Türkiye Nedir

Türkiye Nedir ? Türkiye Ne demek ?

1-)DEVLETİN ADI : Türkiye Cumhuriyeti

Başkenti : Ankara

YÜZÖLÇÜMÜ : 779.452 km2

NÜFÛSU : 56.969.109 (1990)

RESMÎ DİLİ : Türkçe

DÎNİ : İslam

PARABİRİMİ : Lira

Kuzey yarım kürede, kuzey kutup ile ekvator arasında ortaya yakın bir yerde, 36°-42° kuzey enlemleri ve 26°-45° doğu boylamları arasında, eski dünyayı meydana getiren üç kıtanın birbirine en çok yaklaştığı geometrik merkezde, Asya ve Avrupa kıtalarının birleştiği yerde yer alan ülkemiz.

Tarihi

Türkiye; çok eski devirlerden beri bilinen bir memlekettir. Daima göçlere istilalara uğramıştır. Doğu ve batı, Asya ve Avrupa kıtalarının köprüsü mahiyetinde olduğundan çeşitli kavim, devlet, kültür ve medeniyetleri bünyesinde barındırdı. Hattiler, M.Ö. 2500-2000 yılları arasında Anadolu’da Mezopotomya tesirli medeniyeti temsil ettiler (Bkz Anadolu Medeniyetleri). M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu’da Hititler, Trakya’da Trakların oturduğu kabul edilir. Hititler, Orta Anadolu’da M.Ö. 1850’de devlet kurarak, genişlediler. Anadolu’nun tamamına yakınına hakim oldular. Arkeolojik kazılarda bulunan kültür ve medeniyet eserleri meydana getirdiler. Yapılan kazılarda Alacahöyük ve Boğazköy’de Hitit eserleri bulundu (Bkz. Hititler). Hititler zamanında, batıdan İyonlar, doğudan Asurlular, Urartular, güneydoğudan Hurriler ve Mitannilerin istilasına uğradı. Traklar ise Trakya’da kabileler halinde yaşıyorlardı. M.Ö. 1000 yılında ise, Anadolu; Geç Hititler, Asurlular, Urartular, Frikyalılar, Lidyalılar, Medler ve Perslerin hakimiyetine girdi.

Bunlardan sonra Trakya dahil Makedonya ve Romalıların eline geçti. Romalıların M.S. 395 yılında ikiye ayrılmasıyla Türkiye toprakları Doğu Roma da denilen Bizanslıların payına düştü. Bizanslılar, Türkiye’ye önceleri bütün, sonraları da fasılalı olarak kısmen hakim oldular. Bizanslılar (395-1453) devrinde Türkiye, Anadolu tarafından Partlar, Sasaniler, Haçlılar ve Moğolların taarruz ve istilasına uğradı. Hulefa-i Raşidin (Dört Halife Devri), Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Atabekler, Memlukler, Anadolu Beylikleri, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve sonunda Osmanlıların fütuhatına uğradı. Trakya ise, Avrupa Hunları, Avarlar, Bulgar Türkleri, Peçenekler, Haçlılar ve Slavların taarruzuna uğradı.

Türkiye toprakları 11. yüzyıldan itibaren Türk kavimlerinin akınına uğramaya başladı (Bkz. Türkler). Selçuklular Anadolu futuhatına başlayıp, tamamladılar. Anadolu’nun Türkleşip, İslamlaşmasında çok hizmetleri geçti (Bkz. Selçuklular). Türkiye’nin Anadolu ve Trakya toprakları, 13. yüzyılda başlayıp, 15. yüzyılda tamamlanan Osmanlı hakimiyetine girdi (Bkz. Osmanlı Devleti). Türkiye, Osmanlı Devletinin son zamanına kadar taarruz ve istilaya uğramadı. Osmanlı Devletine karşı, 19. yüzyılda Rusya, Papalık, Siyonizmle çeşitli beynelmilel yıkıcı ve bölücü fikir akınlarıyla, politikaların gizli ve aşikar taarruzuna uğradı. Yirminci yüzyılda ise hiç yoktan Birinci Cihan Harbine sokularak güçsüz düşürülüp, taarruz ve istila edildi. Türkiye; İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve sömürge kuvvetlerince işgal edildi. Aziz ve vefakar Türk Milleti işgalcilere karşı tarihe altın harflerle yazılan İstiklal Mücadelesini verdi (Bkz. İstiklal Harbi). Milli Mücadeleyi kazandı. İstiklal Harbi yıllarında, 23 Nisan 1920’de Ankara’da kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye’de köklü değişiklikler, reformlar yaptı. Türk milletinin iman gücüyle kazandığı zaferler sonunda; TBMM ve reisi Mustafa Kemal Paşa, Türkiye’de her alanda inkılaplara başladı. İnkılaplar, devrin şartlarına göre çok güç olmasına rağmen bütün engeller aşılarak kararlaştırılıp, tatbik edildi. İnkılaplar, devrin muharrirlerince “Atatürk İhtilali” denilip, “Kemalizm” adıyla Türkiye’ye yerleştirildi. Birinci Dönem TBMM (1920-1923) devrinde; Osman Gazinin 1281 yılında Kayı Beyi olmasından beri devam eden Osmanlı Hanedanını sona erdiren 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılması ve halifeliğin Osmanlı Hanedanına mensup en yaşlı ve ahlakla ilimce en uygununun TBMM’ce seçimine dair kanun çıkarıldı. İkinci Dönem TBMM (1923-1927) devrinde uzun görüşmeler ve çok çetin müzakereler sonunda bugünkü hudutlarımızı, bazı hukuk kaideleri ve siyasetimizi tespit eden Lozan Antlaşması imzalandı.

Lozan Antlaşmasından sonra İkinci Dönem Meclisi şu inkılapları yaptı: 29 Ekim 1923’teCumhuriyet ilan edilerek, devletin idare şekli tespit edildi. 3 Mart 1924’te “Hilafetin İlgası ve Hanedan-ı Osmaniyenin TürkiyeCumhuriyeti memalik-i hariciyesine çıkarılması, yine aynı gün, Şer’iye ve Evkaf ile Erkan-ı Harbiye Vekaletlerin kaldırılmasına ilişkin kanunla Tevhidi Tedrisat kanunları da kabul edildi. Şer’iye ve Evkaf Vekaletinin kaldırılmasıyla ve vekalete bağlı bütün okul ve medreseler kapatıldı. Tevhid-i Tedrisat (Eğitim ve Öğretim) kanununun kabulüyle de bütün okulların eğitim ve öğretim işleri, milli ve laik ilkeler doğrultusunda Milli Eğitim Bakanlığının idaresine bırakıldı. Şer’iyye Mahkemeleri kaldırılarak 8 Nisan 1924’te mahkemeler birleştirildi.

20 Nisan 1924’te devlete yeni bir düzen veren Anayasa, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi. Aşar Vergisi 17 Şubat 1925’te kaldırıldı. Saltanat ve hilafetin kaldırılması, eğitimde birliğin sağlanması ve Cumhuriyetin ilanıyla girişilen inkılaplara yenileri eklenerek, yenileme çabaları sürdürüldü. 25 Kasım 1925’te Şapka Kanunu çıkarılarak fes kaldırıldı.

Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasına ilişkin 2 Eylül 1925 tarihli kararname, 30 Kasım 1925’te yayımlanan kanunla kesinleşti. Hicri takvim, Ezani yani alaturka saat yerine 25 Aralık 1925’te Miladi takvim, vasati yani alafranga saat sistemi kabul edildi. 17 Şubat 1926’da Medeni Kanun kabul edilerek, kadının hukuki durumu yeniden düzenlendi. İktisadi müesseselerde, Türkçe Kullanılması Kanunu 10 Nisan 1926’da kabul edildi. 1 Temmuz 1926’da Kabotaj Hakkı yürürlüğe girdi. 28 Mayıs 1927’de Sanayii Teşvik Kanunu çıkarıldı.

Üçüncü Dönem TBMM (1927-1931) devrinde şu inkılaplar yapıldı: Laiklik esası, 9 Nisan 1928’de Anayasaya alınarak, müesseseler laikleştirildi. 24 Mayıs 1928 Latin rakamı inkılabından sonra Kasım 1928’de otuz altı harfli Osmanlı elifbası yerine yirmi dokuz harfli Latin alfabesi kabul edildi. 14 Temmuz 1930’da kadınların belediye seçimlerine katılma ve 23 Aralık 1930’da seçilme hakları verildi. Türk Tarih Kurumu, 15 Nisan 1931’de “Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti” adıyla kuruldu. Dördüncü Dönem TBMM (1931-1935) devrinde, Türk Dil Kurumu “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” adıyla 12 Temmuz 1932’de kuruldu. 31 Mayıs 1933’te Üniversite Islahatı Kanunu çıkarıldı. 21 Haziran 1934’te Soyadı, 26 Kasım 1934’te Lakap ve Ünvanların Kaldırılması Kanunu çıkarılıp, 5 Aralık 1934’te de kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi. Türkiye Cumhuriyeti dış politikası kuruluşundan itibaren “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” esasına göre tespit edildi. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve inkılapların mimarı, Cumhurbaşkanı Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de ölmesinden sonra da açtığı yoldan gidildi.

Atatürk’ten sonra Cumhurbaşkanlığına İsmet İnönü getirildi. İsmet İnönü (1938-1950) devrinde bütün dünyayı saran İkinci Cihan Harbi (1939-1945) çıktı. Türkiye, fiili olarak harbe girmemesine rağmen savaş hali ve ekonomisi tatbik edildi. Bu devrede ülkede açlık çekilip, hürriyetler kısıtlandıysa da, 1946’da çok partili sisteme geçmesiyle iktidar ve tek parti çok sarsıldı. 1950 seçimlerinde iktidar Cumhuriyet Halk Partisinden Demokrat Partiye geçince İsmet İnönü Cumhurbaşkanlığını Celal Bayar’a devretti.

Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanlığı, Adnan Menderes’in Başbakanlığı, Demokrat Partinin iktidarda kaldığı 1960 yılına kadar sürdü. 1950-1960 yılları Türkiye’nin hareketli bir iç ve dış politika yaşadığı devirdir. Türkiye, dünya barışı için Birleşmiş Milletlerin çağrısı üzerine bir Türk Tugayını Kore’ye gönderdi. Türk Tugayı Kore’de komünistlere karşı müttefiklerinin ve bütün dünyanın takdirini toplayan zaferler kazanıp, ittifak içindeki vazifesini hakkıyla yerine getirdi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kore’deki muvaffakiyetleri Türkiye’nin itibarını arttırdı. İkinci Cihan Harbinden sonra Sovyet yayılmasına karşı kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatına yani NATO’ya kabul edildi. Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle Sovyet yayılma ve tehlikesi, sıcak harbi durdurmuşsa da soğuk harbin önüne bütünüyle geçilememiştir. İttifak sisteminin lüzumu üzerine, 28 Şubat 1953’te Balkan Paktına, 24 Şubat 1958’de Bağdat Paktı da denilen CENTO’ya girildi.

Demokrat Parti (1950-1960) zamanında dış münasebetlerin gelişmesi yanında memleket içinde de çok büyük gelişmeler oldu. Demokrasi işlerlik kazanarak, İkinci Dünya Harbi psikolojisinden memleket kurtarıldı. Türkiye kalkınma yolunda çok büyük mesafeler kazandı. Cumhuriyet devrinde kurulan devlet teşekküllerinin faaliyetleri hızla arttırıldı. Hür teşebbüse imkan tanınmasıyla özel sektör de kalkınmadaki yerini aldı. Devlet, kamu ve özel sektörün faaliyetlerinin arttırılmasıyla kalkınma çok hızlandı. Pekçok fabrika, santral, baraj, site ve işyeri açıldı. Şehirleşme arttı. Eğitim ve öğretim müesseseleri arttırılarak, imkanlar genişledi. Pekçok mesleki, teknik ve dini okullarla ilkokul, orta öğretim müesseseleri, üniversiteler ve akademiyle bunlara bağlı fakülte ve yüksek okullar açıldı. Her sahadan eleman yetiştirilmesine ağırlık verildi.

Demokrat Parti iktidarı 27 Mayıs 1960’ta Türk Silahlı Kuvvetlerinin müdahalesiyle son bulup, Cemal Gürsel Cumhurbaşkanı oldu. Cemal Gürsel’in 1966 yılına kadar devam eden Cumhurbaşkanlığı zamanında Kurucu Meclisçe, 1961’de Anayasa ve aynı yıl seçimler yapıldı. İki defa ihtilale teşebbüs edilip, hükümet buhranı görüldü. CENTO ülkeleri, 21 Temmuz 1963’te Bölgesel Kalkınma İçin İşbirliği Teşkilatını (RCO) kurdular. Hükümet buhranı Adalet Partisinin iktidara gelip, Süleyman Demirel’in Başbakan olmasıyla sona erdi. Cemal Gürsel’in rahatsızlanıp, 1966’da ölmesiyle Cevdet Sunay Cumhurbaşkanı oldu. Cevdet Sunay’ın Cumhurbaşkanlığı (1966-1973) zamanında öğrenci hareketleri üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri 12 Mart 1971’de hükümete muhtıra verdi. Muhtıra üzerine Süleyman Demirel hükümeti çekildi. Partilerin iştirakiyle yeni hükümet kuruldu. Cevdet Sunay’dan sonra 1973’te Fahri Korutürk Cumhurbaşkanı seçildi. Fahri Korutürk’ün Cumhurbaşkanlığı (1973-1980) zamanında hükümet buhranları sık görüldü. Hiçbir parti çoğunlukta olmadığı için koalisyon hükümetleri kuruldu. Sık sık hükümetler iş başından ayrıldı. Hükümet buhranları toplumda anarşiyi arttırdı. Fahri Korutürk’ten sonra Cumhurbaşkanı dahi seçilemedi. Türk Silahlı Kuvvetleri, ülke çapında devam eden anarşik hadiselerin, sosyal buhranların önüne geçmek gayesiyle 12 Eylül 1980’de idareye el koydu. Anarşi durdurularak, devlet yıkımdan kurtarıldı. Türkiye’ye huzur getirildi. Genelkurmaybaşkanı Kenan Evren, Konsey ve Devlet Başkanlığı vazifelerindeyken Danışma Meclisi, Anayasa hazırladı. Anayasa 7 Kasım 1982’de halk oylamasına sunularak, % 91.4 nispetle kabul edildi. 1982 Anayasasıyla beraber Kenan Evren’in Cumhurbaşkanlığı da milletçe kabul edildi. 1983’te seçimler yapılarak, demokrasiye tekrar geçildi. Seçimde Anavatan Partisi çoğunluğu kazanarak, Turgut Özal Başbakan oldu. 1987’de yapılan seçimleri de büyük çoğunlukla Anavatan Partisi kazandı. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in görev süresinin dolmasından sonra 1989’da Turgut Özal meclis tarafından Cumhurbaşkanı seçildi. Cumhurbaşkanı, başbakanlığa Meclis Başkanı Yıldırım Akbulut’u atadı. 16 Haziran 1991’de yapılan kongrede Anavatan Partisi Genel Başkanlığına Mesut Yılmaz seçildi. Daha sonra Cumhurbaşkanı tarafından yeni hükümeti kurmakla vazifelendirildi. Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı 20 Ekim 1991 seçimlerine kadar sürdü. 20 Ekim seçimlerinde hiçbir parti tek başına seçimleri kazanamadı. Demirel başkanlığında koalisyon hükümeti kuruldu. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 1993’te vefatı üzerine bu makama DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel seçildi. Cumhurbaşkanı, 1993’te yapılan DYP Genel Başkanlığına seçilen Tansu Çiller’i yeni hükümeti kurmakla vazifelendirdi. Tansu Çiller, Demirel zamanındaki koalisyon hükümetine bazı bakanları değiştirerek devam etti (Mart-1994).

Fiziki Yapı

Türkiye, Asya ile Avrupa arasında bir köprü gibi olup, Eski Dünyanın yaklaşık geometrik ortasında kuzey yarım kürede, ekvatora biraz daha yakın olmak üzere, kutup noktası ile ekvator çizgisinin ortasındadır. Başlangıç meridyenine göre ise doğu yarımküresindedir. Ülke topraklarının bir kısmı Asya’da bir kısmı da Avrupa’dadır. Üç yanı denizle kuşatılmıştır; Kuzeyinde Karadeniz, güneyinde Akdeniz ve batısında Ege Deniziyle İstanbul ve Çanakkale boğazları arasında kalan Marmara Denizi yer alır. Türkiye kuzeydoğu ve doğudan, Ermenistan, Gürcistan ve İran; güneydoğu ve güneyden, Irak, Suriye; batıdan Yunanistan ve Bulgaristan ile çevrilidir. Ülkenin toprakları kabaca dikdörtgen şeklindedir ve genişliği 550 km, uzunluğu ise 1600 km’ye yaklaşır. Türkiye’nin en doğu ve en batı noktaları arasında 76 dakikalık mahalli saat farkı mevcuttur.

Türkiye’nin yüzölçümü yaklaşık olarak 184.578 km2dir. Bunun 9243 km2lik bölümünü göller teşkil eder. Engebeler gözönüne alınmadan hesaplanan izdüşüm alanı 779.452 km2 olup, bunun 755.688 km2sini Anadolu toprakları ve 23.764 km2sini ise Trakya toprakları meydana getirir. Deniz kıyılarının uzunluğu 6000 km civarındayken kara sınırlarının uzunluğu yaklaşık 2753 km’dir. En uzun kara sınırını 877 km ile Suriye sınırı teşkil eder. Bundan sonra sırasıyla 610 km’lik Ermenistan, Gürcistan, 331 km’lik Irak, 269 km’lik Bulgaristan ve 212 km’lik Yunanistan sınır uzunlukları gelir.

Türkiye’nin kara sınırları: Sınırlarımız devletler hukuku kaidelerine uygun olan yazılı antlaşmalarla tespit edilmiştir.

Avrupa Türkiyesi’nin sınırları: Bulgaristan ve Yunanistan’la olan sınırlarımız 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşmasının 2. maddesiyle tespit edilmiştir.

Ermenistan ve Gürcistan’la olan sınırlarımız: 16 Mart 1921 tarihli Moskova ve 13 Ekim 1921 tarihli Kars Antlaşmalarıyla tespit olunmuştur. SSCB’nin dağılması üzerine bu sınır Gürcistan ve Ermenistan ile aynı şekilde devam etmektedir.

İran ile sınırlarımız: Bu sınır, Osmanlı Devleti zamanındaki 7 Mayıs 1639 tarihli Kasr-ı Şirin Antlaşmasından sonra hemen hemen hiç değişmemiş, yalnız 23 Ocak 1932 ve 27 Mayıs 1937 tarihli Tahran İtilafnameleriyle düzenlenmiştir.

Irak ile sınırlarımız: İngiltere’yle 5 Haziran 1926’da imzalanan “Hudut MünasebetiHasene-i Hemcivari Muahedenamesi” ile belirlenmiştir.

Suriye ile sınırlarımız: Lozan Antlaşmasının üçüncü maddesi, Suriye ile aramızdaki sınırın, 20 Ekim 1921 tarihli Ankara İtilafnamesinin sekizinci maddesinde tespit edilmiş sınır olduğunu belirtmektedir.

Sınırımız Hatay ile ilgili bölümün son biçimi: 23 Haziran 1939’da Ankara’da imzalanmış olan “Türkiye ile Suriye arasında arazi mesailinin kat’i surette hallini mutazammın” antlaşmanın birinci maddesiyle düzenlenmiştir.

Türkiye’nin denizleri ve kıyıları: Türkiye kuzeydenKaradeniz, güneyden Akdeniz ve batıdan Ege Deniziyle çevrilmiştir. Bir de iç deniz durumunda Marmara Denizi vardır. Bu denizler, yerkabuğunun yakın bir jeolojik geçmişte uğradığı alçalma ve çökme olayları neticesinde bugünkü biçimini almışlardır. Derinlikleri genel olarak pek fazladır. Kıta sahanlıkları ise oldukça dardır.

Yüzölçümü yaklaşık olarak 460.000 km2 olan Karadeniz oldukça derindir. Büyük bir kısmını, tabanı 2000 m dolayında olan bir çukurluk meydana getirir. Kıyılardan itibaren hemen derinleşir. Tuzluluk oranı % 0.18 dolayındadır. Yaklaşık 200 m’den sonraki derinliklerdeki suları oksijensiz olup, kükürtlü hidrojen gazı ile zehirlenmiştir. Bu yüzden balık türü azdır. Karadeniz sürekli bir su buharı ve ısı kaynağıdır ve suları fazla donmaz. Karadeniz kıyılarının uzunluğu 1600 km civarındadır. Dağlar kıyıya paralel uzadığından fazla girintili çıkıntılı değildir.

Güneyde yer alan Akdeniz de oldukça derindir. Tuzluluğu Karadeniz’dekinin iki katı olup % 0.39 civarındadır. Akdeniz kıyıları yaklaşık 2800 km’dir.

Akdeniz’in bir uzantısı olan Ege Denizinin kıyılarıysa oldukça girintili çıkıntılıdır. Kuş uçumu olarak en kısa kıyı durumundaki Ege kıyıları, dağların denize dik inmesi yüzünden meydana gelmiş girinti ve çıkıntılar da dahil edilecek olursa yaklaşık 2800 km ile en uzun kıyı ünvanını alır. Buradaki ve diğer yerlerdeki adaların kıyı uzunluğu 1000 km civarındadır.

İstanbul ve Çanakkale boğazlarıyla dışarıya açılan kapalı deniz Marmara’nın yüzölçümü yaklaşık olarak 11.000 km2 ve kıyılarının uzunluğu boğazlarla birlikte 1200 km civarındadır.

Türkiye, yüzey şekilleri (yer şekilleri) bakımından Alp-Himalaya dağ silsilesi üzerinde yer alır. Coğrafi yapı itibariyle ülkenin meydana gelmesi jeologlara göre üçüncü zaman sonlarına doğru başlayıp, dördüncü zaman içerisinde tamamlanmıştır.

Ortalama yükseklik yaklaşık 1130 m’ye ulaşır. Sıradağlar ülkenin kuzeyi boyunca Kuzey Anadolu dağları ve güneyi boyunca Toroslar adıyla, doğu-batı doğrultusunda, geniş dairevi yaylar çizerek uzanır. Bu sıradağlar, kıyı bölgelerine çok engebeli bir görünüm kazandırırlar. Böylece bu bölgeler, iç kısımlardan bu sıradağlar sayesinde ayrılır. İç kısımlar, hemen her yandan sıradağlarla kuşatılmış olup, orta kısımlarında yayla ve ovalardan, geniş yüksek düzlüklerden meydana gelmektedir. Kuzey ve güney kenarlarda uzanan bu sıradağlar, doğuda birbirlerine yaklaşır. Ayrıca başka bazı dağ sıralarının da ortaya çıkmasıyla doğu bölgesinde bu dağlar sıklaşır, karışır ve sanki bir düğüm meydana getirirler. Bu sebeple ülkenin doğu bölgesi daha yüksek ve dağlık bir hal alır. Güneydoğu Torosların güney etekleri orta yükseklikte geniş yaylalarla kaplıdır. Ülkenin batısında dağlar yine sıkışırlarsa da fazla yükseklik göstermezler. Bu bölgelerde denize dik uzanan orta yükseklikteki dağ sıralarının arasında geniş ve uzun ovalar yer alır. Kuzeybatıda, Marmara Denizi kıyıları ve çevresi Türkiye’nin en az engebeli kısmını teşkil eder. Burada tepelik bölgeler ve orta yükseklikteki dağlar, ovalar ve havzalar mevcuttur.

Türkiye coğrafi yapı itibariyle yedi bölgeye ve bunlar da kendi içlerinde bazı alt bölümlere ayrılır:

1. Karadeniz Bölgesi

En büyük bölgelerimizden biri olan Karadeniz bölgesi, ülkenin yaklaşık altıda birini ihitva eder. Doğuda Ermenistan ve Gürcistan sınırı, batıda Adapazarı Ovası ve Bilecik dolayları, kuzeyde Karadeniz ve güneyde Çoruh ve Kelkit vadilerini güneyden çeviren dağlarla çevrilidir. Batı, Orta ve Doğu Karadeniz alt bölümlerinden meydana gelir. Bu bölgede dağlar, doğuya doğru gittikçe yükselir ve kıyıya paralel birkaç sıra halinde uzanır. Kıyı bölgesinde Kızılırmak ve Yeşilırmak deltalarının meydana getirdiği geniş ovalar ve bunların hemen gerisinde 3500 m’yi aşan yüksekliğe sahip Rize Dağları bulunur. Bu dağların en yüksek noktası Kaçkar Tepesi 3932 m yüksekliktedir. Bu dağlar Kop ve Zigana geçitleriyle aşılır. Doğu Karadeniz bölümünün diğer iki dağı Akdağ ve Mescit Dağıdır. Orta Karadeniz bölümündeyse Giresun Dağlarının batısında yer alan Canik Dağları bulunur. Küre ve Köroğlu dağlarının yer aldığı batı bölümünde iyice alçalan sıradağlar Kızılırmak Vadisinden sonra tekrar yükselir ve Ilgaz Dağında bu yükseklik yaklaşık 2550 m’yi bulur.

Bölgenin önemli dağları:

Kaçkar Dağı (Rize) : 3932 m

Üçdonuk Dağı (Rize) : 3709 m

Bulut Dağı (Rize) : 3562 m

Mescit Dağı (İspir) : 3239 m

Karagöl Dağı (Giresun) : 3107 m

Çakırgöl Dağı (Trabzon) : 3082 m

Kılıçlar Dağı (Giresun) : 3039 m

Kop Dağı (Aşkale) : 2918 m

Bölgenin önemli akarsuları:

Yeşilırmak: Sivas yakınlarındaki Köse Dağından doğar; Çekerek, Çorum, Kelkit suları ile Terkasan Çayını alır. Cıva Burnunda Karadeniz’e dökülür. Uzunluğu 519 kilometredir.

Çoruh: Keşiş Dağından çıkıp BDT topraklarından Karadeniz’e dökülür. Türkiye sınırları içindeki uzunluğu 466 kilometredir.

Kızılırmak: Türkiye’nin en uzun nehridir. Sivas Kızıldağdan doğar. Sivas, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Ankara, Çankırı, Çorum ve Samsun topraklarından aktıktan sonra Bafra Burnunda Karadeniz’e dökülür. Uzunluğu 1182 kilometredir.

Sakarya: Emirdağ eteklerinde doğar. En büyük kolu olan Porsuk ile birleşir. Bilecik’te Marmara bölgesine geçer ve Karadeniz’e dökülür. Uzunluğu 824 kilometredir.

Bölgenin başlıca gölleri:

Gölün Adı : Yüzölçümü (km2)

Balık Lagünü : 12

Semenlik Lagünü : 19

Tortum Gölü : 8

Melen Gölü : 5

2. Marmara Bölgesi

Marmara bölgesi Trakya topraklarıyla Anadolu topraklarının kuzeybatı kısmını ihtiva eder. Bölgenin doğusunda yüksek Anadolu Yaylası ve güneyinde de Kazdağı ve çevresi bulunur.

Ülkenin en küçük bölgesi olup, toplam yüzölçümün % 8’ine sahiptir. Marmara bölgesi Istranca(Yıldız) dağları, Ergene, Güney Marmara ve Çatalca-Kocaeli olmak üzere dört alt bölümden meydana gelir. Bölgenin başlıca dağlarından Samanlı (1600 m), Biga Dağları, Mudanya Tepeleri, Uludağ ve Kazdağı Anadolu toprakları üzerindedir.

Yıldız, Koru, Mayadağ ve Tekirdağ’ın bulunduğu Trakya topraklarının ortası çukur ve kenarları yüksektir. Bu kesimdeki Mayadağının yüksekliği yaklaşık 1030 m’yi bulur. En önemli havza ve ovalar ise; Ergene Havzası, Adapazarı, Pamukova ve İnegöl ovalarıdır.

Bölgenin önemli dağları:

Uludağ (Bursa) : 2543 m

Domaniç Dağı (Bursa) : 1845 m

Kaz Dağı (Biga) : 1774 m

Mahya Dağı(Istranca) : 1031 m

Ganos Dağı (Tekirdağ) : 945 m

Kesetepe Dağı (Kapıdağı) : 782 m

Işıklar Dağı (Edirne) : 924 m

Çene Dağı (Kocaeli) : 645 m

Aydos Dağı (İstanbul) : 537 m

Bölgenin önemli akarsuları:

Meriç Nehri: Bulgaristan’ın Radop Dağlarından doğar. Ege Denizine dökülür. Türkiye topraklarındaki uzunluğu 185 km’dir.

Sakarya: Emirdağ eteklerinde doğan nehir, Bilecik’te bölge topraklarına girer. Adapazarı sınırları içinde aktıktan sonra Karadeniz’e dökülür.

Susurluk: Simav yakınlarında doğar. Marmara Denizine dökülür. Susurluk, Balıkesir, Karacabey ovalarını sular. Uzunluğu 321 km’dir. Bunlardan başka bölgede ayrıca; Nilüfer, Kirmasti, Biga ve Gönen çayları da vardır.

Bölgenin başlıca gölleri:

Gölün Adı: : Yüzölçümü (km2)

İznik Gölü : 298

Manyas Gölü : 166

Ulubat Gölü : 134

Sapanca Gölü : 47

Terkos Gölü : 25

Küçükçekmece Gölü : 16

Büyükçekmece Gölü : 11

3. Ege Bölgesi

Ege bölgesi tabanı girintili çıkıntılı olan Ege Denizi kıyılarına dayalı bir üçgen şeklindedir. Üçgenin tepe noktası Afyon şehrinin doğusudur. Bölge kuzeyden Marmara bölgesi ve güneyden Sultandağları-Marmaris hattıyla çevrilidir. Ülkenin yaklaşık olarak onda bir yüzölçümüne sahiptir. Ege Bölgesi, Asıl Ege ve İç Batı Anadolu alt bölümlerinden meydana gelir. Bu bölgenin genellikle denize doğru dik inen dağları arasında, doğu-batı doğrultusunda oluk şeklinde ovalar bulunur. Bunların içerisinde en önemlileri Küçük Menderes, Büyük Menderes, Gediz ve Bakırçay ovalarıdır. Asıl Ege bölümünde yer alan bu geniş çöküntü ovalarının etrafını doğu-batı doğrultusunda uzanan orta yükseklikteki Kazdağı, Kozak, Bozdağlar ve Aydın dağları çevirir. İç Batı Anadolu bölümünün ortalama yüksekliği 1000 m dolayındadır. Bu yaylaların üzerlerinde Murad Dağı, Eğrigöz Dağı ve Emir Dağı gibi 2000 m’yi aşan engebeler bulunur.

Bölgenin önemli dağları:

Honaz Dağı (Denizli) : 2528 m

Akdağ (Çivril) : 2446 m

Murad Dağı (Uşak) : 2309 m

Baba Dağı (Denizli) : 2308 m

Sandıras Dağı (Menteşe) : 2295 m

Bozdağ (Menteşe) : 2159 m

Şaphane Dağı (Gediz) : 2120 m

Akdağ (Alaçam) : 2089 m

Eğrigöz Dağı (Kütahya) : 1931 m

Simav Dağı (Simav) : 1801 m

Bölgenin önemli akarsuları:

Büyük Menderes: Bölgenin en büyük nehridir. Üzerinde Kemer Barajı kurulmuştur. Murad Dağlarından doğar. Ege Denizine dökülür. Çine, Banaz, Çürüksu kollarını alır. Uzunluğu 584 km’dir.

Gediz: Murad Dağından çıkar. Baştan başa suladığı ovaya kendi adını verir. İzmir yakınlarında Ege Denizine dökülür. Üzerinde Demirköprü Barajı kurulmuştur. Uzunluğu 401 km’dir.

Küçük Menderes: Bozdağ’dan doğar. Ödemiş, Torbalı ovalarını suladıktan sonra Selçuk yakınlarında Ege Denizine dökülür.

Bölgenin önemli gölleri:

Gölün Adı: : Yüzölçümü (km2)

Bafa Gölü : 60

Işıklı Gölü : 49

Marmara Gölü : 34

4. Akdeniz Bölgesi

Akdeniz bölgesi, Akdeniz kıyılarını ve bu kıyıların gerisinde birdenbire yükselen Batı ve Orta Toros Dağları ile Amonos Dağlarını içine alır. Batısında Ege bölgesi, kuzeyinde İç Anadolu düzlükleri ve doğusunda Güneydoğu Anadolu yaylaları ile Doğu Anadolu dağları yer alır. Yüzölçümü, toplam yüzölçümün % 15’ini meydana getirir. Akdeniz bölgesi, Adana ve Antalya alt bölümlerinden meydana gelir. Bu bölge Türkiye’nin çok engebeli alanlarından biri olup, büyük bir kısmı dağlar ve yüksek yaylalarla kaplıdır. Antalya Körfezinin her iki yanında yükseklikleri yaklaşık 2500 m’yi bulan Batı Toroslar bulunur. Bunlardan en önemlileri, batı Teke yöresindeki; Beydağları, Akdağ, Göller Bölgesindeki ve doğudaki; Sultan, Dedegül ve Geyik dağlarıdır. Ortada bulunan Taşeli bölgesindeki geniş yaylaların yükseklikleri 2000 m’ye kadar ulaşır. Bölgenin doğusunda yer alan Doğu Torosların yükseklikleriyse yaklaşık 3500 m civarındadır. Bunlardan en önemlileri Bolkardağı ve Aladağlar olup, en yüksek noktası 3756 m’lik Demirkazık Tepesidir. Bu bölümde dağ etekleriyle kıyı arasında geniş Adana ve Ceyhan ovaları yer alır. Adana Ovasının diğer bir adı Çukurova’dır. İskenderun Körfezinin doğusunda Amonos Dağlarıyla onların doğu eteklerinde uzanan Amik Ovası bulunur.

Bölgenin önemli dağları:

Torasan Dağı(Aladağ) : 3374 m

Demirkazık Tepesi (Aladağ) : 3756 m

Medetsiz Dağı (Bolkar) : 3524 m

Akdağ (Bey Dağları) : 3069 m

Bey Dağı (Antalya) : 3075 m

Berit Dağı (Kahramanmaraş) : 3027 m

Akdağ (Elmalı) : 3014 m

Dedegül Dağı (Göller bölgesi) : 2992 m

Geyik Dağı (Taşeli) : 2890 m

Işık Dağı (Göksun) : 2935 m

Davras Dağı (Göller Bölgesi) : 2635 m

Sultan Dağı (Topraktepe) : 2581 m

Ahir Dağı (Kahramanmaraş) : 2342 m

Bölgenin önemli akarsuları:

Seyhan: Bölgenin en büyük nehridir. Zamantı, Göksu, Çakıt Suyu, Görgün Suyu kollarının birleşmesiyle meydana gelir. Üzerinde Seyhan Barajı kurulmuştur. Uzunluğu 560 km’dir.

Ceyhan: Elbistan civarındaki kolların birleşmesiyle meydana gelir. Güneye doğru akıp, Kandilli yakınlarında Adana Ovasına girer. İskenderun Körfezinin batısında Akdeniz’e dökülür. Uzunluğu 509 km’dir.

Göksu: Batı Torosların İç Anadolu’ya bakan yamaçlarından doğar. Silifke yakınlarında Akdeniz’e dökülür. Uzunluğu 308 kilometredir.

Asi: Lübnan topraklarından doğar. Suriye’deki Humus, Hama şehirlerini geçtikten sonra Ansariye dağlarının doğusundaki ovayı geçtikten sonra Türkiye topraklarına girer. Samandağı yakınlarında Akdeniz’e dökülür. Uzunluğu 380 kilometredir.

Aksu: Fazla uzun değildir. Isparta topraklarından doğar. Antalya Körfezinde Akdenize dökülür. Uzunluğu 162 kilometredir.

Bölgenin önemli gölleri:

Gölün Adı: : Yüzölçümü (km2)

Beyşehir Gölü : 656

Eğirdir Gölü : 468

Burdur Gölü : 200

Acı Göl : 153

Suğla Gölü : 125

Amik Gölü : 60

Köyceğiz Gölü : 52

Söğüt Gölü : 43

Akyatan Lagünü : 35

Salda Gölü : 45

Kurbağa Gölü : 37

Avlan Gölü : 8

5. İç Anadolu Bölgesi

İç Anadolu bölgesinin diğer bir adı da Orta Anadolu’dur. Bölge kuzey ve güneyde yüksek kenar dağlarla çevrilmiştir. Batıda, Sultan Dağlarından Uludağa kadar olan hat, bölgeyi Ege bölgesinden ayırır. Bölge doğudan, yüksek bir dağ demetini andıran Doğu Anadolu bölgesiyle sınırlanmıştır. Yüzölçümü, Türkiye yüzölçümünün yaklaşık beşte biri kadardır. Bölge dört alt bölümden meydana gelmiştir; Konya, Yukarı Sakarya, Orta Kızılırmak ve Yukarı Kızılırmak bölümleri.

Kuzey Anadolu dağlarıyla Toroslar arasında yer alan ve ülkenin en geniş ovalarına sahip bulunan İç Anadolu bölgesinin ortalama yüksekliği 1000 m kadardır. Doğu kısımlarında bu yükseklik 1200 m’yi bulur. Kuzeyindeki Kösedağ ve Yıldız Dağları, Kuzey Anadolu dağlarına ve güneydeki Tahtalı, Tecer ve Hınzır dağları ise Toros Dağlarına parelel uzanır. Arada Çamlıbel Dağı ve Akdağ bulunur. Bu dağlar, Kızılırmak Nehrinin Anadolu ortasında çizdiği büyük büklüm içine doğru ilerler ve gittikçe alçalırlar. Bozok Yaylası buradaki en geniş düzlüktür. Konya bölümü yüksek yaylalarla birbirinden ayrılmış ovalardan meydana gelir. Bunların başlıcaları Cihanbeyli, Haymana ve Obruk yaylalarıdır. 200 km genişliğindeki Konya-Ereğli Ovası, Tuz Gölü havzası çukurda olup AkşehirGölünün bulunduğu çevrenin yüksekliği yaklaşık 1000 m’yi bulur.

Bölgenin en önemli yükseltileri Elmadağ, Sivrihisar ve Sundiken dağlarıdır. İç Anadolu düzlüklerinin güneydoğusu Karadağ, Karacadağ ve Hasan Dağı gibi birçok eski volkanlarla kaplıdır. Bunlardan en önemlisi olan Erciyes Dağının yüksekliği yaklaşık 3917 m’dir.

Bölgenin önemli dağları:

Erciyes Dağı (Kayseri) : 3917 m

Hasan Dağı (Aksaray) : 3268 m

Kızıldağ (İmranlı) : 3015 m

Melendiz Dağı(Niğde) : 2858 m

Kösedağ (Suşehri) : 2812 m

Tekeli Dağ (Sivas) : 2643 m

Hınzır Dağı (Sivas) : 2641 m

Yıldız Dağı (Sivas) : 2552 m

Karabada Dağı (Akdağ) : 2345 m

Emir Dağı (Afyon) : 2307 m

Aladağ (Konya) : 2339 m

Karadağ (Karaman) : 2271 m

Tecer Dağı (Sivas) : 2262 m

Bölgenin önemli akarsuları:

Sakarya: Emirdağ eteklerinde Eskişehir’in Çifteler ilçesinin yakınından doğar. En büyük kolu olan Porsuk ile birleşir. Bilecik’te Marmara bölgesine geçer ve Karadeniz’e dökülür. Uzunluğu 824 km’dir.

Ayrıca Türkiye’nin en büyük nehirlerinden olan Kızılırmak ve Yeşilırmak bu bölgeyi sulayarak geçer.

Bölgenin önemli gölleri:

Gölün Adı: : Yüzölçümü (km2)

Tuz Gölü : 1500

Akşehir Gölü : 353

EberGölü : 126

Seyfe Gölü : 15

Tuzla Gölü : 23

6. Doğu Anadolu Bölgesi

Kuzey Anadolu dağlarıyla Güneydoğu Torosların çevrelediği Doğu Anadolu bölgesi, Türkiye’nin en yüksek bölgesi olup, batıya doğru gidildikçe daralarak tepesi batıda, tabanı doğuda olan bir kaba üçgen meydana getirir. Türkiye yüzölçümünün % 21’e yakın büyük bir bölümü bu bölgededir. Başlıca Yukarı Fırat, Erzurum-Kars, Yukarı Murad-Van ve Hakkari olmak üzere dört alt bölüme yarılır.

Doğu Anadolu bölgesi, sınır üzerinde yükselen dağlarla İran topraklarından ayrılır ve batıya gidildikçe alçalarak Orta Anadolu’ya bağlanır. Bölge yüksek yaylalar, ovalar ve tek ve sıra dağlarla kaplıdır. Doğu-batı doğrultusunda uzanan üç dağ sırası bölgeyi baştan başa takip eder. En kuzeyde lavlarla kaplı Erzurum-Kars Yaylası üzerinde yükseklikleri 3000 m’yi aşan Dumlu, Allahüekber, Köse, Kop ve Keşiş dağları bulunur. Bunların hemen güneyinde Karasu-Aras dağ sırası vardır. Yüksekliği 3500 m civarında olan Munzur Dağı ile başlayan bu ikinci dağ sırası Palandöken, Karasu ve Aras dağlarını takiben Ağrı Dağında son bulur. Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağının yüksekliği yaklaşık 5137 m ve hemen yanındaki Küçük Ağrı dağının ise 3896 m’dir. En güneydeki üçüncü sırada Güney Doğu Toroslar bulunur. Güney Doğu Torosların en yüksek yerini, 4168 m’lik yüksekliğiyle Cilo Dağındaki Reşko Tepesi meydana getirir. Van Gölü havzasının doğusunda ise sönmüş birer volkan olan yaklaşık 3542 m’lik Tendürek, 4434 m’lik Süphan, Nemrut ve Hakan dağları bulunur. Süphan Dağı, Türkiye’nin ikinci yüksek dağıdır.

Karasu-Aras sırasıyla Güneydoğu Toroslar arasına Murad bölgesi denir. Bu bölgenin en yüksek yerini yaklaşık 3250 metrelik Bingöl Dağı teşkil eder. Doğu Anadolu bölgesinde ortalama yüksekliği 1800-2000 m olan Erzurum-Kars Yaylasından başka başlıca havza, ova ve yaylalar şunlardır: Van Gölü Havzası, Erzurum Ovası, Pasinler Ovası, Iğdır Ovası, Malazgirt, Muş, Çapakçur, Uluova ve Malatya ovaları.

Bölgenin önemli dağları:

BüyükAğrı Dağı (Ağrı) : 5137 m

Cilo Dağı (Hakkari) : 4116 m

Süphan Dağı (Van) : 4058 m

KüçükAğrı Dağı (Ağrı) : 3896 m

Sat Dağı(Hakkari) : 3811 m

Karadağ (Hakkari) : 3752 m

Başet Dağı (Van) : 3684 m

Mengene Dağı (Van) : 3412 m

İspiriz Dağı (Van) : 3668 m

Tendürek Dağı (Doğu Beyazıt) : 3360 m

Kesiş Dağı (Erzincan) : 3549 m

Murad Dağı(Van) : 3510 m

Nemrut Dağı (Van) : 2828 m

Cudi Dağı (Şırnak) : 2114 m

Bölgenin önemli akarsuları:

Fırat ve Dicle bu bölgede doğarlar. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde akarak sınırlarımızdan çıkarlar.

Aras: Bingöl Dağlarından doğar. İran topraklarında Hazar Denizine dökülür. Türkiye’deki uzunluğu 548 kilometredir.

Bölgenin önemli gölleri:

Gölün Adı: : Yüzölçümü (km2)

Van Gölü : 3713

Çıldır Gölü : 115

Erçek Gölü : 98

Hazar Gölü : 86

Nazik Gölü : 48

Balık Gölü : 34

Hazapin Gölü : 14

Arın Gölü : 13

Nemrut Gölü : 12

7. Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Güneydoğu Toroslarla Suriye sınırı arasında yer alan Güneydoğu bölgesi, ülkenin ancak % 8’ine yakın bir kısmını ihtiva eder. Dicle ve Orta Fırat alt bölümlerinden meydana gelir. Yeryüzü şekilleri oldukça sade bir bölgedir. Yaylaları oldukça boldur. Batı kesiminde, kuzeydeki dağlardan, Suriye sınırına doğru alçalan yaklaşık 500-800 m, yükseklikteki Gaziantep-Şanlıurfa yaylaları bulunur. Doğu kesimindeyse Toros etekleri ve Mardin eşiğiyle çevrili Diyarbakır havzası yer alır. Güneydoğu Anadolu bölgesinin en yüksek yeri olan Karacadağ sönmüş bir volkanik dağdır. Yüksekliği yaklaşık 1900 m’dir.

Bölgenin önemli dağları:

Karacadağ (Diyarbakır) : 1938 m

Mazı Dağı (Mardin) : 1252 m

Raman Dağı (Beşir) : 1260 m

Tektek Dağı (Urfa) : 749 m

Bölgenin önemli akarsuları:

Fırat: Karasu ve Murad suları birleşerek Güney Doğu Anadolu Bölgesine geçer. Güneye doğru akarak Adıyaman-Urfa, Gaziantep-Urfa illeri arasında sınır şeklinde aktıktan sonra yurdumuzdan ayrılır. Basra Körfezinden denize dökülür. Toplam uzunluğu 2800 kilometredir.

Dicle: Doğu Anadolu bölgesindeki Hazar Gölünden çıkar. Suriye-Irak-Türkiye sınırlarının birleştiği yerde Irak topraklarına geçer. Fırat ile birleşerek Basra Körfezine dökülür. Toplam uzunluğu 1900 kilometredir.

Türkiye’nin gölleri ve akarsuları:

Türkiye’nin en büyük gölü 3713 km2lik yüzeyi ile Van Gölüdür. İkinci büyük göl durumundaki Tuz Gölü 1500 km2 civarındadır. Bundan sonra sırasıyla Beyşehir (656 km2), Eğirdir (468 km2), İznik (298 km2), Burdur (200 km2), Manyas(166 km2), Acıgöl (153 km2) ve Ulubat (134 km2) gölleri gelir.

Beyşehir ve Eğirdir gölleri, göller bölgesinde yer alan tatlı su gölleridir. Burdur ve Acıgöl’ün suları ise acıdır. Sapanca, İznik, Ulubat ve Manyas gölleri de aynı zamanda tatlı su gölleridir. Van Gölü doğusundaki Erçek, Kars kuzeyindeki Çıldır, Hatay’daki Amik, Güneydoğu Toroslardaki Gölcük (Hazar Gölü), İç Anadolu’daki Akşehir ve Trakya kıyılarındaki Terkos, Küçükçekmece ve Büyükçekmece gölleri diğer irili ufaklı göller arasında yer alır. Ayrıca Hirfanlı, Demir Köprü, Keban, Altınkaya, Karakaya, Atatürk ve Sarıyar gibi büyük baraj gölleri de mevcuttur.

Türkiye’deki akarsuların büyük bir bölümü civarındaki denizlere dökülür. Bir kısmıysa Türkiye sınırları dışına çıkar. Mesela Doğu Anadolu bölgesindeki Dicle ve Fırat nehirleri böyledir. Şattülarap adıyla birleşerek Basra Körfezine dökülürler. Bazı bölgelerse kapalı havza durumunda olup, suları denizlere kadar ulaşmaz. Orta ve Güney İç Anadolu bölgeleri ve Van Gölü çevresi Türkiye’nin en geniş havzalarını teşkil ederler. Türkiye’deki akarsuların ortak özelliklerinden biri rejimlerinin düzensiz olması ve debilerinin mevsimlere göre çok değişmesidir. Doğu Anadolu’dan doğan diğer akarsular, Aras, Çoruh, Kura ve Fırat’ın bir kolu olan Murad’dır. Güneydoğu Toroslardan Dicle Irmağı, Orta Anadolu’dan ise Yeşilırmak, Kızılırmak ve Sakarya doğar ve bunlar Karadeniz’e dökülür. Ayrıca Harşit, Melet, Bartın ve Filyos gibi diğer küçük nehirler de Karadenize dökülürler. Batı bölgesinde Susurluk, Biga ve Gönen çayları Marmara Denizine; Gediz, Küçükmenderes ve Meriç ırmakları Ege Denizine dökülürler. Seyhan, Göksu, Asi ırmakları, Dalaman ve Eşen çayları da Akdeniz’e dökülürler. (Bkz. Akarsular)

İklim

Türkiye, orta kuşağın güney kısmında yani subtropikal kuşakta (sıcak orta kuşakta) yer almaktadır. Bu yüzden ülke genel olarak ılıman iklime sahiptir. Fakat denizler ve yeryüzü şekilleri tek tip iklim tarzını bozarak belli başlı üç çeşit iklim ortaya çıkarmıştır; Bütün güney ve batı kıyılarında ve Marmara bölgesinin güneyinde, yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçen Akdeniz iklimi mevcuttur. Sıcaklık kuzey Marmara’ya doğru düşmeye başlar ve Karadeniz bölgesinde daha ılımlı ve yağışlı bir deniz iklimine rastlanır. İkinci tip iklimse Doğu Karadeniz iklimidir. Derin ve suları nispeten sıcak bir deniz olan Karadeniz’in tesiriyle farklı özellik taşıyan bu iklim, yazlarıAkdeniz’e nazaran daha serin ve kışları da ılık geçer. Akdeniz ikliminden ayıran en önemli fark havanın nemli olması ve her mevsimde yağışların bol olmasıdır. Denizden uzak olan bölgelerde ise step iklimi (kara iklimi) mevcuttur. Step ikliminin hakim olduğu Orta Anadolu bölgesinde yaz ayları serin, kış ayları çok soğuk ve karlı geçer. Doğu, Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu bölgelerinde de kara iklimi vardır. Bu bölgelerde genellikle kış mevsimi uzun, soğuk ve kar yağışlı, yaz mevsimiyse kısa ve sıcak geçer. Sıcaklık farklılıkları oldukça çok, yağışlarsa azdır. Kara ikliminde, sıcaklık farklılıkları ve yağışlara göre bu bölgelerde de farklı şekilleri görülür. Doğu Anadolu bölgesinde, Türkiye’nin en soğuk ve en uzun kışı mevcuttur. Bu yüzden en şiddetli kara iklimi burada görülür. Bu bölge bol yağış alır. Kara ikliminin tesirindeki bölgeler arasında en az yağış İç Anadolu bölgesine düşer. Bu bölge ve yazın çok fazla ısınan GüneydoğuAnadolu bölgesi ülkenin en kurak bölgeleridir. Buna karşılık Güney Anadolu’da yazların sıcak ve kurak geçmesi sebebiyle kış mevsimi fazla soğuk olmaz. Bölgelere göre en yüksek sıcaklık 45°C ile Akdeniz bölgesi ve en düşük sıcaklık -45°C ile DoğuAnadolu bölgesidir. En çok yağış alan bölgeler Karadeniz ve Akdeniz bölgeleri, en az yağış alan bölge ise İç Anadolu bölgesidir.

Türkiye’nin yağış miktarlarında, bölgeler arasında oldukça büyük farklılıklar göze çarpar, yağış miktarları mevsimlere göre de oldukça farklı şekilde değişir. En az yağış alan İç Anadolu bölgesinde yağışlar 40 mm civarındayken, en fazla yağışı 2500 mm ile Karadeniz bölgesi alır. Türkiye’de en çok yağış genellikle kış mevsiminde görülür. Farklı olarak, kuzey kıyılarda en fazla yağış sonbaharda ve iç bölgelerdeyse ilkbaharda görülür. Genel olarak Türkiye’de üç tip iklim şekline uygun üç tip yağış şekli vardır: Birincisi yazları bol yağışlı, en çok yağışı ekim ayında, en az yağışı mayısta görülen Karadeniz şekli, ikincisi yazları kurak, kışları yağışlı olup, en fazla yağışın, aralık ve ocak aylarında görüldüğü Akdeniz şekli ve sonuncusu yağışların en çok nisan ve mayıs aylarında görüldüğü kara şeklidir.

Türkiye genel rüzgar sistemleri içerisindedir. Genellikle yaz aylarında poyraz denilen rüzgarları tesirlidir. Avrupa-İran arasında görülen bir hava akımının asıl etkilerini Boğazlar, Marmara ve Ege Denizinde görmek mümkündür. Kış aylarında Sibirya’dan gelen Yüksek basınç İç ve Doğu Anadolu’yu etkisi altına alır. Atlantik üzerinden gelen alçak basınç ise kıyı bölgelerde kendisini gösterir. Marmara ve Ege havzalarında genellikle poyraz ve lodos rüzgarları görülür. Türkiye’de aynı zamanda bazı bölge rüzgarları da bulunur. Bunların en önemlisi imbat rüzgarları olup, İzmir ve çevresinde rastlanır.

Türkiye’deki bitki örtüsü genel olarak iklim ve yağış tiplerine paralel olarak yine üç şekildedir; Karadeniz bitki örtüsü, Akdeniz bitki örtüsü ve bozkırlar (stepler). Karadeniz bölgesi tabii olarak sık ormanlarla kaplıdır. Deniz seviyesinden itibaren başlayan ormanlar 2000 m yüksekliğe kadar çıkmaktadır. Buralarda genellikle meşe, gürgen, kestane, çınar, köknar, sarıçam ve ladin türü ağaçlar bulunur.

Akdeniz bölgesinde bulunan bitki örtüsü genellikle maki denilen yeşil çalılıklarıdır. Güney bölgesinin dağlık kesimlerinde, yaz aylarında kuruyan otlaklara ve dağ yamaçlarında ise makilere rastlanır. Fıstık çamları ve zeytin ağaçları bölgenin özel bitki çeşitleridir. Karaçam, sedir ve katran türlerindeki ağaçlardan meydana gelen seyrek ormanlıklar 10 ila 500 m yükseklikler arasındaki yerlerden başlar ve 2000 m yüksekliğe kadar çıkar. Ülkenin iç kesimlerindeyse bozkırlar sık görülür. Yine kara ikliminin etkisinin bulunduğu dağ yamaçlarında küçük ormanlar görülür. Su kenarlarında ise genellikle kavak ve söğüt ağaçları yetişir. Kara iklimi bitki örtüsünün en belirgin çeşidi yabani buğdaygiller ve soğanlı bitkilerdir. İlkbahar aylarında çiçeklerle dolu olan bu bölgeler, yaz aylarında sararıp bozkır görünümüne gömülürler. Doğu Anadolu bölgesinde alçak yerlerde yeralan bozkırların yerini, yaylalarda geniş çayırlıklar almaktadır.

Tabii Kaynakları

Madenler: Türkiye maden bakımından zengin bir ülkedir. Fakat madenlerin büyük bir bölümü hammadde veya yarı işlenmiş olarak dış ülkelere satılmaktadır. Metalurji ve diğer endüstrinin temel hammaddelerinden biri durumundaki demir en önemli yeraltı madenlerinden biridir. Genellikle Hekimhan, Balıkesir, Edremit, Düzce, Orta Toroslar, Sivas-Divriği’de “demir”, Kastamonu-Küre, Ergani ve Murgul’da “bakır” (Burada çıkarılan bakır madeninin bir tonunda 12 gram altın, 600 gram gümüş bulunmaktadır.), Ereğli, Hopa, Boçka (Ordu), Sivas-Divriği ve Kütahya’da “manganez”, Kütahya, Denizli, Güleman ve Amanos Dağlarında “krom” (Dümrek krom ocaklarından yılda 22-25 bin ton krom elde edilmektedir.), Soma, Değirmisaz, Tunçbilek, Amasya, Dursunbey, Gönen, Erzurum-Balkay’da “linyit kömürü”, Elazığ’da “kurşunve çinko”, Bolkar Dağlarında “gümüşlü kurşun”, Balya, Bigadiç ve İç Anadolu’nun çeşitli yerlerinde “simli kurşun”, Isparta-Keçiborlu’da “kükürt”, Kütahya, Balıkesir ve Seyidgazi’de “bor minerali”, Marmara Adası, Afyon, Ankara, Sivrihisar, Haymana, Sakarya-Harmantepe, Akyazı, Adana-Toroslar, Maraş-Göksu, Bursa-Orhaneli, Gebze’de “mermer”, Raman, Batman, Garzan’da, “petrol” çıkarılmaktadır: İç Anadolu ve Doğu Anadolu’nun kuzey kısımlarında “kayatuzu yatakları” mevcuttur. Ayrıca Çankırı, Kağızman, Tuz gölü, Oltu ve Ege kıyılarından “tuz” elde edilmektedir.

Türkiye, dünya maden ve hammadde rezervlerinin yaklaşık % 0.3’lük bir bölümüne sahiptir. Kişi başına düşen üretim, dünya ortalamasının üçte biri kadardır. Özellikle lületaşı, bor tuzları, kromit, perlit, antimon, barit, zımpara, manyezit ve mermer açısından dünya kapasitesine göre önemli miktarlarda rezervler mevcuttur. Madenlerin bulunup işletilmesiyle alakalı olarak 1935 yılında Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü(MTA) kurulmuştu. Her ne kadar tabii gaz üretilmekteyse de Türkiye’de bol miktarda çıkarılan taşkömüründen elde edilen gaz üretimi oldukça fazladır. Ayrıca Sarayköy ve çevresinde (Denizli) çıkarılan yüksek sıcaklıktaki su buharında büyük çapta“Jeotermal enerji” kapasitesi vardır. Elektrik üretimi, “beyaz kömür” dediğimiz su gücünden faydalanılarak elde edilen “hidroelektrik santralları” ve katı-sıvı yakıtlardan faydalanarak “termoelektrik santralları” sayesinde sağlanmaktadır. Başlıca büyük termik santralları Tunçbilek, Çatalağzı, Soma, Ambarlı ve Hidroelektrik santralleriyse Hirfanlı, Sarıyar, Keban, Seyhan, Afşin-Elbistan, Kemer veDemirköprü olarak sayılabilir.

Bitki örtüsü: Ülkenin bitki örtüsü genelde üç grupta toplanır.

1. Karadeniz tipi bitki örtüsü: Burada en çok görülen bitki örtüsü ormandır. İklimin müsait olması orman varlığının çokluğunun ana sebebidir. Deniz seviyesinden itibaren başlayan ormanlar 2000 metre yüksekliğe kadar çıkar. Bu kuşağın 1200 metreye kadar olan kısmında meşe, gürgen, kestane ve çınar gibi yapraklarını döken ağaçlar, daha yukarlarda ise, köknar, sarıçam, ladin gibi çam çeşitleri yer alır. Kıyı dağlarının arka kısımlarında step iklimi kendini gösterir.

2. Akdeniz tipi bitki örtüsü: Burada daha seyrek olan orman örtüsü 500-600 metre yükseklikten başlar, 2200 metreye kadar çıkar. Ağaçların çoğunluğu karaçam, katran, sedir türleridir. Güney bölgesinin dağlık kısımlarında yazları tamamiyle kuruyan otlaklara dağ yamaçlarında da kuraklığa ve sıcağa dayanık makilere rastlanır. Fıstık çamları ve zeytin ağaçları bölgenin özel bitkileridir.

3. Stepler (Bozkırlar): Ülkenin iç kısımlarında stepler, dağ yamaçlarında da küçük parçalar halinde ormanlar görülür. Su kenarlarında söğüt ve kavak ağaçlarına rastlanır. Bölgenin en belirgin bitki örtüsü yabani buğdaygiller ve soğanlı bitkilerdir. İlkbaharda türlü çiçeklerle bezenen bölge, yazları şiddetli sıcaklar sebebiyle bozkır görünümüne bürünür. Ancak Doğu Anadolu yaylalarında devamlı yeşil kalan çayırlar geniş yer kaplar.

Ormanlar: Türkiye ormanlar bakımından zengin bir ülke olmasına rağmen, ormanlık sahalar ülke boyunca düzensiz olarak dağılmıştır. Türkiye koru ve baltalık olarak yaklaşık 940 milyon metreküp civarında bir potansiyele sahip durumdadır. Fakat bu rakam Avrupa ülkelerine nazaran oldukça düşüktür. Ormanların büyük bir bölümü Doğu Karadeniz bölgesindedir. İç Anadolu ve Batı Akdeniz bölgesi ise orman bakımından en fakir bölgelerdir.

Coğrafi bölgelere göre orman alanları (hektar):

Coğrafi Bölge : Koru : Baltalık : Toplam : Oran %

Doğu Karadeniz : 1.787.190 : 1.304.064 : 3.091.254 : 15.31

Batı Karadeniz : 1.168.750 : 532.338 : 2.151.088 : 10.64

Ege : 1.621.493 : 1.249.136 : 2.870.629 : 14.22

Batı Akdeniz : 1.166.418 : 777.122 : 1.943.540 : 9.62

Doğu Akdeniz : 2.061.888 : 866.788 : 2.928.676 : 14.49

İç Anadolu : 1.037.715 : 671.673 : 1.709.388 : 8.47

Doğu Anadolu : 269.131 : 2.226.719 : 2.495.850 : 12.36

Marmara : 1.372.022 : 1.636.849 : 3.008.871 : 14.89

TOPLAM : 10.934.607 : 9.264.689 : 20.199.296 : 100

Hayvanlar: Türkiye hayvan çeşidi ve miktarı bakımından oldukça zengin bir ülkedir. Dünya ülkeleri arasında, hayvancılık bakımından önemli bir yer işgal etmektedir. Genellikle koyun, keçi ve sığır yetiştirilir. Ayrıca manda, at, tiftik keçisi ve katır da mevcuttur. Çok az sayıda eşek ve deve de bulunur. Tiftik keçisi üretiminde, Türkiye dünya ikincisi durumundadır. Kılkeçisi üretiminde dördüncü ve koyun üretimindeyse yedinci durumdadır. En çok karaman, dağlıç, kıvırcık ve merinos türleri yetişir. Koyun ve keçi daha çok İç Anadolu ve Akdeniz bölgesinde yetişirken, Doğu Anadolu bölgesi ve kıyı bölgelerde sığır daha fazladır. Ülkenin dört bir yanı denizlerle çevrildiği halde balık üretimi açısından dünya ülkeleri arasında ancak 40’ıncı sırayı işgal etmektedir.

Kuş çeşitleri çok boldur. Bunların leylek ve kırlangıç gibi bazı türleri kışın Ortadoğu ve Afrika gibi sıcak ülkelere göç edip, baharda yeniden Türkiye’ye döner. Ülkede, iki cins yılandan en fazla, zararsız olan Karayılan’a rastlanır. Zehirli olan Engerek Yılanı ise sıcak ve kuru yerlerde seyrek olarak bulunur.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Türkiye’nin nüfusu 1990 sayımına göre 56.969.1E2��dur. Bu nüfusun il ve ilçe merkezlerinde (şehirlerde) 33.666.967’si, bucak ve köylerde ise 23.302.142’si oturmaktadır. Buna göre kilometrekareye 73 kişi düşmektedir. Nüfus yoğunluğu merkezi yerlerde daha çoktur. Bu açıdan Doğu Karadeniz kıyılarında bu rakam 100 kişiyi bulmaktadır. Step bölgeler ve İç Anadolu’da 10 kişiye kadar düşer. Nüfus bakımından en kalabalık şehir İstanbul olup, 7.309.190 insan bu şehirde yaşamaktadır. Ülkenin diğer milyonun üzerindeki şehirleri: Ankara, İzmir, Konya, Adana, Bursa, Samsun, Manisa, İçel, Zonguldak, Antalya, Diyarbakır, Urfa, Hatay ve Gaziantep’tir. Nüfusu en düşük şehirlerse; Bayburt, Tunceli, Gümüşhane, Bilecik, Hakkari, Artvin, Karaman, Siirt, Bingöl, Burdur ve Kırşehir’dir.

Türkiye’nin nüfusu oldukça gençtir. Çocuk ölümlerinin yüksek olmasına rağmen, doğuş oranlarının çok yüksek ve ortalama yaşın oldukça düşük olması nüfusun genç kalmasında en önemli sebeplerdir. Nüfusun çoğu çalışır durumdadır. Çalışan nüfusun büyük bir kısmı tarım ve balıkçılıkla, bir kısmı madencilik ve endüstri alanı ile ve geri kalanı da ticaret, kamu hizmetleri ve diğer işlerle uğraşır. Halk, yerleşim bakımından geçici yerleşmeler; köy, toplu ve dağınık yerleşmeler ve şehir olmak üzere üç büyük grupta toplanır. Geçici yerleşmelerdeyse göçebelik veya yaylacılık hakimdir. Yaylacılık ise yarı göçebe bir hayattır.

Halkın % 99’u Türkçe konuşur. Türkçe, Ural-Altay dil grubunun Altay kolundan gelmektedir. Eski çağlardan bugüne kadar çeşit çeşit medeniyetler kurmuş olan Türkler, özellikle 10. yüzyıldan sonra, çeşitli sebeplerle yabancı dillerin ağır baskısı altında kalmıştır. Bu arada Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lugat-it Türk’ü, Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’i ve Edip Ahmed’in Atabet-ül Hakayık gibi eserleri o zamanın Türkçesini günümüze getirir. İslamiyetle şereflendikten sonra Türkler, bu yeni medeniyetleri gereği Türkçeye Arapça ve Farsça kelimeler de kattılar. Çünkü her medeniyet önce lisaniyle kabul edilir. İlk asırlarda Farsça edebiyat dili ve Arapça da ilim dili olarak yerleşti. Böylece yeni bir Osmanlıca doğdu. Osmanlı Devletinin yıkılmasından sonra, Anadolu’da sadece Türkçe konuşulmaya başlandı. Türkiye nüfusunun % 99’u Müslümandır. Ayrıca çok az da olsa Hıristiyan ve Yahudi de mevcuttur.

Türkiye’ye göçler: Ülkeye büyük göç hareketleri İstiklal Harbinden sonra başlamıştır. Bu göçler, Osmanlı İmparatorluğuna bağlı ve Kurtuluş Savaşından sonra milli sınırlar dışında kalan ülkelerle, Orta Asya ülkelerinden, özellikle Doğu Türkistan’dan olmuştur. Türkiye’nin en büyük göç meselesi İstiklal Harbi yıllarından hemen sonra kendini göstermiş ve Yunanistan ile yapılan karşılıklı göçmen değişimiyle sonuçlanmıştır. Bunu takip eden yıllarda çeşitli Balkan ülkelerinden ve Türkistan’dan Türkiye’ye geniş çapta göçler olmuştur. Göçler, göçmen gelenlerin hukuki durumlarına göre, üç bölümde toplanmaktadır:

1. Yurtlanmış Göçmenler:

Türkiye Cumhuriyeti Hükümetince yerleştirilmek ve çeşitli yerleşme yardımı yapılmak üzere ülkeye kabul edilen göçmenler.

2. Serbest Göçmenler:

Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinden yerleşme yardımı istememek şartıyla, kendi veya Türkiye’deki akrabalarının imkan ve yardımlarıyla ülkeye kabul edilenler.

3. Mülteciler:

Çeşitli sebeplerle memleketlerini bırakıp Türkiye’ye sığınan kimseler.

17.3.1982 tarihinde 2641 sayılı özel bir kanunla Türk asıllı Afganistanlı göçmenlere yerleşme izni verildi. Kafileler halinde gelen 935 ailedeki 3811 Afganlı göçmen Tokat, Gaziantep, Kayseri, Hatay, Urfa ve Van illerine yerleştirildi.

Türkiye; son yıllarda emperyalist ülkelerin baskıları ve Rusya’nın parçalanması dolayısıyle, ırki ve dini çeşitli sebeplerle “göçmen, soydaş, sığınmacı” adlarıyla bazı göç dalgalarına maruz kalmaktadır. 1983’ten sonra Bulgaristan’dan 300.000’e yakın soydaş yurdumuza giriş yapmış, daha sonra bir kısmı geri dönmüş; Körfez Savaşından sonra Irak’tan çok sayıda Kürt mülteci sınırımızdan içeri girmiştir.

Eğitim: Türk Milli Eğitim sistemi örgün ve yaygın eğitim olmak üzere iki ana gruptan meydana gelir. Anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise ve yüksek öğretim kurumları örgün eğitim ve bunların dışında vatandaşlara verilen eğitime de yaygın eğitim denir. Lise ve dengi okullar; genel liseler, Meslek Teknik Liseleri, Endüstri Meslek Liseleri, Teknik Liseler, Endüstri Pratik Sanat Okulları, Kız Meslek Liseleri, İmam-Hatip Liseleri, Ticaret, Turizm, Otelcilik ve Sekreterlik Meslek Liseleri, Öğretmen Liseleri, Sağlık Okulları ve Tarım Okulları gibi çeşitlere ayrılmaktadır.

Türkiye’de yüksek öğretim yapan başlıca üniversiteler şunlardır: Abant İzzet Baysal Üniversitesi (Bolu), Adnan Menderes Üniversitesi (Aydın), Afyon Kocatepe Üniver


2-)Türkiye Cumhuriyeti'nin yer aldığı ülke.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Turkey.

  • 'Ortak vizyonumuz var'Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Yunanistan ile Türkiye arasındaki farlılıkların ortak vizyon ile çözülebileceğini söyledi.

Sizde içinde Türkiye kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Türkiye kelimesi anlamı 78 defa okunmuştur. [250717] Türkiye kelime anlamı, Türkiye nedir, Türkiye ne demek, Türkiye sözlük anlamı

Paylaş