Zekat Nedir

Zekat Nedir ? Zekat Ne demek ?

1-)İslamın beş temel şartından dördüncüsü. Zekat vermek, Hicretin ikinci senesinde Ramazan ayında farz oldu. Zekat, malla yapılan bir ibadettir. Kazancı yerinde ve ihtiyacından fazla malı olan Müslümanın bunun yüzde iki buçuğunu, yani kırkta birini senede bir defa muhtaç olanlara vermesi demektir. Bu farz, varlıklı Müslümanlar için geçerlidir. Kazancı, ancak kendi geçimine yeten kimseler zekat vermez.

Zekat, lügatta “temizlik, bereket, artma” manalarına gelir. Müslümanların mallarını ve canlarını, maddi ve manevi kirlerden temizleyen, verimsizlikten, hoşnutsuzluklardan koruyan bir ibadettir. Zekatını hakkıyla veren bir kimse mutludur. Allahü tealanın emri olan zekat borcunu yerine getiren zengin, hem Rabbine karşı kulluk yapmış ve hem de insanlara iyilik etmiş olur. Bu ibadet onu gayretli, çalışkan, sağlam iradeli bir hale sokar. Malında, kazancında bereket, evinde, ailesinde huzur, sıhhat ve muhabbet gibi nice üstün haller görülür.

Malının zekatını vermeyen zengin, Allahü tealaya isyan etmiş ve insanlara da kötülük yapmış olur. Böylelerine ahirette çok azap yapacağını Allahü teala haber veriyor. Tevbe suresi 34. ayetinde mealen; “Malı, parayı, zekatını Müslüman fakirlerine vermeyenlere çok acı azabı müjdele!” buyuruyor. Bu azabı bundan sonraki ayet-i kerime şöyle bildiriyor: “Zekatı verilmeyen mallar, paralar Cehennem ateşinde kızdırılıp, sahiplerinin alınlarına, böğürlerine, sırtlarına mühür basar gibi bastırılacaktır.” (Bakara suresi: 43)

Hadis-i şerifte buyruldu ki: “Mallarınızı zekat ile koruyunuz, hastalıklarınızı sadaka ile tedavi ediniz. Bela dalgasını dua ve niyaz ile karşılayınız.”

Zekat, sosyal adaletin temelidir: Zekat ibadeti, hem şahıslara ve hem de topluma sayısız faydalar sağlar. Zekatını veren zengin, Allahü tealanın verdiği nimetler karşısında şükretmiş olur. Şükür ise, nimeti arttırır. Şükretmemek nimetin elden gitmesine sebep olur. Zekat, insanlar arasında sevgi, saygı, birlik ve beraberlik bağlarını kuvvetlendirir. Zengin-fakir arasında meydana gelebilecek kin ve düşmanlığa engel olur. Fakir ve zengin arasındaki düşmanlığı ortadan kaldırır. Kardeşliği, muhabbeti arttırarak, cemiyete huzur sağlar. İnsanları isyankar olmaktan, hak yiyici ve saldırgan olmaktan koruyup, topluma faydalı hale getirir.

Müslüman olan zenginlerin, fakirlere zekat vermesini Allahü teala emir buyurmuştur. Bu emir, sosyal adaletin temelini teşkil eder. Zenginin malından zekat vermesi, mevsiminde bir ağacın dallarını budamak gibidir. Ağacı budadığımız zaman görünüşte biraz küçülmüş gibi olur. Fakat zamanında budanan dalların arkasından daha gür ve daha genç dallar çıkar. Bu haliyle ağaç daha verimli ve güzel görür. Zengin de malının zekatını bu şekilde zamanında verirse, parası ve malı biraz noksanlaşmış gibi görünür ama, Allahü teala zekatı verilen malın bereketini daha çok arttırır ve malın kazadan, beladan korunmasını sağlar. Zekat, malın kırkta birini hak eden fakirlere vermek demektir. Dinimizde eli, ayağı tutup da çalışabilenlerin dilenmesi haramdır. Zekat, çalışamayacak derecede hasta ve sakat olanlara ve çalışıp da güç geçinenlere verilir. Allahü teala, böyle fakirleri, milletin içinde kırkta bir olarak yaratmıştır. Bunlara zekat veren zengin bir Müslüman, hem dini ibadetini yaparak, Allahü tealanın rızasını kazanır, hem sosyal yardım yapmış olur. Hem de, malını, servetini fakirlerin haklarından ve tecavüzlerinden korumuş olur. Milli servet hesap edilip, kırkta biri muhtaçlara verilecek olursa, hiçbir Müslüman memleketinde, sıkıntı olmaz, komünizm vesair tehlikeler baş kaldıramaz. Baş kaldırmasına sebep de kalmaz. Zekat, öşür ve sadakalar hep sosyal yardım olup, ekonomik felaketleri önlemek için emrolunmuş, ilahi tedbirlerdir. Bunlara ne kadar çok riayet edilirse, komünizm, insanın insanı sömürmesi gibi felaketler o kadar önlenmiş olur.

İnsanların dünya ve ahiretteki saadeti (kurtuluşu), Allahü tealanın her emrine itaat edip, boyun bükmelerine ve yarattıklarına acıyıp onlara iyilik etmelerine bağlıdır. Zekat, hem emre itaattır ve hem de insanlara iyilik etmektir.

Malın hakiki sahibi, Allahü tealadır. Zenginler, O’nun vekilleri memurları, fakirler ise, muhtaç halde olan kullarıdır. Vekillerin, Allahü tealanın verdiği maldan fakirlere vermesi lazımdır. Zerre kadar iyilik eden karşılığını bulacaktır. Hadis-i şerifte “Allahü teala iyilik edenlere, karşılığını elbette verecektir.” buyruldu. İmran suresi 180. ayet-i kerimede mealen; “Allahü tealanın ihsan ettiği malın zekatını vermeyenler, iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını sanıyor. Halbuki, kendilerine kötülük yapmış oluyorlar. O malları, Cehennemde azap aleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp, baştan ayağa kadar onları sokacaktır.” Kıyamete ve Cehennem azabına inanan zenginlerin, mallarının zekatını, tarlalarının, meyvelerinin öşrünü vererek, bu azaplardan kurtulmaları gerekmektedir.

Sevgili Peygamberimiz bir hadis-i şerifte; “Ey Âdemoğlu! Benim malım, benim malım dersin. O maldan senin olan, yiyerek yok ettiğin, giyerek eskittiğin ve Allah için vererek, sonsuz yaşattığındır.” buyurdu. Malını seven, onu düşmanlarına bırakıp gitmemelidir. İnsanın dünya malından hiç ayrılmaması mümkün değildir. Çünkü ölüm vardır. Hepsini Allah için veremeyen zengin hiç olmazsa zekatını verip azaptan kurtulmalıdır.

Kimler zekat verir? Akıllı olan ve büluğ çağına giren ve hür olan Müslüman erkek ve kadının, zengin olup, şartları bulununca, zekat vermeleri farzdır. Dört çeşit malı bulunup zengin olan kimse zekat verir. Bu mallar, altın ve gümüş, ticaret eşyası, hayvanlar ve toprak mahsulleridir. Nisap miktarı malı olan kimse zengindir. İhtiyaç eşyası ve kul borçları nisaba katılmaz.

Ödünç alma karşılığı olan borçlar, zekat vermek farz olduğu günden önce ödeme zamanı gelmiş olan tecilli kul borçları ve ihtiyaç eşyasından mevcut olanlar nisab hesabına katılmaz. Zekat farz olduktan sonra yapılan borçlar özür olmaz. Bunların zekatı verilir. Geçmiş senelerin ödenmemiş zekatları kul borcu sayılır. Bunlar, yeni nisaba katılmaz.

İhtiyaç eşyası: İnsanı ölümden koruyan şeylerdir. Bunların birincisi nafakadır. Nafaka, insan hayatta olduğu müddetçe muhtaç olduğu eşyaların tamamı demektir. Bunlar iktisadi ve sosyal şartlara göre değişir. İnsan için lazım olan nafaka üçtür. Bunlar yiyecek, giyecek ve evdir. Yiyecek deyince, mutfak eşyası da anlaşılır. Ev demek, ev eşyası da demektir. Binek hayvanı veya arabası, silahları, hizmetçisi ve sanat aletleri ve lüzumlu kitapları da ihtiyaç eşyası sayılır.

Nisap miktarı: Zekatı verilecek her mal için ne kadar bir kısmının veya buna karşılık verilecek altın, gümüş ve mal miktarına dair ölçüdür. Dinimizde bu ölçüye “zekat nisabı” ismi verilmektedir. Belirlenen bu miktar mala sahip olan bir Müslümanın, bu mallarının üzerinden bir kameri yıl (354 gün) geçmesi veya elinde kalması neticesi zekat vermesi farz olur.

Zekat malları nelerdir? Dört çeşit zekat malına sahip olan kimse, zengin olunca bunların zekatını verir:

1. Senenin ekseri zamanında, çayırda parasız otlayan dört ayaklı hayvanlar: Yılın yarıdan fazlasında parasız, çayırda otlayan hayanlara, üretmek için veya sütü için olursa “saime” hayvan denir. Saime hayvan sayısı, nisab miktarı olduktan bir yıl sonra zekatı verilir. Yük için, yük taşımak için, binmek için olursa saime denilmez ve zekat lazım olmaz. Deve, sığır gibi başka cinsten saime hayvanlar, birbirlerine ve diğer ticaret eşyasına eklenmezler.

Hayvanın zekat nisabı: Koyun ve keçi 40 adet olunca birisi zekat olarak verilir. Sığır 30 adet olunca, bir dana zekat olarak verilir. Manda da sığır gibidir. Devenin nisabı beştir. Beş devesi olan, bir koyun verir. Atın nisabı yoktur. Binmek ve yük için olmayan her at için, bir miskal (4.8 gram) altın verilir.

2. Altın, gümüş ve kağıt paralar: Altın ile gümüşün on iki ayardan ziyadesi, para olarak kullanılsın, kadınların süsü gibi, helal olarak kullanılsın veya haram olarak kullanılsın, ev, yiyecek, kefen satın almak için saklanılsın, kılıç ve altın diş gibi ihtiyaç eşyası olsalar bile, nisaba katılıp zekatı verilecektir. Hac, adak ve keffaret için saklanan paraların zekatı verilir. Çünkü kul borcu değildirler. Senetli veya iki şahitli olan yahut itiraf olunan alacak, iflas edende ve fakirlerde de olsa nisaba katılır. Ele geçince, geçmiş yılların zekatı da verilir.

Altın ile gümüşün ağırlığı ve ticaret eşyasının mal oluş kıymeti nisab miktarı olduktan itibaren bir Hicri sene (354 gün) elde kalırsa yıl sonunda elde bulunanın, kırkta birini ayırıp Müslüman fakirlere vermek farzdır. Altının nisabı 20 miskal, yani 96 gramdır. Gümüşün nisabı da 672 gramdır.

Kağıt paraların, bakır ve her türlü madeni paraların kıymeti 200 dirhem (672 gr) gümüş veya 20 miskal (96 gr) altın olduğu zaman bu paranın zekatını vermek lazımdır. Ticaret niyetiyle kullanılması şart değildir ve değeri kadar altın verilir. Kağıt paraların nisapları, çarşıda bulunan en ucuz altın para ile hesap edilir. Çünkü bunlar, şimdi altın karşılığı senetlerdir ve kağıt parçaları olup, kendi kıymetleri azdır. Nisab miktarı olamaz. Altın karşılığı olan itibari kıymetleri, hükumetler tarafından konmuştur. Her zaman değişmektedir.

3. Ticaret için alınıp, ticaret için saklanılan ticaret eşyası: Eşyanın ticaret niyetiyle satın alınması lazımdır. Öşür vermesi lazım gelen topraklardan hasıl olan ve miras olarak ele geçen veya hediye, vasiyet gibi kabul edince mülk olan şeylerde, ticarete niyet edilse de bunlar ticaret malı olmaz. Çünkü ticaret niyeti, alış-verişte olur.

Canlı cansız her mal, mesela yerden, denizden çıkarılmış tuzlar, oksitler, petrol ve benzerleri, ticaret eşyası olurlar. Altın ile gümüş her ne niyetle olursa olsun hep ticaret eşyasıdır.

Ticaret eşyasının zekatı, altın nisabına göre verilir. İhtiyaç eşyasından ve kul borçları çıkarıldıktan sonra kalanın kırkta biri (yüzde ikibuçuk) zekat olarak verilir.

4. Yağmur suyu veya nehir suyu ile sulanan, haraçlı olmayan bütün topraklardan (uşurlu toprak olmasa bile) ve vakıf topraktan çıkan şeyler: Bunların zekatına “öşür” denir. Öşür vermek Kur’an-ı kerimde, En’am suresinin 141. ayetinde emredilmiş, onda birinin verilmesi de Peygamber efendimiz tarafından bildirilmiştir. Öşür, mahsulün onda biridir. Haraç ise, beşte bir, dörtte bir, üçte bir, yarıya kadar olabilir. Bir topraktan, ya öşür veya haraç vermek lazımdır. Kul borcu olan, borcunu düşmez. Öşrünü tam verir. (Bkz. Öşür)

Zekat kimlere verilir: “Zekatlar (sadakalar), Allah’tan bir farz olarak fakirlere, miskinlere (düşkünlere), zekat memurlarına, müellefe-i kuluba (kalpleri İslama alıştırılmak, ısındırılmak istenenlere), kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara ve yolda kalanlara verilir. Allahü teala bilendir, hikmet sahibidir.” (Tevbe suresi: 60)

Bunlardan müellefe-i kuluba Ebu Bekr radıyallahü anh zamanında zekat verilmesine lüzum kalmadı. Bu hususta Eshab-ı kiramın (radıyallahü anhüm ecmain) icmaı (sözbirliği) vardır. Onun için sekizinci sınıf bugün mevcut değildir. Ancak İslamiyete yardım için, düşmanın zararını önlemek için müellefe-i kuluba mal, para her zaman ödenir. Fakat bu, beytülmalın zekat bölümünden değil, başka bölümden ödenir. Görülüyor ki müellefe-i kulub denilen kimselere ödeme yapılması yasak edilmemiş, onlara zekat verilmesi yasak edilmiştir. Bu sebeple zekat yalnız aşağıda yazılı yedi sınıfta bulunan Müslümanlara verilir.

1. Fakir: Nafakasından fazla, fakat nisap miktarından az malı olana fakir denir. Maaşı kaç lira olursa olsun, evini idarede güçlük çeken her fakir memur, imanı var ise, zekat alabilir ve kurban kesmesi, fıtra vermesi lazım olmaz.

2. Miskin: Bir günlük nafakasından fazla bir şeyi olmayan kimseye miskin denir. Müslüman olmayana zekat verilmez.

3. Saime hayvanların ve toprak mahsullerinin zekatlarını toplayan “sai” ile şehir dışında durup rastladığı tüccardan ticaret malı zekatını toplayan “aşir”, zengin dahi olsalar, işleri karşılığı zekat verilir. Sai ve aşir İslam devletinde zekat toplayan memurlardır. Saime yılın fazlasında parasız çayırda otlayan üretmek ve sütü için olan hayvanlardır.

4. Efendisinden kendisini satın alıp, borcunu ödeyince, azad olacak köle.

5. Cihad ve hac yolunda olup, muhtaç kalanlar. Din bilgilerini öğrenmekte ve öğretmekte olanlar da, zengin olsalar bile, çalışıp kazanmaya vakitleri olmadığı için zekat alabilirler. Hadis-i şerifte; “İlim öğrenmekte olanın kırk yıllık nafakası olsa da, buna zekat vermek caizdir.” buyruldu.

6. Borcu olan ve ödeyemeyen Müslümanlar.

7. Kendi memleketinde zengin ise de, bulunduğu yerde yanında mal kalmamış olan ve çok alacağı varsa da, alamayıp muhtaç kalan.

Bunların hepsine veya birine vermelidir. Zekat parasıyla, ölen kimseye kefen alınmaz, ölenin borcu ödenmez. Cami, cihat, hac yapılmaz. Hayır kurumlarına, kafire (Müslüman olmayana) zekat verilmez. Bunlara fıtra, adak, sadaka, hediye verilebilir.

Anaya, babaya ve dedelerin hiçbirine ve kendi çocuklarına ve torunlarına zekat verilmez. Bunlara sadaka-ı fıtır (fitre), adak ve keffaret gibi vacip olan sadakalar da verilmez. Nafile sadaka verilebilir. Kocası, hanımına da zekat veremez. Kadın da, fakir olan kocasına veremez. Fakir olan gelinine, damadına, kayın valideye, kayın pedere ve üvey çocuğuna zekat verilebilir.


2-)ZEKÂT



Temizlik, artma, bereket. Bir malın belli bir miktarını, Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de saydığı sekiz sınıftan birisine veya bir kaçına Allah rızası için vermek. Terim olarak zekat; İslam'ın beş şartından birisi olan mali ibadetin adıdır.

Fakirin hakkı çıkarılarak malı, cimrilik kirinden arındırarak da şahsı temizlediği ve malda berekete sebep olduğu için bu mali ibadete zekat denilmiştir (Subki, el-Menhel, Beyrut, 1394, XI,113). Nitekim Kur'an-ı Kerim'de Ey Muhammed! Mallarının bir kısmını kendilerini temizleyip arıtacak sadaka olarak al" (el-Tevbe, 9/193) ve "...Sarfettiğiniz her hangi bir şeyin yerine O daha iyisini koyar." (Sebe, 34/39) buyurulur.

Zekata sadaka da denilir. Bu ismin verilmesinin sebebi zekatın malı temizleyip sıhhat ve kemaline sebep olması, zekat verenin de imanındaki sadakat ve olgunluğuna delalet etmesidir. Ancak sadaka; hem farz hem de nafile olan mali ibadetler için kullanıldığı halde zekat sadece farz olanına mahsustur (M. Hamdi Yazır, Hak Dini, II, 933).

Zekat'ın Hükmü

Zekat'ın farz oluşu esah olan görüşe göre fevridir. Yani kendisine zekat vermesi gerekli olan kişi hiç geciktirmeden hemen zekatını vermelidir. Aksi halde günahkar olur (el-Merginani, el-Hidaye, I, 96; Mehmet Zihni, Nimetü'l-İslam, II, 5).

Bir kimseye zekatın farz olması için bazı şartların tahakkuk etmesi gerekir. Bu şartlar biraz ileride ele alınacaktır.

Zekatın Önemi ve Hikmeti

Bir şeyin önemi, insanlığın ona olan ihtiyacı ve temin ettiği fayda ile ölçülür. Zekatın; zekat veren, zekat alan ve zekat alınıp verilen toplumda sağladığı faydalar göz önüne alındığında, onun ne derece büyük bir önem ifade ettiği ortaya çıkar.

Zekat, her şeyden önce kulun Allah'ın emrine itaat edip, kulluğunu göstermesinin en güzel nişanesidir. Çünkü, zekat vermeyi Allah emretmiştir. Kulun vazifesi; öncelikle neden ve niçinini araştırmadan Rabbi tarafından emrolunduğu şeyi yapmaktır. Müslüman; sevdiği, inandığı Rabbinden aldığı emri, canının yongası olan malın hiç bir maddi karşılık beklemeden vererek, kulluk borcunu en güzel şekilde ödemiş olur. Bunun yanı sıra zekat kişiyi, günah ve cimrilik kirlerinden temizler. İnsandaki, mal sevgisini kırıp, Allah sevgisinin ön plana geçmesine sebep olur. "Ey mü'minler! Sizi mallarınız ve çocuklarınız Allah'ı anmaktan alıkoymasın, böyle olanlar hüsrana uğrayanlardır" (Münafıkun, 63/9) ayet-i kerimesinin işaret ettiği manayı gerçekleştirir.

Zekat fakirler açısından da son derece önemlidir ve onlar için en büyük garantidir. Çünkü, o sadece fakirin hakkıdır ve mutlaka fakire verilecektir. İnsanların koyduk(arı vergilerin toplanma ve sarfedilme yerleri devirlere ve devletlere göre değişebilir. Devlet gelirlerinin sarfında fakirlerden çok zenginlerin gözetildiği de olabilir. Kaynak ve sarf yerini Allah ve Rasulünün tesbit ettiği zekat ise böyle değildir. Bunun kimden alınıp kime verileceği Kur'an'ı-a belirtilmiştir. Bunu hiç bir kimsenin değiştirmesi mümkün değildir. Yani bu fon sadece fakirler için kullanılır.

Zekatın, toplum açısından önemi de; zekatı veren ve alan açısından öneminden daha aşağı değildir. Allah insanların tümünü aynı kabiliyet ve güçte yaratmamıştır. İnsanların fiziki yapılarında olduğu gibi mali güçlerinde de farklılıklar vardır. İnsanlar; ya zengin, ya fakir ya da orta hallidirler.

Dünyanın çeşitli yörelerinde zenginlerin alabildiğine lüks ve israfa dalmaları, sayelerinde kazanç sağladıkları fakirleri düşünmemeleri, onlara yardım ellerini uzatmamaları, fakirlerin kendilerine kıskançlık ve kin duymalarına sebep olmuştur. Bunun neticesi olarak da toplumlarda sosyal patlamalar, huzursuzluklar ve isyanlar görülmüştür. İşte zekat, bütün bu olumsuz hadislerin önünde en güzel seddir. Toplum içerisindeki fertlerin düşecekleri dar durumlarda onları koruyan sosyal bir düzendir. İnsanlar arasındaki dayanışmanın sağlanmasına yardımcı olur. Zenginlere fakirler arasındaki mesafeyi daraltır. Fakirlerin gönüllerinde zenginlere karşı doğabilecek kıskançlık ve kinleri söndürür. İnsanlar arasında sevgi ve kardeşliği yayar. Böylece; hem fakirin aç, susuz ve çıplak kalmasını önler hem de cemiyetin düzen ve huzurunun bozulmasına engel olur.

Zekatın Rüknü ve Sebebi

Zekatın rüknü, temliktir. Yani, bir malın menfaatına her yönden kendisinden kesip, zekat verilebilecek kişilerden birine veya bir kaçına vermektir. Temlik olmayan yollarla yapılan bağışlar zekat sayılmaz. Buna göre; bir zenginin fakirden olan alacağını zekatına sayması, Zekat niyetiyle okul, cami vs. gibi bir hayır kurumu yaptırması Zekat sayılmaz.

Zekatın sebebi; Zekat verecek olan kişinin belirli bir miktarda mala sahip olmasıdır. Zekat verilecek malın cinsine göre farklılık gösteren bu miktara, nisap denilir. Çeşitli malların nisapları, Zekata konu olan mallar başlığında ele alınacaktır (Ayrıca bk. Nisap).

Zekatın Farz Olmasının Şartları

a- Mükellef açısından gerekli olan şartlar:

Zekat verecek olan kişi akıllı, hür, erginlik çağına ermiş, dinen zengin ve Müslüman olmalıdır.

Buna göre; Müslüman olmayanlara, delilere, çocuklara ve hürriyetini kaybetmiş olan köle ve esirlere zengin de olsalar zekat farz değildir.

Zekatın farz olmasına engel olan akıl hastalığında (delilik) iki hal düşünülebilir:

1- Çocukluktan itibaren deli olanlar: Bunların hastalığı devam ettiği müddetçe mallarına zekat gerekmez. Erginlik çağına geldikten sonra sıhhate kavuşacak olurlarsa, o tarihten itibaren kendilerine zekat farz olur.

2- Erginlik çağına geldikleri zaman akıllı oldukları halde sonradan akıl hastalığına tutulanlar. Bu durumda olanların hastalıkları bir sene aralıksız devam ederse, o sene kendilerine zekat gerekmez. Fakat, sene içerisinde bir iki gün gibi az bir zaman için de olsa sıhhat bulana o senenin zekatı farz olur. Bu söylenilenler İmam Muhammed'in görüşüdür. İmam Ebu Yusuf'a göre; senenin çoğunu sıhhatli geçirmeyen akıl hastalarına o sene için zekat gerekmez. Bunaklık da; delilik hükmündedir.

Zengin olan çocukların; erginlik çağına geldikleri andan, küçükken akıl hastası olup da erginlik çağına geldikten sonra sıhhat bulanların da sıhhat buldukları andan itibaren bir sene geçince zekat vermeleri gerekir.

Toprak mahsullerinde, hem çocuklara hem de delilere zekat gerekir. Buna; öşür denilir.

Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre; hiç bir ayırım yapılmadan çocukların ve akıl hastalarının tüm mallarından zekat gerekir (Merginani, a.g.e., I, 96; Mevsıli, el-İhtiyar II, 130; el-Ceziri, Kitabu'l-Fıkıh ale'l-Mezahibi'l-Erbaa, I, 590, 591).

b- Mal açısından gerekli olan şartlar:

1- Mal, mal sahibinin asli ihtiyaçlarından ve borçlarından fazla olarak, nisab* miktarı veya daha fazla olmalıdır.

Asli ihtiyaç; kişinin ve ailesinin ihtiyaçları olan mal, eşya ve aletlerdir (bk. "Havaic-i Asliyye" mad).

2- Mal, hakikaten veya hükmen artıcı olmalıdır.

Hakikaten artıcı olmasından maksat; malın, ticaret veya üreme yoluyla çoğalıcı olmasıdır. Buna göre; her türlü ticaret malı, nesli, sütü ve tüyü alınmak üzere kırlarda otlatılan erkek ve dişi hayvanlar hakikaten artıcıdır. Bu şekilde hayvanlara; saime * denilir.

Malın hükmen artıcı olması; sahibinin veya sahibinin vekili elinde bulunması suretiyle artırılmaya elverişli olmasıdır. Altın, gümüş ve paralar bu kabildendir.

3- Malın üzerinden bir yıl geçmiş olmalıdır. Buna; Havelan-ı Havl veya Havl-i Havelan denilir (bk. "Havelan-ı Havl" mad).

Nisab miktarı mala sahip olan bir kimseye; o mala sahip olduktan itibaren bir sene geçtikten sonra zekat vermesi farı olur. Nisabın, hem senenin başında hem de sonunda mevcut olması gerekir. Arada azalıp çoğalmasına itibar edilmez. Zekat verirken malın, sene başındaki veya sene ortasındaki değil, sene sonundaki değerine itibar edilir. Mesela; sene başında 500.000 lirası olan bir kimsenin sene ortasında 300.000 liraya düşse fakat sene sonunda 600.000 olsa bu şahıs zekatını 600.000 lira üzerinden verecektir.

Şafii mezhebine göre; nisabda muteber olan zaman senenin sonudur. Sene sonunda nisab miktarı olan bir mal, sene başında nisabtan az bile olsa o mala zekat gerekir.

Zekat verilmesi gereken bir mal; üzerinden bir sene geçtikten sonra artacak olsa, artan miktar için üzerinden bir sene geçmedikçe zekat icab etmez. Toprak mahsullerinin zekatında; mahsulün üzerinden bir sene geçmesi şart değildir. Hasadı yapıldıktan sonra zekatlarının verilmesi gerekir.

4- Sahibi, mala tam olarak malik olmalıdır. Bundan maksat; malın, sahibinin elinde olması ve onda bir başkasının hakkının bulunmamasıdır. Buna göre; kadının henüz eline geçmeyen mehrine ve insanın elinde bulunmakla beraber, buna karşılık borcu olan malına zekat gerekmez. Ancak, borcuna mukabil olanı çıktıktan sonra geriye kalan miktar nisaba ulaşırsa o fazlalık için zekat gerekir. Buradaki borçtan maksat; kul borcudur. Keffaret, nezir, hacc, gibi dini borçlar zekatın gereğine mani değildir. Eskiden kalma zekat borcu da nisaba manidir. Buna göre; elinde nisab miktarı malı olan bir kimsenin, eski senelerden kalma zekat borcu olur ve bu borç düşüldüğünde geri kalan miktar nisabtan aşağı düşerse, o kimseye zekat icabetmez.

Satın alınıp henüz teslim alınmayan mal, borçlu tarafından inkar edilmeyen, edilse bile isbatı mümkün olan alacaklar ve yolcuların memleketlerinde olan mallarına zekat gerekir.

Bir kimsenin, sahibi olmakla beraber elinden çıkan ve faydalanması ya da bir daha kendisine dönme umudu olmayan (denize düşen, kaybolan mallar; borçlu tarafından inkar edilip isbatı mümkün olmayan alacaklar) mallardan dolayı zekat icabetmez.

Haram yolla kazanılan malın zekatı verilmez. Bu malın, varsa sahibine verilmesi, bilinmiyorsa fakirlere dağıtılması gerekir.

Zekat Verilirken Bulunması Gereken Şart

Zekat verecek olan bir kimsenin, verdiği zekatın sahih olması için niyet etmesi gerekir.

Niyet, ya bizzat zekat veren tarafından fakire verilirken veya zekatını verilmesi için bir başkasına teslim ederken ya da zekat olarak verilmek üzere ayırırken olmalıdır.

Niyet edilmeden fakire verilen bir mal, henüz fakirin elinde iken zekata niyet edilecek olursa, zekat olarak sahih olur. Mal fakirin elinden çıktıktan sonra niyet edilirse bu zekat yerine geçmez.

Zekat verilirken, onun zekat olduğunun fakire bildirilmesi şart değildir. Hatta, içten zekata niyet edildiği halde, verirken hibe veya borç demek onun geçerliliğine engel olmaz.

Zekata Konu Olan Mallar ve Bunların Nisapları

Mallar; açık (zahire) ve gizli (batıne) olmak üzere iki kısma ayrılır (bk. Emval-i Zahira" ve "Emval-i Batına mad.)

Yılın altı ayından fazlası kırlarda otlayarak beslenen ve ticaret için değil de, eti, sütü, yünü vs. için tutulan (Saime) hayvanlar, bazı toprak mahsulleri, madenleri, yer altından çıkartılan defineler ve gümrüklerden geçen ticaret malları açık (zahir) mallardır. Nakit paralar, altın, gümüş ve depolarda ya da mağazalarda bulunan ticaret malları da gizli (batın) mallardandırlar. Bu mallardan her biri belirli ölçülerde zekata tabidirler.

Hayvanların Zekatı

Senenin yarıdan çoğunu kırlarda otlayarak geçiren saime hayvanlar; eti, sütü ve yünü için beslendikleri takdirde özel nisaplarla zekata tabi olurlar. Bu hayvanlar; koyun, keçi, sığır ve develerdir. Koyun ve keçiler aynı sınıf olarak mütalaa edilirler.

a- Koyunlar ve keçilerin zekatları:

Koyun ve keçilerin nisabı kırktır. Daha aşağısına zekat gerekmez. Bunlar biribirlerine ilave edilirler. Erkek ve dişileri arasında fark yoktur.

Sayıları kırktan fazla olan koyun ve keçilerin zekatları şöyledir:

Bundan sonraki her yüzde bir koyun veya keçi verilir. Bu rakamların arası zekattan muaftır. Yani 40 koyun için bir koyun verileceği gibi,120 koyun için de bir tek koyun zekat verilir.

b- Sığır ve mandaların zekatı:

Sığır ve mandalarda zekat otuzdan başla. Bundan sonrası için zekat şu şekilde verilir:

Altmış sığırdan itibaren hesap; ilk nisab olan otuz üzerine otuz veya kırk ilavesiyle yapılır. Otuzdan sonraki her kırk için üç yaşına giren bir dana, her otuz için de iki yaşına giren bir buzağı verilir. Mesela; altmış sığır için iki tane iki yaşına girmiş buzağı, yetmiş sığır için de bir tane iki yaşına girmiş buzağı ve bir tane de üç yaşına girmiş dana verilir. Seksen sığırın zekatı da; iki tane üç yaşında danadır.

Zekat olarak verilecek hayvanın erkek veya dişi olması arasında fark yoktur.

c- Develerin Zekatı:

Develerin nisabı beştir. Deve sayısı beşten yirmi beşe varıncaya kadar her beş için bir koyun zekat verilir. Yirmi beşten sonra zekat; devenin kendi cinsinden verilir. Ancak, sayı arttıkça verilecek devenin yaşı ve sayısı değişir.

Develerin erkekleri ve dişileri zekata konu olma yönünden aynıdırlar. Ancak, zekatın dişi develerden verilmesi icab eder.

Yukarıya aldığımız nisaplar; saime olan hayvanlara aittir. Senenin yarıdan çoğunu kırlarda otlamayıp, ahırlarda veya paralı otlaklarda beslenen hayvanlara; alufe denilir. Alufeler ticaret için tutulmadıkları takdirde kendilerine zekat gerekmez. Ticaret için beslenen besi hayvanları, ticaret malı olarak zekata tabi olurlar.

Atlar, eşekler ve katırlar saime de olsalar bile, ticaret için bulundurulmadıkları takdirde sayıları ne olursa olsun zekata tabi değildirler.

Çalıştırılan ve yük taşımak için bulundurulan sığır ve develer de zekata tabi değildirler. Ticaret için tutulup, altı aydan daha fazla kırlarda otlayarak beslenen hayvanlar da ticaret malı olarak zekata tabi olurlar. Dolayısıyla bunların sayılarına değil kıymetlerine itibar edilir.

Saime hayvanlar arasında bulunan kör, zayıf ve yaşını doldurmamış hayvanlar da nisaba dahildirler. Ancak bunların kendileri zekat olarak verilemezler. Küçük hayvanlar, aralarında kendi cinslerinden bir tane de olsa büyük hayvan bulunmazsa sayıları ne olursa olsun zekata tabi değildirler.

Altın, Gümüş ve Nakit Paranın Zekatı

Altın ve gümüş, ister külçe ister mamul olsun, nisab miktarında olup da üzerinden bir sene geçince %2.5 oranında zekatlarının verilmesi gerekir.

Hanefilere göre; ister zinet olarak, ister bir ihtiyaca sarfedilmek üzere bulundurulsun, elde bulunan bütün altın ve gümüşlere zekat gerekir. Şafiilere göre ise; kadınların ziynetlerine ve erkeklerin gümüş yüzüklerine zekat icabetmez.

Altının nisabı, 20 miskal, gümüşün nisabı da, 200 dirhemdir. Dirhemin, örfi ve şer'i olmak üzere iki ayrı ölçüsü vardır. Ancak, memleketimizde bu gün için bu ölçüler kullanılmadığına göre, nisabda şer'i dirheme itibar edilmelidir. Buna göre, 20 miskal altının karşılığı; 80.18 gr., 200 dirhem gümüşün karşılığı da; 561.2 gr.dır.

Altın ve gümüşün zekatlarında kıymetlerine değil, ağırlıklarına itibar edilir.

20 miskal (80.18 gr)'dan fazla olan altın 4 miskal (16.03) gr.'a, 200 dirhem (561, 2 gr)'den fazla olan gümüş de; 40 dirhem (112.22 gr'a) varmadıkça bu fazlalıktan dolayı zekat gerekmez. Ancak bu fazlalık, varsa paraya veya ticaret malına eklenir.

Her birisi nisaba ulaşmayan altın ve gümüş, İmam Azam'a göre kıymetleri, İmameyn'e göre ise miktarları itibariyle biribirlerine eklenirler. Bunlar, paralara veya ticaret mallarının kıymetlerine de eklenirler. Çünkü ticaret malları ve paraların nisabının aynı cinsten olması şart değildir. Dolayısıyla, bir kimsenin her biri nisaba ulaşmayan altın, gümüş, para ve ticaret malı olsa bunların toplam kıymetleri nisaba ulaşırsa hepsi birden zekata tabi olurlar.

Elde bulunan nakit paralar veya her an paraya çevrilebilen tahviller, aynen altın ve gümüş gibi zekata tabidir. Bunların ve ticaret mallarının nisabı, hem altına hem de gümüşe göre değerlendirilebilir. Bu konuda fakir için daha faydalı olanı esas alınmalıdır. Ancak, günümüzün ekonomik şartları gözönüne alındığında, bu malların nisabının tayininde altının esas alınmasının daha uygun olduğunu görürüz (Yusuf el-Kardavi, Fıkhu'z-Zekat, Beyrut 1981, I, 265).

Para elde değil de, başkasının zimmetinde alacak olarak bulunursa alacağın çeşidine göre zekat durumlarında farklılıklar olur.

a- Kuvvetli alacakla: Satılan ticaret malının bedeli ve borç olarak verilen paranın karşılığı olan alacaklardır. Bu alacaklar, borçlular tarafından inkar edilmedikçe, borçlunun zimmetinde kaldıkları sürenin zekatı alacaklar tahsil edilince ödenir.

b- Orta alacaklar: Ticaret için olmayan bir malın satılması karşılığında olan alacak ve kira bedelleridir. Bu tür alacaklar da zekata tabi olma yönünden birinci maddedekiler gibidir. Fakat tam nisab miktarı kadarı tahsil edilmedikçe zekatlarının hemen verilmesi gerekmez.

c- Zayıf alacaklar: Kadının kocasından alacağı, mehir *, varisin * elinde kalan vasiyet * bedeli gibi, bir mal karşılığı olmayan alacaklardır. Bu türden olan alacaklarda geçmiş seneler için zekat gerekmez. Tahsil edilip, üzerlerinden bir sene geçtikten sonra zekatlarının verilmesi gerekir.

Borçlu olan kişi önce borcunu inkar eder, bir kaç sene sonraki borcunu kabul edip alacaklıya öderse geçmiş senelere ait olan zekatın ödenmesi gerekmez.

Ticaret Mallarının Zekatı

Cinsi ne olursa olsun, ticaret maksadı ile alınıp satılan tüm mallar nisaba ulaştıkları takdirde % 2.5 oranında zekata tabidirler. Bu malların nisabı, kıymetlerinin altın ve gümüş nisabına ulaşması ile sabit olur.

Ticaret mallarında zekat, elde edilen kara göre değil, sermaye ve karın toplamına göredir. Bu durumda, sene başında nisab miktarına ulaşmış olan ticaret mallarının sene sonundaki kıymetleri esas alınarak zekatları verilir.

Ticaret malları kendi aralarında birbirlerine eklendikleri gibi, ticaret için olmayan altın, gümüş ve paraya da ilave edilirler. Sene içerisinde bir başka mal ile değiştirilmeleri, malın üzerinden bir sene geçmesi şartını engellemez.

Bir malın, ticaret malı sayılması satın alınırken veya satması için bir kimseye verilirken ticaret maksadıyla olduğuna niyet edilmesine bağlıdır.

Ticaret maksadıyla kırlarda veya ahırlarda beslenen hayvanların zekatı, kıymetlerine göre % 2.5 nisbetinde verilir.

Toprak Mahsullerinin Zekatı

Öşüre * tabi arazilerden elde edilen mahsul, İmam Ebu Hanife'ye göre; miktar ve cinsine bakılmaksızın belirli oranda zekata tabidir. Bu oran, sulama masrafı gerektiren arazilerde % 5, gerektirmeyenlerde % 10'dur. Ebu Yusuf ile Muhammed'e göre, toprak mahsullerinde zekatın gerekli olması için, mahsulün en az 5 vesk (875 kg) olması ve ürünün müdahalesiz bir yıl kalabilecek cinsten bulunması gerekir.

Toprak mahsullerinden alınan bu zekata; öşür denilir.

Çocukların ve delilerin arazilerinden elde edilen mahsule de zekat gerekir.

Maden ve Definelerin Zekatı

Zekata konu olmaları yönünden madenler üç çeşittir:

a- Ateşte eriyenler (demir, bakır vb): Bu madenlerin % 20'si zekat olarak devlete aittir. Kalanı madenin bulunduğu arazi sahibinindir. Devlet arazisinde bulunan madenler tamamıyla devlete aittir.

b- Ateşte erimeyenler (mermer, alçı vb): Bu madenlerin aynına zekat gerekmez. Maden, bulunduğu arazinin sahibi varsa ona, yoksa bulana aittir.

c- Sıvı halinde olanlar (petrol vb): Bunlar da, ikinci maddedeki madenler gibidirler.

Ancak, bu madenleri işletenler, madenden ellerine geçen paranın zekatını verirler.

Define: Önceden toprak altına gömülüp, sonradan başkaları tarafından bulunan mal ve paradır(bk. Define). Bunların zektları da definenin durumuna göre farklılık gösterir.

Define islami ise yani bulunan malın üzerinde; Allah, şehadet kelimesi gibi, onun müslümanlara ait olduğuna delalet eden bir işaret bulunursa bu define yitik mal hükmündedir. Biliniyorsa sahibine verilir, bilinmiyorsa, fakirlere dağıtılır (bk. "Lukata" mad). Define cahili ise yani bulunan malın üzerinde put resmi gibi, kafirlere ait olduğuna dair bir işaret varsa bunun % 20'si devlete, kalanı içinde bulunduğu arazi sahibine aittir. Arazi sahipsiz ise bulunan mal, bulanın olur. Definenin İslami mi yoksa cahili mi oldu bilinemiyorsa; bir görüşe göre bu mal İslami sayılır, diğer bir görüşe göre cahili sayılır.

Fabrika, Kiralık Bina ve Ticari Maksatla Kullanılan Taşıt Araçlarının Zekatı

Müctehid alimlerin yaşadıkları devirlerde, büyük çapta atölye ve fabrikalar, kira elde etmek için yaptırılıp kiraya verilen binalar ve büyük taşıt araçları yoktu. Onun için bu tür malların zekatları konusunda büyük imamlardan fazla bir şey nakledilmiş değildir. Sadece Ahmed b. Hanbel'den, evini kiraya veren bir kimsenin, kirayı alınca onun zekatım vermesi gerektiğine dair bir görüş nakledilmiştir (İbn Kudame, el-Muğni,III, 29, 47).

Asrımızda fıkıhla uğraşan tanınmış alimlerinden Muhammed Ebu Zehra, Abdü'l-Vehhab Hallaf ve Abdurrahman Hasen'in 1952'in senesinde Şam'da yaptıkları bir toplantı neticesinde vardıkları sonuca göre: Bu tür malların zekatları menkul ve gayri menkul oluşlarına göre değişir. Kiraya verilen bina, mağaza ve fabrika gibi gayri menkul (taşınmaz) olanlar araziye benzerler. Yani bunların aynılarından zekat alınmaz. Gelirlerinden toprak mahsullerinde olduğu gibi % 5 veya % 10 oranında zekat alınır. Eğer masrafları çıkarılmak suretiyle bu malların safi gelirleri tesbit edilebilirse zekat oranı % 10, safi gelir tesbit edilemiyorsa zekat oranı brüt gelirin % 5'i dır.

Otobüs, kamyon ve gemi gibi taşınır nakliye vasıtalarının zekatları ise; kendi kıymetlerinin % 2.5 dır (Kardavi, a.g.e., I, 476-479). Ancak, Yusuf el-Kardavi, bu tür malların taşınır ve taşınmaz diye bir ayırma tabi tutulmadan birlikte mütalaa edilmesi gerektiğini söyler (Kardavi, a.g.e., I, 480).

Zekatın Ödenmesi

Esas itibariyle açık (zahir) malların zekatını almak devlete aittir. Gizli (batın) malların zekatlarını ise sahipleri kendileri istediklerine verirler. Ancak, zamanımızda bu görevi yerine getirecek bir islam devleti bulunmadığı için bütün malların zekatlarının sahipleri tarafından hak sahiplerine verilmesi gerekir. Zekat; malın üzerinden bir sene geçtikten sonra verilebileceği gibi, daha önce de verilebilir. Zekat malın aynından da kıymetinden de verilebilir. Kıymet takdir edilirken, zekatın farz olduğu günkü değeri esas alınır.

Zekatın, fakire mülkü olması üzere verilmesi gerekir. Dolayısıyla, zekat niyetiyle fakire yemek yedirmek, cami, okul-gibi bir hayır kurumu yaptırmakla zekat verilmiş sayılmaz.

Zekatın verileceği yerler, Kur'an-ı Kerim'in Tevbe suresinde belirtilmiştir (bk. et-Tevbe, 9/60). Bu ayette belirtilen sınıflar şunlardır:

a- Fakirler (bk. "Fakir" mad)

b- Miskinler (bk. "Miskin" mad).

c- Âmiller (bk. "Âmil" mad).

d- Müellefe-i Kulub (bk. Müellefe-i Kulub)

e- Mükateb Köle (bk. "Mükatebe" mad).

f- Borçlular: Borçlu * olup, bunun karşılığından fazla olarak nisap miktarı malı olmayanlardır.

g- Allah yolunda cihad edenler: Bunlar, Allah için savaşa katılmak istediği halde maddi imkansızlıktan dolayı silah ve nafakasını temin edemeyenlerdir.

h- Yolcular: Memleketlerinde malları olsa bile, gittikleri yerde parasız kalanlardır.

Zekat, bu sayılan gruplardan her hangi birisine verilebilir. Her gruba verilmesi şart değildir. Şafii mezhebine göre zekatın, en az her gruptan üç kişiye verilmesi gerekir.

Asli ihtiyaçlarından fazla olarak nisab miktarı mala sahip olan kişiye, bu malı artıcı olsa bile zekat verilemez (bk. "Zenginlik" mad).

Bir kimse zekatını, hanımına, usul ve füru'na veremez (bk. "Usul-füru" mad). Bunların dışında zekata ehil olan herkese verilebilir. Ancak, önce kendi akrabalarından başlaması daha iyidir. Zekat verilen kişinin müslüman olması şarttır. Müslüman olmakla beraber, dini Görevlerini yerine getirmeyen veya aldığı zekatı meşru olmayan yollarda harcayacağı bilinen kişilere zekat verilebilirse de salih müslümanlara verilmesi daha uygundur.

Zekatın, malın bulunduğu yerdeki fakirlere verilmesi daha efdaldir. Başka bir yere gönderilmesi de caizdir.

Şamil İA


3-)

Namaz dinin direği, zekat da köprüsüdür.(Acluni, Kesfu'l-hafa I/530.) İslam'ın beş ana temelinden ikincisi zekattır. Peygamberimiz Islam'ı anlatmak için gönderdiği davetçilere: "Önce Allah'tan başka bir ilah, bir otorite olmadığını anlatın, kabul ederlerse, benim Allah'ın kulu ve elçisi olduğumu söyleyin, onu da kabul ederlerse, günde beş defa namaz kılmalarının farz olduğunu ve zenginlerinin malında fakirlerin hakkı bulunduğunu anlatın." (Buhari, zekat 1.) buyurdu.

Zekat Kur'an-ı Kerim'de kırka yakın yerde namazın hemen yanı başında zikredilmiş ve namazdan sonra en önemli temel olduğu vurgulanmıştır.

Çünkü zekat Islam ülkesini düzene koyan, vatandaşlarının sosyal güvenliğini sağlayan en etkili güçtür. Zenginlerin varlığından fakirlere doğru sürekli bir akıştır. Böylece fakir çok fakir olmaktan kurtulur, zenginin çok zengin olması önlenir. Fakirle zengin arasında sevgi bağları oluşturur. Zenginin hem günahlarını, hem de malını temizler. Toplumu anarşi ortamından kurtarır. Dünyayı düzene koyar, böylece ahirete yol açılır.

Zekat zenginlerin lütfen verdikleri bir yardım değil, fakirlerin, onların mallarındaki bir haklarıdır. Bu yüzden veren minnet bekleyerek vermez, alan da minnet ederek almaz. Zekatı, devlet zorla da olsa alır ve yerine ulaştırır.

Vergiler zekat yerine geçmez, çünkü zekatın alınmasının ve verilmesinin bir takım şartları vardır. Yerini bulmayacağı bilinen zekat geçerli değildir.

Akıllı, ergin, müslüman, zekat için konmuş en az sınır (nisab) üzerinde çoğalır malı bulunan, yani zengin olan ve bu malı, elinde bir yılını dolduran her mükellef, genel olarak kırkta bir, yani yüzde ikibuçuk servet vergisi verir. Zekat denen bu vergi, Kur'an-ı Kerim'in belirlediği kimseler dışında bir binaya, bir kuruluşa, bir zengine, ana-baba ve çocuklara, eşine kafire... verilmez.

Islamca zengin sayılan, yani en az sınırın üzerinde malı olan mükellefin bu malının:

l. Kendi mülkünde bir yıl bulunmuş olması,

2.Bu ölçüye borçlarının dışında sahip olması,

3.Bu ölçünün; ev, binek, kapkacak, yiyecek, alet ve edevat dışında gerçekleşmiş olması,

4.Bu ölçünün tümüyle kendi mülkü ve artar bir mal olması halinde, zekat vermesi gerekir.

Zekatı gerektiren en az ölçü, yani nisab; altın için yaklaşık 85 gram, gümüş için 595 gram, diğer paralar için bunların birine eş değer paradır. Bu çeşitli değerlerin toplamı; birisinin en az ölçüsüne vardığında, kırkta birini zekat olarak vermesi gerekir. Toplamları en az ölçünün (nisabın) altında olursa zekat vermesi gerekmez.

Buna göre; kadının kullandığı elbiseleri, altın ve gümüşten başka süs eşyaları, kabı-kacağı dışında hepsinin değerlerinin toplamı 85 gram altının ya da 595 gram gümüşün değerini bulan, altını, gümüşü ve parası olsa ve bunlar onun mülkünde bir yıl kalsa, değerlerinin kırkta birini zekat olarak vermesi gerekir.

Zekatın, zekat niyetiyle verilmesi, yani verirken zekat verdiğini bilerek vermesi şarttır.

Zekatın düşmesi için hilelere başvurmak haramdır.

Usul ve furu'a, yani ana-baba ile onların ana-babalarına... çocuklar ile onların çocuklarına, eşine, kafire, zengine zekat verilmez.


4-)Allahü teala Kur'an-ı kerimde mealen buyuruyor ki:

Allahü tealanın ihsan ettiği malın zekatını vermeyenler, iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını sanıyorlar. Halbuki, kendilerine kötülük yapmış oluyorlar. O malları, Cehennem'de azab aleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp, baştan ayağa kadar, onları sokacaktır. (Âl-i İmran suresi: 108)

Malı, parayı biriktirip, zekatını, müslüman fakirlerine vermeyenlere çok acı azabı müjdele! Zekatı verilmeyen mallar, paralar, Cehennem ateşinde kızdırılıp, sahiplerinin alınlarına, böğürlerine, sırtlarına mühür basar gibi bastırılacaktır. (Tövbe suresi: 134, 135)

Akıllı olan ve büluğ çağına giren ve hür olan müslüman erkek ve kadının, zengin olup şartları bulununca, zekat vermeleri farzdır. (Halebi)

Zekatın farzı birdir. Bu da niyet etmektir. Niyet kalb ile olur. Malın zekatını ayırırken veya müslüman fakire verirken (Allah rızası için, zekat vereceğim) diye niyet etmek, kalbden geçirmektir. (Tahtavi)

Dört çeşit malın zekatı vardır. Bu mallar altın ve gümüş, ticaret eşyası, hayvanlar ve toprak mahsulleridir. (İbn-i Âbidin)

Zekat şu yedi sınıfa verilir: Fakir, miskin (bir günlük nafakasından fazla bir şeyi olmayan müslüman), amil (zekat toplayan memur), mükatep (efendisinden kendisini satın alıp, borcunu ödeyince azad olacak köle), münkatı' (hac ve cihad yolunda olup muhtaç kalanlar), medyun (borcu olan ve ödeyemeyen müslüman), ibn-üs-sebil (kendi memleketinde zengin ise de, bulunduğu yerde yanında mal kalmamış olan ve çok alacağı varsa da alamayıp muhtaç kalan). (İbn-i Hümam)

Malı zarardan korumanın ilacı, zekat vermektir. (İmam-ı Rabbani)

Zekat niyeti ile az bir miktar vermek, dağlar kadar altını sadaka vermekten kat kat daha sevabdır. (Ahmed Faruki Serhendi)


5-)Müslümanlıkta sahip olunan mal ve paranın kırkta birinin, helal olmasını sağlamak için her yıl sadaka olarakdağıtılması. ıslamın beş şartından biri.


6-)Müslümanlıkta, zenginlerin sahip olduğu mal ve paranın kırkta birinin dağıtılmasını öngören İslamın beş şartından biri.


7-)Şeriat kuralları gereğince varlıklı Müslümanların her yıl yoksullara vermek zorunda bulundukları, mallarının kırkta bir oranındaki kesimi.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Almosensteuer.
İngilizcesi İngilizce
Alms.

  • Zekat vermek sevaptır
  • Açıklamada, İsrail askeri güçlerinin Tul Kerem'deki Zekat kurumunun merkezine baskın düzenlediği ve kapılarını kırarak içindeki bilgisayarlara el koyduğu ifade edildi.
  • Bana göre sakin, manevi bir hayat yaşayan, beş vakit namazını kılan, oruç tutan, sadaka ve Zekat veren ya da hacca giden biri hakkında yapılacak dizi sıkıcı olurdu.

Sizde içinde Zekat kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Zekat kelimesi anlamı 1619 defa okunmuştur. [241255] Zekat kelime anlamı, Zekat nedir, Zekat ne demek, Zekat sözlük anlamı

Paylaş