve borçlarını ödeyecek kadar, çalışıp kazanmak farzdır. (Abdullah-ı Musuli)

Allahü teala, kullarına ıyalim demiş yani çok merhametli olduğu için, herkesin rızkını nafakasını kendi üzerine almıştır. Allahü teala bu ıyalinden birkaçının rızıkları, nafakaları ve bunların yetişmeleri, rahat yaşamaları için, bir kulunu görevlendirirse, bu kuluna büyük ihsan etmiş olur. (İmam-ı Rabbani)

Zevcenin nafakasını sıkmamalı, israf da etmemelidir. Âilenin nafakası için verilen paranın sevabı, sadaka sevabından daha çoktur. (İmam-ı Gazali)


5-)Geçinmek için gerekli olan şeylerin bütünü, geçimlik.


6-)Birinin geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimselere, mahkeme kararıyla bağlanan aylık.


7-)Bk. geçimlik 2


8-)Geçimlik, bakım.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Subsistence.
İngilizcesi İngilizce
Subsistence money.
İngilizcesi İngilizce
Maintenance.
İngilizcesi İngilizce
Alimony.
İngilizcesi İngilizce
Compassionate allowance.
İngilizcesi İngilizce
Sustentation.
İngilizcesi İngilizce
Livelihood.
İngilizcesi İngilizce
Allowance.
İngilizcesi İngilizce
Maintenance allowance.
İngilizcesi İngilizce
Living.
İngilizcesi İngilizce
The money upon which sb lives.
İngilizcesi İngilizce
Alimonia.
İngilizcesi İngilizce
Living allowance.
İngilizcesi İngilizce
Recurring charges.

  • eşi Veronica Lario'ya ayda 4 milyon dolar Nafaka ödeyeceği ortaya çıktı.

Sizde içinde Nafaka kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Nafaka kelimesi anlamı 54 defa okunmuştur. [239370] Nafaka kelime anlamı, Nafaka nedir, Nafaka ne demek, Nafaka sözlük anlamı

Paylaş