Yaşlılık Nedir

Yaşlılık Nedir ? Yaşlılık Ne demek ?

1-)Alm. Altern (m), Fr. Vieillissement (m), İng. Ageing, growing old. Yaşın ilerlemesi. İnsanlar yaşlandıkça gerek bedeni, gerekse ruhi bir takım değişikliklere uğrarlar. Bunlar arasında derinin buruşması, ciltte lekeler, saçların ağarması ve dökülmesi, boyun kısalması gibi dıştan fark edilen ve pek de önemli olmayan belirtilerin yanında bütün fonksiyonlarda yavaşlama ve düşme dikkati çeker. Vücudun tamir hızı ağırlaşır. Organizmanın bedeni ve ruhi intibak gücü çok azalır. Kas kuvvetinde azalma, kapasite kaybına ve iş yapabilmenin çöküntüsüne yol açar. Yine yaşlılıkta her türlü hastalık halleri, ızdırap veren her şey, ölüm düşüncesi, güçsüzlük hissi, sevilen eşya ve kişilerin kaybı ciddi ruhi problemlere sebep teşkil edebilir.

Büyüme 22-25 yaşında durur. 25 yaşında adale gücü maksimumdur. Saçların kalınlığı ve gürlüğü tamdır. Ama yine de bağışıklık sistemini düzenleyen hormonlar azalmaya, boy da kısalmaya başlamaktadır.

30 yaşından sonra, vücut fonksiyon kapasitesi, her yıl % 0,8 kadar düşecektir. Kalp kasları kalınlaşmaya, işitme gücü azalmaya, deri elastikiyetini kaybetmeye başlar, kırışıklıklar belirir. Omurga diskleri birbirine yaklaşır ve hafif kamburluk belirtileri görülür.

40 yaşlarında çöküntü başlamıştır, kilo artıp boy birkaç milim kısalmıştır. Vücudun tabii savunması zayıflar. Lemfositlerin gücü, kanser hücrelerini öldürme konusunda azalır. Diğer infeksiyon yok edici hücrelerin gücü düşer. Saç kırlaşması ve dökülmesi artar, saç tellerinin çapları 2 mikron kadar incelir. Göz, yakını iyi göremez.

50 yaşlarında deri kırışıp sarkmaya başlar, gözde hipermetropi artar. Pankreas daha az trypsin ve insülin üretir, diyabet başlayabilir. Tırnak büyümesi ve tat duyusu azalır. Kas ve diğer dokular zayıfladıklarıdan, vücut ağırlık kaybeder. Fakat metabolizma da yavaşladığından, vücutta yağ toplanabilir ve zayıflama görülmez. Seste kalınlaşma olabilir, hafıza kayıpları görülebilir.

60 ve 70 yaşlarında, boy yaklaşık 2 cm kısalmıştır, kas gücü, gençliktekinin yarısıdır. Akciğer kapasitesi yarıya inmiştir. Burun, kulak ve kulak memeleri yarım-bir santim daha uzundur. Tat alma duyusu iyice zayıflar.

Yaşlanmanın sebebi olarak birçok görüş öne sürülmüştür.

En çok kabul edilen; 1) Beynin, 2) Hormon salan endokrin sistemin (Mesela, thymus guddesinden çıkan thymosin hormonunun azalması), 3) İnterferon gibi çeşitli tabii ilaçlar ve antikorlar üreten bağışıklık sisteminin yaşlanması sonucu vücutta yaşlılığın meydana çıkması görüşüdür.

Yaşlılığın sınırı: Genel olarak yaşlılığın 65 yaş ile başladığı kabul edilmektedir. Dünya Sağlık Teşkilatının yaptığı yaş gruplaması şöyledir: 45-59 orta yaşlı, 60-74 yaşlı, 75-89 ihtiyar, 90 ve üstü çok ihtiyar. Bu sınıflandırma umumidir. İklim ve sağlık şartlarının değişmesiyle yaş sınırları da değişir. Onun için değişik memleketlere ve değişik insanlara göre sınıflandırma farklıdır.

Günümüzde yaşlılar: Toplumlarda yaşlıların sayısında nisbi ve mutlak artış görülmektedir. 1950 yılında genel nüfus içinde yaşlı oranı Fransa’da % 12, Almanya’da % 11 iken, bu oran son yıllarda % 14-15 civarına ulaşmıştır. ABD’de 1900 ve 1960 seneleri arasında, nüfus yaklaşık iki buçuk misli artarak 70 milyondan 179 milyona ulaşırken, 65 yaşın üzerindekilerin sayısı beş misli artarak 3 milyondan 16 milyona yükselmiştir.

Yurdumuzla ilgili rakamlar ise şu şekildedir: Yaşı 65’ten fazla olanlar 1960’ta % 3,5 oranındayken 1975’te 1.814.000 kişi ile oran % 4,5’e yükselmiştir. 2000 yılında 3.700.000 civarında 65 yaş üzeri kişi olacağı tahmin edilmektedir.

Bütün dünya nüfusu içinde 1970’te 65 ve daha yukarı yaştakilerin sayısı 291.000.000’ken, 2000 yılında bunun 600.000.000’a ulaşacağı tahmin edilmektedir. 1980 yılında sanayileşmiş ülkelerde yaşlıların toplum nüfusundaki oranı % 15 gibi yüksek bir rakamdır. Bu duruma göre; dünyada yaşlıların mutlak sayısı artarken, genel nüfusa nispetleri de artmaktadır. Bu ise birtakım ekonomik, sosyal ve sağlıkla ilgili meseleleri de beraberinde getirmektedir.

Yaşlılıkla ortaya çıkan bedeni değişiklikler kişinin faal hayatını da değiştirir. Bunlar sosyal şartlardaki hızlı değişikliklere ayak uyduramadığından toplum içindeki yerleri sarsıntıya uğrar. Bu da yaşlıyı şiddetle etkiler. Bunlar senelerden beri devam eden kabiliyetlerin silinmesi, faalliğin kaybedilmesi ve toplumda bilinmeyen, tanınmayan bir kişi haline gelmesi demek olur.

Günümüzde şehirleşmenin arttığı görülmektedir. Şehirleşme, kişilerarası münasebetleri gevşetir. Bunların yerini radyo, televizyon, gazete, sinema gibi aletler alır ve böyle bir cemiyette kişi, saygınlığını tatmin edici şekilde hissetmez. Var olan insan münasebetleriyse daha çok menfaata dayanmaktadır. Kardeş ve çocuk sayısının da azaldığını eklersek, bütün bunlar kişiyi yalnızlığa iter, desteksiz bırakır, çevre ve topluma yabancılaştırır.

Değişen sosyal şartlara bağlı olarak büyük ailelerin yerini küçük aileler almıştır. Âile içinde de kişiler arası bağ çok zayıflamıştır. Yaşlı kişi, kendisine yardım edecek, bakacak, ihtiyaçlarını karşılayacak ve kendisine samimiyetle yaklaşacak kimse bulamamaktadır. Gerek aile fertleri, gerekse toplum içinde kendini desteksiz görmeye başlayan, etrafındakilerin kendisinden uzaklaştığını düşünen kişi, hayatını kimseye muhtaç olmadan sürdürebilmek için geleceğiyle ilgili bir teminat, bir ipucu, bir ümit aramaya başlar.

Yaşlılık şu iki durumda mesele haline gelir:

1. Yaşlılığı ve hastalığı, güçsüzlüğü ve beceri kaybını kat’i ve sert bir tarzda inkar edip benimsemeyerek önceki faaliyeti aynen sürdürmeye çalışırsa;

2. Tersine, korku ve endişe içinde kendisini her türlü meşgaleden uzak tutmaya yönelik bir vaziyet içine girerse.

Yaşlılık ve hastalıklar: Günümüzde yaşlılığın ciddi bir problem haline gelmesinde hastalıkların da mühim yeri vardır. 50-60 yıl kadar önce enfeksiyon dediğimiz öldürücü hastalıklar yaygındı. Koruyucu hekimlik çalışmaları ve antibiyotiklerin keşfiyle bu mikrobik hastalıklar önlendiyse de son yıllarda bu defa dejeneratif hastalıklar yaygınlık kazanmıştır. Bunlar; damar sertliği (kalp ve beyin damar hastalıkları), romatizmal hastalıklar, şeker hastalığı gibi öldürmeyen ve ancak belirtilerinin, sürekli ilaç kullanma ve perhiz yapma ile hafifletilebildiği bedeni bozukluklardır.

Yaşlılara yardım: Yaşlılığın kendisine, yani yaşlanmaya tesirli bilinen bir hormon, aşı veya başka bir ilaç yoktur. Bugün batı ülkelerinde yaşlılara yapılabilen yardım ve tavsiyeler şunlardır:

1. Hasta ve sağlam yaşlılar için yeterli huzurevi dediğimiz bakım müesseseleri açılmaktadır. Yaşlı, sıhhatli bile olsa kendi çocukları tarafından kabul edilmemekte ve tek yaşamakta veya huzurevine yerleştirilmektedir.

2. Meşgale bulması tavsiye edilmekte, gayesiz duran yaşlının daha çabuk yıkılacağı hatırlatılmaktadır.

3. Yaşlılığa ve yaşlanmanın getirdiği zorluklara önceden hazırlanması sağlanmaktadır.

4. Yaşlılığa iyi uyum sağlaması için kişinin kendisini maddi bakımdan muhtaç hissetmeyecek şekilde yardımlar yapılmakta ve maaş bağlanmaktadır.

İslamiyette yaşlılık: Yaşlılar, İslamiyete uymakla huzurlu olurlar. Çünkü yaşlı Müslüman, ihtiyarlığın, hayatın mutad ve mecburi sonu olduğunu bilir. İhtiyarlıktan paniğe kapılmaz. İhtiyarlığı da gençlik kadar hayatın normal bir devri olarak görür. Yaşlı Müslüman, hastalığın ve güçsüzlüğün Allah’tan geldiğini ve geçici olduğunu düşünerek bunların verdiği ızdırabı hafif hisseder.

Yaşlılar, Müslümanların saygı gösterdikleri kimselerdir. Kendilerinden haya ederler. OnlaraResulullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) asrına daha yakın olduğu için saygı gösterirler. Allahü tealayı tanımakta önde olmaları ve ibadetlerinin çokluğu sebebiyle hürmet ederler. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem; “Müslüman yaşlılara hürmet ve ikram, Allahü tealaya saygıdandır.” buyurdu. Müslüman, yaşlıların huzurunda izinsiz konuşmaz. Şöyle buyrulmuştur: “Bir genç, bir yaşlıya yaşından dolayı hürmet ederse, onun yaşına varınca Allahü teala, ona gençleri hürmet ettirir.” Bir hadis-i şerifte; “Güçsüzlere, hastalara, yaşlılara ve küçüklere merhamet edilir.” buyuruldu. Cabir’in (radıyallahü anh) Resulullah’tan (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirdiği hadis-i şerifte; “Büyüklerimizi saymayan, küçüklerimize acımayan bizden değildir.” buyruldu.

İslamiyette anne ve baba her zaman kıymetlidir. Yaşlılıkları çocukları için büyük nimettir. Babaya ve anneye hizmet vacibtir. Bunlara çocuklarının hizmeti, muhtaç oldukları zamandır. Abdullah bin Amr radıyallahü anh Resulullah’tan (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirir. Buyurdu ki: “Allahü tealanın rızası, baba ve annenin rızasındadır. Allahü tealanın rızasızlığı da, baba ve annenin rızasızlığındadır.” Yine bir hadis-i şerifte; “Baba ve annesini kendinden razı eden, dünya ve ahiret iyiliğini, kendisi için bir araya getirmiştir.”

Adamın biri; “Ya Resulallah, annem yanımda yaşlandı ve yaşlılıktan ötürü aklını kapbetti. Onu elimle yediriyor, elimle içiriyorum. Her işini ben görüyorum. Sırtımda taşıyorum. Acaba hakkını ödemiş oldum mu?” diye sual etti. “Hayır. Hakkının yüzde birini bile eda etmemişsin.” buyurdu. “Acaba neden? Ya Resulallah” dedi. “Çünkü o sana, elinden hiçbir şey gelmediği zamanda yaşamanı isteyerek hizmet etti. Sen ise ona, ölümünü isteyerek hizmet ediyorsun. Ama yine de ona çok iyilik yapmışsın.” buyurdu.

Biri Peygamberimizin yanına geldi ve; “Ya Resulallah, annem sakatlandı. Ağzına yemeği ben koyuyorum, abdesti ben aldırıyorum, onu sırtıma alıp, helaya götürüyorum, onun hakkını ödemiş olur muyum?” deyince,Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem; “Onun hakkının yüzde birini ödeyemezsin. Lakin iyi bakarsan, ona yapacağın küçük bir hizmete çok sevap verilir.” buyurdu.

Bir defasındaPeygamber efendimiz; “Burnu yere sürtmüştür, burnu yere sürtmüştür!” buyurdu. “Kimin? Ya Resulallah”, dediler. “Ana ve babasından birinin veya ikisinin, yanında ihtiyarladığı halde, Cennet’e girmeyenin.” buyurdu. Yani onlara iyilik ve ihsan etmeyip, Cennet’e girmeyen, demektir. Bir hadis-i şerifte “Cennet, anaların ayakları altındadır.” buyruldu.

Kur’an-ı kerimde İsra suresi 23. ayet-i kerimesinde mealen; “Anaya babaya güzellikle muamele edin. Onlardan biri veya ikisi yanında ihtiyarlık haline ulaşırsa, sakın onlara öf bile deme, onları azarlama, yüksek sesle hitab edip, onlara bağırma, ikisine de iyi ve yumuşak söyle.” ve 24. ayet-i kerimede mealen; “İkisine de acıyarak tevazu kanadını indir ve şöyle de: “Ey Rabbim! Onlar, beni küçükken terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sen de kendilerine merhamet et.” buyuruyor.

İslamiyette kişinin anne ve babasına karşı vazifeleri şunlardır: Her dediklerini dinlemeli, özürsüz önlerinden yürümemeli, günah olmayan emir ve sözlerini yerine getirmeli, onlar kalkınca ayağa kalkmalı, sesini onların sesinden yüksek çıkarmamalı, seslendikleri zaman, hemen “Buyurun!” demeli, onların rızasını almaya gayret etmeli, kendini onların önüne atmalı, feda olurcasına hizmet etmeli, onlara saygı ve haklarını gözetmekten dolayı sitem etmemeli, yüzlerine sert bakmamalı, kaşlarını çatmamalı, huzurlarında edeple oturmalı, yanlarında ayak uzatmamalı, bir yeri ağrıdığında mümkün mertebe onlara söylememeli, kalplerini üzmemelidir.

Kısaca İslamiyette yaşlılar, toplumun hürmet gösterdikleri her işini danıştıkları, etraflarında hizmet etmek için pervane gibi dolaşılan kişileridir. Hor görülmezler. Aksine daha çok sözleri dinlenir.

Yaşlılarda, boşluk ve gayesizlik bunalıma sebep olur. Emekli olan yaşlı, gaye hissini kaybeder. Ümitsiz kalır. Halbuki Müslümanın vazife ve mesuliyetleri ölene kadar bitmez. Beş vakit namazı, oruç, hac ve diğer ibadetleri yanında, insanlara faydalı olma isteği, hayır ve hasenatı bütün vaktini doldurur.

Yaş dönümü psikozu: İnvolüsyonel psikoz veya yaşdönümü melankolisi de denir. Kadınlarda sıktır. Bu şahıslar evvelce bir psikoz (cinnet, akıl hastalığı) geçirmemiş kimselerdir. Soya çekimde de (ırsiyet) bir özellik görülmez. Hezeyanlı ve ajitasyonlu olabilen depresyon (çöküntü) hali tabloya hakimdir. Özellikle sabahları artan sıkıntı; intihar arzuları, kendini değersiz, sahipsiz, aciz ve hatta ölmüş görme; derin elem ve keder hali, suçluluk hisleri, hayattan zevk almama, az konuşma gibi belirtileri vardır. Kadınlarda 45-55 yaşlarında, erkeklerde 50-60 yaşlarında görülür.

Hastalık bazan birkaç sene sürebilir. Tedaviye genellikle cevap verir. Antidepresif ve anksiete (endişe) giderici ilaçlar, elektrokonvülsif tedavi (EKT) ile beraber gayeye matuf bir hormon tedavisi çok faydalıdır. Had safha geçip, hasta, etrafıyla temas kurulabilecek bir hale geldikten sonra psikoterapiye geçilir.


2-)Yaşlı olma durumu
Örnek:Yüzüne bir yaşlılık gelmiş vücudunu bir ağırlık kaplamış. R. H. Karay


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Old age.
İngilizcesi İngilizce
Senile.
İngilizcesi İngilizce
Senescence.
İngilizcesi İngilizce
Senility.
İngilizcesi İngilizce
Advanced years.

  • Yardımı nakit olarak almak istemeyen aileler paranın özel Yaşlılık sigortasına veya çocuklarının eğitimi için bir tasarruf hesabına aktarılmasını istemeleri halinde ek 15 avro ek ödeme alacak.
  • Fidan Doğan’ın defin işlemleriyle ilgili olarak Barış Belediyesi’ne de herhangi bir müracaat olmadığı öğrenilirken, Fidan Doğan’ın öldürüldüğü gün Hançıplak’ta yaşayan amcası 110 yaşındaki Silo Doğan’ın Yaşlılık nedeniyle öldüğü bildirildi.

Sizde içinde Yaşlılık kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Yaşlılık kelimesi anlamı 63 defa okunmuştur. [240888] Yaşlılık kelime anlamı, Yaşlılık nedir, Yaşlılık ne demek, Yaşlılık sözlük anlamı

Paylaş