Vekalet Nedir

Vekalet Nedir ? Vekalet Ne demek ?

1-)Alm. Vollmacht (f), Auftrag (m), Fr. Procureur, intérim (m), Mandat, İng. Proxy, deputy, interim. Bir kimsenin, diğer bir kimseye ait işin yapılmasını veya görülmesini üzerine alması. Bu işin yapılmasını isteyene Müvekkil bu işi yapmak mükellefiyetini üzerine alana da vekil denir. Vekil, verilen yetkiyi kabul ederse akit kurulmuş olur.

Türk hukukunda vekalet: Vekalet müessesesi Borçlar Kanunu’nda (Md. 386-398) bir akit olarak düzenlenmiştir.

Vekalet akti ve vekilin sorumluluğu: Vekalet aktinin mevzuu bir işin yapılmasıdır; müvekkil bir icapta (teklifte) bulunur ve vekile hangi konularda yetki verdiğini belirtir. Vekalet yetkisi, vekilin yapmayı taahhüt ettiği işin yapılması için gerekli hukuki işlemlerde bulunmak yetkisini içine alır; fakat özel olarak yetki verilmemişse vekil, müvekkil adına dava açamaz, sulh yapamaz, tahkim edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlamada bulunamaz, bir gayrimenkulü satamaz veya bir hakla onu sınırlayamaz.

Vekil, müvekkilin kendisine verdiği yetkiyi kabul ettiği anda vekalet akti kurulmuş olur. Fakat vekil böyle bir işi resmi sıfatı gereği, mesleği icabı bu işleri yapmak mecburiyeti varsa, yahut önceden resmi kuruluşlara bildirmişse vekalet vekil tarafından derhal reddedilmedikçe kabul edilmiş sayılır.

Vekalet aktinin şumulü, mukaveleyle açıkça belirtilmemişse taalluk ettiği işin mahiyetine göre tayin edilir.

Vekil, müvekkilin açıkça belirttiği talimatına muhalefet edemez. Fakat başka türlü davranmak zorunda kalır ve vekilden müsaade almak imkanı bulamazsa, şayet müvekkile bildirseydi kabul edeceğine inanıyorsa o tip bir tasarrufta bulunabilir. Bunun dışında kalan işlerde müvekkilin rızasını almadan yaptığı faaliyetlerden doğan zararları vekil karşılamak zorundadır.

Vekil müvekkilin işini iyi bir şekilde bitirmekle mükelleftir. Vekil başkasını vekil tayin etmeye yetkili değilse, işi bizzat yapmak zorundadır. Şayet başkasını tayin etmişse onun verdiği zararlardan müvekkile karşı bizzat vekil sorumludur. Vekil, müvekkilin rızasıyla bir başkasını o işi görmeye yetkili kılmışsa, müvekkil o kişiye karşı da vekalet sözleşmesindeki haklarını ve yetkilerini kullanabilir.

Vekil, müvekkilin talebi üzerine yapmış olduğu işin hesabını vermeye ve işten doğan gelirleri müvekkile teslime mecburdur. Ayrıca elinde kalan parasının faizini de vermek zorundadır.

Vekil de, müvekkilin işin ifası için yaptığı masrafları ve avansları faizle beraber vermek zorundadır. Vekil, vekalet dolayısıyla uğramış olduğu zararların tazminini müvekkilden isteyebilir.

Birkaç kişi, bir kişiye karşı toplu olarak bir işin yapılması taahhüdüne girmişlerse, müvekkil vekalet haklarını herbir vekilden müteselsilen talep edebilir.

Vekalet aktinin sona ermesi: Vekil, istediği zaman vekalet aktini bozup vazgeçebilir. Keza müvekkil de her zaman vekili bozan diğer tarafın zararlarını tazmin etmekle mükelleftir.

Vekalet ilişkisi, vekilin veya müvekkilden birinin ölmesiyle de sona erer. Fakat bu ölüm hadisesi sonunda karşı taraf işin yapılmamasından dolayı zarar görecekse vekilin veya müvekkilin mirasçıları vekalet ilişkisini devam ettirirler.

Müvekkil, vekalet ilişkisini bozar ve bundan da vekili haberdar etmezse vekilin o ana kadar doğan zararlarını ödemek zorundadır.

İslam hukukunda vekalet: İslam hukukunda vekalet, bir işi yapmak için başkasını kendi yerine koyması demektir. Yerine geçirilen başka kimseye “vekil” denir. Vekil edene “sahip” veya “müvekkil” denir. Birini vekil yapmak, icab ve kabulle olur. Yani “seni vekil yaptım” ve “kabul ettim” sözleriyle olur. Vekil, cevap vermeden işi yapmaya başlasa, kabul etmiş olur. İş habersiz yapıldıktan sonra sahibinin izin verdim demesiyle de, vekil etmiş olur. Bir iş için emir verince, bazan vekil, bazan da “haberci” yapılır.

Vekil yapmak bazan şartlı olur. Mesela “şu saatımı yüz liraya satmaya seni vekil ettim” demek gibi. Vekil edenin, işi yapabilecek kimse olması, vekilin akıllı olması şarttır. Büluğ yaşına girmiş olması şart değildir. Hediye, ariyet, rehin, emanet, ödünç vermek ve dava açmak da vekil, sahibinin (müvekkilin) adını söyleyerek iş görür. Söylemezse işleri sahih olmaz. Alış-verişte, kiraya vermekte, davacı ile uyuşmakta, kendi adına yapması da caiz olursa da, o işin, haklarından kendi mesul olur. Aldığı şeyler sahibinin (müvekkilin) olur.

Alış-veriş, borç vermeye veya ödemeye vekil olan kimsenin teslim aldığı mallar kendine emanet olur. Kendisi sebep olmadan helak olunca ödemez.

Bir kimse, iki kişiyi birlikte bir işe vekil etse, vekiller yalnız başına iş göremez. Vekil, sahibinden (müvekkilden) ayrıca izin almadıkça veya umumi vekil edilmedikçe başkasını kendine vekil yapamaz. Yalnız, zekat vermek için vekil izinsiz olarak başkasını, o da başkasını vekil yapabilirler. İkinci vekil doğrudan doğruya sahibinin (müvekkilin) vekili olur.

Vekil ederken, ücret şart edildiyse, iş yaptığı zaman ücret alır. Ücret şart edilmediyse, teberru etmiş olur, ücret isteyemez.

Alış-verişte, malın cinsi, fiyatı vekile bildirilmelidir. Umumi vekilse bildirmeye lüzum yoktur. Şartı olan vekil, şarta uymazsa, aldığı mal kendinde kalır. Şartı sahibinin lehine değiştirebilir. Veresiye al deyince peşin alsa, mal kendinde kalır. Peşin al deyip veresiye alsa, sahibi için (müvekkil için) almış olur. Malın bir kısmını bulup alsa, bölmesi zararlı olan malda (kumaş gibi), sahibi için (müvekkil için) olmaz; zararsız ise (pirinç, şeker gibi) sahibi için almış olur. Değeri bildirilmeyen malı, vekil az aldanmak şartıyla alabilir. Fakat, et, ekmek, şeker gibi kıymeti meşhur şeyler de az aldanmak af olmaz. Fahiş aldanmakla alınan malı, sahibi kabul etmeyebilir. Belli malı almaya vekil olan kimse, o malı kendisi için satın alamaz. Kendim için aldım dese bile sahibinin olur. Sahibi yanındayken aldığı mal, vekilin olur. Vekil sahibine kendi malını satamaz. Vekil veresiye aldığı malın parasını, sahibinden peşin isteyemez. Peşin aldığı malın parasını peşin isteyebilir. Fakat bu süre içinde mal telef olursa, vekil başkasını satın alıp öder.

Umumi vekil, sahibinin malını dilediği fiyatla satabilir. Fiyat söylenmişse daha aşağı satamaz; satarsa, öder. Vekil, sahibinin malını kendisi satın alamaz. Umumi vekil peşin de, veresiye de satabilir. Fakat peşin sat denilmişse, veresiye satamaz. Borç ödeme vekili kendi malından ödese sahibinden bunu ister. Filana ödünç veya sadaka ver, yahut hediye ver dese, vekil bunu verince, emir edenden isteyemez. Sonra ben sana veririm dediyse, isteyebilir.

Avukat, sahibi (müvekkili) aleyhinde mahkemede konuşabilir, başka yerde konuşamaz. Konuşursa dinlenmez ve vekillikten çıkmış olur. Aleyhte hiç konuşmamak üzere avukat tutulabilir; konuşursa azil olur.

Umumi vekil, talak (boşama), hediye, sadaka ve vakıftan başka her şeyi sahibi adına yapabilir. Birinden ödünç istemek için başkasını vekil yapmak batıldır. Bunun için haberci göndermek sahihtir. Ödünç istenilen malı almak için vekil yapılabilir.

Vekilin vekil olmayı kabul etmesi, şart değildir. Red etmezse kabul ettiği anlaşılır.

Sahibi (müvekkili), başkasının hakkı karışan vekilini azil edemez; başkasının hakkı karışmadı ise azil edebilir. Bu takdirde vekil de, kendisini azil edebilir. Azil olunan vekil, azil haberini alıncaya kadar yaptığı işler geçerli olur. Kendi kendini azil eden vekil, sahibine (müvekkiline) bildirinceye kadar iş yapar. Vekilin işi bitince vekillik biterse de, vekillik başkasının hakkı karışmışsa bitmez. Vekilin ölmesiyle de, vekillik biterek, varisleri vekil olamaz.


2-)VEKÂLET



Korumak, kifayet, sorumluluğunu yüklenmek, itimat, gözetmek, teslim, işi birisine vermek. Istılahta: Bir kimsenin bizzat kendisinin de yapabileceği muamelattan olan bir işi yapması için bir başkasını yetkili kılması karşılığında kullanılan bir tabirdir. Mesela bir kimsenin bizzat kendisinin satabileceği bir malı satması için bir başkasını yetkili kılması bir vekalettir. Mecellede bu akit: "Bir kimse işini başkasına tefviz etmek ve o işte onu kendi yerine ikame eylemektir" şeklinde tarif edilmiştir (Mecelle, madde, 1449).

Kendisine başkası tarafından bir işi yapması için yetki verilen kişiye vekil, bu yetkiyi veren kişiye müvekkil, vekil edilen kişinin yapacağı tasarrufa müvekkeltın bih, yetki verme olayına tevkil denilir (Ali Haydar, Dureru'l Hükkam Şerhu Mecelleti'l-Ahkam, Istanbul,1330 III, 790; Hacı Reşit Paşa, Rulıu'l-Mecelle VII, 2; Ö. N. Bilmen, Hukuku İslamiyye ve Istılahatı Fıkhıyye Kamusu, VI, 309).

Vekalet İslamiyetin caiz gördüğü bir akittir. Bu akdin meşruiyeti kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Nisa suresinin 35. ve Kehf suresinin 19. ayetleri vekaletin meşruyetinin Kur'an'daki delilidir. Hz. Peygamber (s.a.s)'in kurban almak için Hakim b. Hizam'ı ve zekat toplamaları için bir takım memurları vekil tayin etmesi de Sünnetten delildir. Ayrıca vekaletin caiz olduğunda İslam uleması ittifak halindedir (İbn Kudame, V, 79). Ayrıca akıl da bu akdin meşru olmasını gerektirir. Çünkü herkes her işini bizzat kendisi yapamayabilir. Dolayısıyla o işi yaptırmak için bir başkasına yetki vermek ihtiyacındadır.

İslam hukukunun meşru gördüğü diğer ahitlerde olduğu gibi vekaletin rüknü de icap ve kabuldür. İcap ve kabul müvekkilin, "Seni şu malı satman için vekil tayin ettim"; vekilin de "kabul ettim" demesi gibi sarahaten olabileği gibi, birisi tarafından açıkça söylenerek sarahaten, diğerinin de susması ile delalet yoluyla olabilir.

Vekalet akdinde kullanılan lafızlar şunlardır: Tevkil, izin, tefviz, emir, rıza, dilemek (meşiyet), irade, vesayet ve teslittır (bkz. Ali Haydar, a.g.e., III, 794, 795).

Vekaletin Caiz Olup Olmadığı Konular

Vekalet, bir kimsenin bizzat kendisinin yapabileceği her türlü muamelede caizdir. Yani kişi kendi yapabileceği meşru bir muamelede bir başkasını vekil tayin edebilir (el-Merğınani, el-Hidaye, III,136). Buna göre, alım satım, havale, rehin, daman, kefalet, şirket, vedia, mudarabe, müzaraa, müsakat, icare, ceale, karz, sulh, vasiyet, hibe, vakıf, sadaka, fesh, ibra, nikah, talak gibi konularda vekalet caizdir. Ama herkes için alabilmesi mübah olan, dağdan ot ve odun toplamak, denizden balık tutmak, dağda av avlamak gibi konularda vekalet caiz değildir.

Hakları istemede ve mahkemede savunmada vekalet caizdir. Fakat şahitlikte, yeminde, adakta caiz değildir. Zina haddi gibi Allah hakkı olan hadlerin istifasında da vekalet caizdir (İbn Kudame, a.g.e., V, 203 vd). Ancak bu konularda vekaletin cevazı mutlak değildir. Bir takım kayıt ve şartlara bağlıdır. Bu şartlar vekaletin sıhhat şartları başlığı altında ele alınacaktır.

İbadetlerin ifası konusunda vekaletin caiz olup olmayacağı, ibadetin cinsine göre değişir. Bilindiği gibi ibadetler, bedeni, mali ve hem bedeni hem mali olmak üzere üç çeşittir. Namaz, oruç gibi sırf bedeni olan ibadetlerde vekalet caiz değildir. Zekat vermek, kurban kesmek gibi sırf mali olan ibadetlerde vekalet caizdir. Yani bir kimse malının zekatını bizzat kendisi verebileceği gibi bir başkası eliyle de verebilir. Hac gibi hem bedeni hem de mali olan ibadetlerde ise vekaletin cevazı, müvekkilin durumuna bağlıdır. Müvekkil bu ibadeti bizzat kendisi yapamayacak derecede müzmin hasta veya yaşlı ise yerine başkasını gönderebilir. Aksi takdirde bizzat kendisinin hacca gitmesi gerekir. Bu kayıt farz hac ile ilgilidir. Nafile olan hacda mutlak olarak vekalet caizdir (İbn Kudame, a.g.e., V, 202 vd).

Vekalet Çeşitleri

Vekalet, vekalete konu olan şeyler itibariyle ikiye ayrılır:

a- Umumi vekalet: Müvekkilin, vekili kendi adına her türlü tasarrufta bulunabilmesi için yetkili kılmasıdır. Bu tür vekalet çeşidinde, vekil, müvekkili adına muavazah olan tüm akitlerde bulunabilir, teberru cinsinden olan akitlerde bulunamaz.

b- Hususi vekalet: Belirli bir konuya inhisar ettirilmiş olan vekalettir. Bu tür vekalette müvekkil, vekili mesela sadece bir malı satıvermesi ve satması gibi belirli bir konuda yetkili kılar. Dolayısıyla vekil, o malı sattığında ya da aldığında vekalet sona erer.

Vekalet, rükünler itibariyle de beş kısma ayrılır. Bu açıdan olan vekalet çeşitleri de şunlardır:

1- Mutlak vekalet: Bir şarta veya zamana bağlı olmayan vekalettir. Bu çeşit bir vekalet, taraflar vekalet akdine son vermedikleri müddetçe devam eder.

2- Mukayyet vekalet: Belirli bir şart veya zamanla kayıtlı olan vekalet.

3- Devri vekalet: Vekilin her azledilişinde yenilenen vekalet.

4- Muzaf vekalet: Belirli bir zaman sonra başlaması şart koşulan vekalet. Mesela, falan ayın üçünden itibaren bir işi yapmakla yetkili kılmak, bu çeşit bir vekalettir (Ali Haydar, a.g.e., 804, 813).

Bir başka açıdan da vekalet, husumette vekalet ve diğer tasurruflardaki vekalet olmak üzere taksime tabidir.

Vekaletin Şartları

1- Müvekkilin vekil tayin ettiği bir işi bizzat kendisinin yapabilme ehliyetine sahip olması gerekir. Dolayısıyla, mümeyyiz olmayan çocuğun ve delinin birisini vekil tayin etmesi caiz değildir.

2- Vekil akil ve mümeyyiz olmalıdır. Baliğ olması şart değildir. Ama baliğ olmayan mümeyyiz çocuğun vekil olarak bulunduğu bir tasarruf sonucu olarak akde ait olan haklar vekile değil, müvekkile döner.

3- Vekil belli olmalı ve vekil olduğu şeyin ne olduğunu bilmelidir.

4- Vekalete konu olan tasarruf, vekaleti kabul eden bir tasarruf türü olmalıdır. Dolayısıyla, yukarıda vekaletin caiz olduğu akit ve tasarruflarda vekalet caiz, diğerlerinde caiz değildir.

5- Vekalete konu olan tasarruf, bizzat vekil tarafından yapılması meşru bir tasarruf olmalıdır. Buna göre, bir müslümanı içki, domuz gibi din nazarında mal olmayan bir şeyi satın alması veya satması için vekil kılması caiz olmaz.

Vekletin Hükmü

Vekalet, her iki taraf açısından da bağlayıcı olmayan (gayri lazım) bir akittir. Dolayısıyla hem vekil, hem de müvekkil istedikleri zaman vekalet akdine son verebilirler. Vekil, vekil olduğu işi yapmaya zorlanamaz. Bu konuda da mali bir tasarrufta bulunmak üzere vekil olan ile, bir davada vekil olan arasında fark yoktur. Ama eğer vekalet, ücret mukabili ise vekil, vekil kılındığı işi yapmaya zorlanır (Mecelle, madde, 1504, 1512). Vekalet, gayri lazım bir akit olması hasebiyle, bu akitte şart muhayyerliği de yoktur. Çünkü buna ihtiyaç yoktur.

Vekil, vekil kılındığı konuda tasarruf yetkisine haizdir. Şayet vekalet akdi yapılırken müvekkil, vekili bazı kayıtlarla sınırlarsa vekilin bu kayıtlar dışında çıkması caiz değildir. Mesela bir mal satın alması için birisini vekil kılan kişi, satın alınmasını istediği malın cinsini, özellikleri, fiyatını belirtmişse vekil, kendisine emredildiği şekilde hareket etmek zorundadır. Aksi halde satın aldığı malı müvekkili adına değil, kendi adına almış olur. Fakat müvekkil, vekili tasarrufunda sınırlanamaz, tamamen serbest bırakırsa başka bir ifade ile, "dilediğin gibi hareket edebilirsin" derse, vekil istediği gibi davranmakta serbesttir. Vekil, malı alırken müvekkil adına satın almış olması ve fahiş aldanmaya varacak (gabn-i fahiş)* derecede pahalı olmaması şartıyla müvekkilin bu satın ahşa itiraz etme ve malı kabullenme yetkisi yoktur.

Vekilin, müvekkilin emrine uymaması durumunda bu muhalefet, müvekkilin menfaatine ise, bu muhalefet caiz ve vekilin tasarrufu müvekkil adına geçerlidir. Ama müvekkilin zararına ise bu tasarruf, müvekkil adına değil kendi adına geçerlidir. Şayet, müvekkil vekile muayyen bir malı satın alması için vekalet vermişse vekilin bu malı kendi adına satın alması caiz değildir. Ancak, kendisine yetki verilen semen * türünün dışındaki bir bedel mukabili satın alırsa bu durumda kendi adına satın almış sayılır.

Vekil, müvekkil adına satın almış olduğu malın parasını kendi cebinden öderse müvekkil parayı vermedikçe vekil malı teslim etmek zorunda değildir.

Vekilin yapmış olduğu akdin hukuku (mesela savaşta, malı ayıplardan salim bir şekilde teslim etmek, parayı istemek ve kabzetmek, kefil veya rehin istemek vs), alım satım, icafe gibi, kendisine izafe ettiği akitlerde vekile döner. Dolayısıyla satışta müşterinin muhatabı, esas mal sahibi değil, vekildir. Satın almada alıcının muhatabı vekildir. Fakat nikah, hulu', kasten öldürmeden dolayı yapılan sulh vs gibi, vekilin müvekkiline nisbet ettiği akitlerin hukuku müvekkille racidir. Dolayısıyla vekalet yoluyla birisini bir kadınla evlendiren kişi mehir vermekle yükümlü değildir. Bu yükümlülük müvekkile yani evlenmiş olan şahsa aittir (el-Mevsır, el-İhtiyar li Ta'lılıli'l Mulrtar, II, 157 vd).

Vekilin, vekil olduğu konuda bir üçüncü şahsı vekil tayin etmesi, müvekkilin iznine veya kendisinin dilediği gibi hareket edebilmesi için serbest bırakmış olması haline bağlıdır (Mecelle, madde, 1466).

Vekalet, ücrete mukabil olabileceği gibi teberru kabilinden ücretsiz de olabilir. Şayet akit esnasında ücret şart koşulmuşsa vekil vekaletin gereğini ifa ettikten sonra ücreti hak etmiş olur. Şayet akit esnasında ücret şart koşulmamışsa, bakılır; eğer vekil avukat, komisyoncu gibi ücretle iş yapan birisi ise yaptığı işin ecr-i mislini * alır. Ama ücretle iş yapan birisi değilse yaptığı işi teberruen yapmış sayılır.

Bu malı satma, satın alma veya bir borcu ödeme ya da tahsil etme gibi, vekilin elinde müvekkilin malının bulunmasını gerektiren bir konuda, vekilin elindeki mal emanettir. Dolayısıyla bu mal; vekilin kusuru veya haksız fiili olmadan telef olursa onu tazmin etmek zorunda değildir.

Fasit şartlar, vekaleti ifsad eder. Vekaletin bir şarta bağlanması veya zamana izafe edilmesi caizdir. Bu durumda vekalet ahkamı bağlandığı şart veya izafe edildiği zamanla kayıtlıdır. Mesela birisi birisine; "Falan adam şu zamana kadar gelirse, benim şu malımı ona sat" diye bir vekalet verse bu vekalet o adamın anılan zamana kadar gelmesine bağlıdır.

Husumette Vekalet

Prensip olarak, husumette (hakim huzurunda müvekkilini savunmaya) vekalet bütün müctehidlere göre caizdir. Çünkü herkes kendi davasını bizzat takip etme ve savunma imkanı bulamayabilir. Kişiler arasında hakkım maharetle savunanlar olabileceği gibi, meramını ifadeden aciz, söylediği sözün sonunun nereye varacağım kestiremeyecek durumda olanlar da vardır. Hakim, kendisine anlatılana ve önünde ortaya konulan delillere göre hüküm vereceğine göre, insanlar arasındaki bu farklılık hakların zayıfına, adaletin gerçekleşmemesine sebep olabilir. İşte husumette vekalet, bu sakıncayı telafi edecek bir yoldur. Husumette vekaletin cevazında, müvekkilin davacı veya davalı olması arasında fark yoktur. Ancak Ebu Hanife, bu tür bir vekaletin caiz olmasını -yolculuk, hastalık, kadının erkekler arasına çıkmaması gibi meşru bir mazeret yoksa- hasmın rızasına bağlamıştır (Merğınani, Hidaye, III,136.) Ancak bu şart, bu vekaletin sıhhati için değil bağlayıcılığı için gereklidir. Yani hasım, karşı tarafın vekiline itiraz etmezse, rızasını beyan etmemiş bile olsa bu vekalet caizdir. Ebu Hanife'nin bu görüşünün noktayı nazarı şudur: Hasımlardan her biri diğerine hakim huzurunda cevap vermek zorundadır. Vekalet, bu hakkın ifasına manidir. Ayrıca vekil durumunda olan kişiler, konuşma kabiliyetleri, mahkeme safahatına olan ittılaları ve tecrübeleri ile hakkı batıl, batılı hak gösterebilirler. Bu durumda hasmın da aynı şekilde vekil olarak bulması gerekebilir. Oysa bu hasmın takatı dışında olabilir. Neticede de hak tecelli etmez. Onun için, husumette vekaletin cevazı hasmın rızasına bağlıdır.

Diğer üç mezhep imamı ile birlikte Hanefilerden Ebu Yusuf ile Muhammed'e göre, hasımlardan birisi, diğeri razı olmasa bile mahkemede kendi yerine vekil bulundurabilir. Çünkü vekil tayin eden hasım, vekilin hem karşı tarafın sorusunu cevaplandırması hem de kendi hakkını savunması için vekil etmiştir. Müvekkil bunları bizzat kendisi yapabileceği gibi vekili eliyle de yapabilir. Mecelle bu görüşü benimsemiştir (Mecelle, madde; 1516)

Husumete vekalet, özel bir dava ile ilgili olabileceği gibi umumi de olabilir. Özel bir dava ile ilgili olması halinde, dava konusunun ve hasmın belirtilmesi gerekir. Vekaletin umumi olması durumunda ne dava konusunun ne de hasmın belli edilmesi gerekmez. Husumete vekalette, vekilin elinde yetkili mercilerce (mesela noterden) verilmiş vekalet belgesinin bulunması gerekir (Hacı Reşit Paşa, a.g.e., VI, 66; Bilmen, a.g.e., VI, 346 vd).

Husumete vekalet Hanefi imamlarından Ebu Hanife, Ebu Yusuf ve Muhammed'e göre aynı zamanda kabza vekalettir. Yani, husumete vekil olan avukat mahkemede davayı kazanınca müvekkili için hak etmiş olduğu malı kabzetmekle yetkilidir. Çünkü dava neticesinde sabit olan bir alacağı tahsil, o davanın mütemmimidir (Merğınani, a.g.e., III, 149). İmam Züfer'e göre ise husumete vekil olan kişi kabza vekil değildir. Dolayısıyla müvekkil için mahkemede sabit olan hakkı kabza yetkili değildir. Çünkü vekilin mahkeme neticesinde hak ettiği alacağı tahsil edip kendisi için sarfetmesi mümkündür. Mecelle cemiyeti, İmam Züfer'in görüşü istikametinde madde tazmin etmiştir (Madde,1519). Ebu Hanife'ye göre, aynı şekilde, bir alacağı kabza vekalet, husumete vekalet değildir. Mecelle bu konuda da, Sahibeyn'in görüşünü esas almıştır.

Vekaletin Sona Ermesi

Vekaletin sona ermesi şu yollarla olur:

1- Müvekkilin azliyle: Vekalet, bir gayri lazım akit olması hasebiyle müvekkil, bir başkasının hakkının taalluk etmiş olmaması kaydıyla vekilini dilediği zaman vekaletten azledebilir. Bu tür azillere, azl-i hakiki denilir. Hakiki olan azillerde, vekilin azilden haberdar edilmesi gerekir. Aksi halde, azli öğreninceye kadar ki tasarrufları müvekkil namına olmuş olur.

2- Müvekkilin ölümü, sürekli bir şekilde cinnet getirmesi, dinden çıkıp darü'l-harbe* iltihakı ile. Bu grup da bir çeşit azildir. Bu tür azillere azl-i hükmi denilir. Azl-i hükmide, vekilin haberdar olması şart değildir. Yani, müvekkilin ölümü bilmese bile, o andan sonraki tasarrufları kendi adınadır.

3- Vekilin ölmesi veya sürekli bir şekilde cinnet getirmesiyle,

4- Vekilin, kendisini vekaletten azletmesi ile vekalet sona erer. Ancak, yukarıda işaret edildiği üzere bu, vekaletin ücret mukabili olmaması durumundadır. Çünkü o zaman akit lazım olur. Vekalete konu olan tasarruf tamamlanmadıkça vekilin kendisi azletmesi mümkün olmaz. Vekilin kendisini vekaletten azletmesi durumunda da, vekilin azli müvekkile bildirmesi gerekir. Aksi halde, müvekkil öğreninceye kadar vekalet hükmü devam eder.

5- Müvekkelün bih (vekalete konu olan şey)in sona ermesi ile vekalet de sona erer. Bir, müvekkelün bihi bizzat müvekkilin yapmasıyla olabileceği gibi, vekilin yapması ile de olabilir. Dolayısıyla; mesela biri malını satması için birisini vekil eden kişi, o malı bizzat kendisi veya vekil ettiği kişi satsa vekalet akdi sona ermiştir. Çünkü vekalete mahal kalmamıştır:

Hüseyin KAYAPINAR


3-)Vekalet, icab ve kabul ile olur. Yani müvekkilin seni vekil yaptım ve vekilin de kabul ettim sözleri ve yazıları ile olur. (Ali Haydar Efendi)


4-)Vekillik.


5-)Vekillik
Örnek:İtimat edilir, kanundan, hukuktan anlar birisine umumi vekalet vereceğim. A. Gündüz


6-)Bakanlık
Örnek:Her vekalet ya iki odadır ya üç; her odada ya beş gaz sandığından masa vardır ya on... A. Gündüz


7-)Vekillik. ~ akdi : vekillik sözleşmesi. ~ i olmadan başkası hesabına tasarruf:vekilliksiz işgörme (Geschaeftsführung ohne Auftrag, gestion d'affaires).


8-)Bk. yetkileme


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Attorneyship.
İngilizcesi İngilizce
Power of attorney, mandate, procuration, proxy, succession.
İngilizcesi İngilizce
Power.
İngilizcesi İngilizce
Proxy.
İngilizcesi İngilizce
Ministry.

  • babam ölürken tarlaların Vekaletini bana verdi
  • Yusuf Erikel’e Vekalet verdi.

Sizde içinde Vekalet kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Vekalet kelimesi anlamı 3698 defa okunmuştur. [240770] Vekalet kelime anlamı, Vekalet nedir, Vekalet ne demek, Vekalet sözlük anlamı

Paylaş